AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Cefakâr Geceye Hapsedilenler

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3
YazarMesaj
Andrea Autumn

GezginGezgin
Andrea Autumn



Mücadele Tarafı : Çocuklarım.
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Yarasa

Cefakâr Geceye Hapsedilenler - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: Cefakâr Geceye Hapsedilenler   Cefakâr Geceye Hapsedilenler - Sayfa 3 EmptyC.tesi Nis. 10, 2010 5:28 pm

Ensemdeki tüyleri diken diken eden varlığımın uzandığını düşündüğüm yüzyıllık asalet değildi. Kanımın damarlarımda akmayı sürdürdüğü hiçbir an boyunca izbe bir kilise odasında zaman geçirmezdim. Yavaş yavaş alıp verdiğim her nefes, göğsümün iniş kalkışına eşlik ediyor, beyaz tenimdeki soyut parıltıyı etrafa yayıyordu. Auram bulunduğum alana sığmıyordu, bunu hissediyordum. Yine de bu kadar bastırılmış bir esaretten kurtulmak, biraz olsun özgür kalmak adına içimde çırpınan şeyi dinledim. Ne de olsa tek doğru, benim içimden geçenlerdi. En mükemmel, kendi fikirlerim ve vardığım sonuçlar olabilirdi. Varlığımın en saf kısmını bile lanetin verdiği öngörüyle kirlettiğimi az sonra apaçık öğreneceğimi bilerek de olsa tereddüt etmeden konuşmuştum. Evet, dönmek istiyordum geldiğim yere. Fransa’ya. Tenimin ılık bahar rüzgarlarıyla okşandığı, saçlarımın arasından yalnızca onların mükemmel kokusunu taşımak için geçen meltemlerin kulağıma hoş şeyler fısıldadığı şehre. Güneşin doğarken zarif bir reveransla evimi ve hayatımı selamladığı, çiçeklerin bahçemdeki çimlere ayak bastığım anda şükredercesine yüzünü güneşe döndükleri Fransa’ya. Beni barındırmasını seçtiğim güzel topraklara.

Düşüncelerimin ardı arkası buydu. Elimde tuttuğum lanet, ruhumdan bir parça haline gelmişti. Bunun için arınmalıydım. Bu halimin bir süre sonra benden çıkıp, daha hakimiyet hali kuracak bir olgu haline gelmesine izin veremezdim. Ne de olsa, benden fazlası olmamalıydı. Kavramın önüme geçmesi olasılığından ötürü burada olmam etik olmasa da, içimdeki parça sonradan değişebilir umuduyla Issoria’nın sözlerine kulak verdim. Yaklaştığımız kristal kutu içerisinde bir bir görüntülenecek kaderlerimiz ve geçmiş utançlarımız vardı. Günahlar sahiplerine yok yere gitmemişlerdi. Onlardan bir parçayı arzulayarak yaklaşmışlardı bedenlerine bunu biliyordum. Ve içimden bir ses, Issoria’nın halini görmenin keyifli olacağını söylüyordu.

Yaklaştığımız zaman içimi sarmaya başlayan bulantıyla görüntüler bir bir akmaya başladı zihnime. Yüreğimde ürpertiler an be an peydah olurken, parşömene dokunan kadına bağırmak istedim içimden. Çığlık çığlığa bedenimin içerisinde dönen bir ruh fark ettim o anda. Tenimin duvarlarına çarptıkça canı yanan bir başka varlık. Bana ait, gerçek ben. Yalvarır gibi bitmesini beklediğim görüşün ardından kutudan uzaklaştım diğerleri gibi. Nefes nefese olduğum yerden bakıyordum. Öyle çok feci bir anı mıydı bu? Hayır elbette değildi. Ancak, benliğini alan laneti anılarımda yeniden yaşamak yetmişti. Bir de şimdi kendi sırrımı mı görücüye çıkaracaktım. Ah hayır… Bunu ne olursa olsun yapmam gerektiğini biliyordum. İçimde bir yerlerde çırpınan o saflığı hissettikçe tiksintiyle ürperiyordum. Gerçeği bulmak zorundaydım. Kutuya bu sefer ilerleyen ben oldum. Yaklaşan bedenlerle birlikte kapağı kapanan kutuya baktık. Ancak görmeye başladıklarımız çoktan değişmişti.

Esintilerin en tatlılarının burnuma dolduğu akşam üzeri vakitlerinden birindeyim. Gözlerim hafifçe elimdeki özenle toplanmış zambaklara kayıyor. Zehirleri saplarından oluk oluk akıp, dışında jelatin bağlı olan kağıdı beyaza boyamış. Gözlerimden bir küçümseme dalgası geçiyor. Böylesine güzel çiçekleri koparmaya ve zehirlerini boşa akıtmaya değer mi? Birkaç gün içerisinde solacak üç beş dalın zehrindeki kudret yüzünden cezalandırılmalı bunu yapan. Bunları düşünürken kabus gibi gölgesi düşüyor önüme genç adamın. Saçlarımda gezen rüzgarı eliyle bir kenara iter gibi enseme bir öpücük bırakıyor. Önümde diz çökmek için ellerimi tutuyor çiçekleri yere bırakarak. Taze toprağa değen düz pantolonunun üzerinde çıkacak lekeyi umursamıyor. Bense sadece gözlerine bakıyorum. Ne yapacağını belli etmiş olmasına rağmen bekliyorum. Kulağımda annemin melodisi. '' Yaşamak zorunda kaldığın hayatı cehennemden cennete çevirmek senin elinde. Akıl ve seçimler bir bütün. Sen doğru birleştirdiğin sürece, hiçbir düğüm vakit kaybettirmez sonraki zamanlarda kızım.‘’ Bakışlarımın değiştiğini göremiyor genç adam. Sesindeki boğuk tona ruhumu teslim edesim gelirken, ellerimi arasına alan ellerine bakıyorum. Kıymık izlerinden iç beş yara izi, çizikler ve yer yer yeni kapanmaya başlayan yaralar. Koyu renk bir ten, beyaz yüzüyle çelişen. Ağır taşımaktan güçlenmiş bilekler. Gözlerimi kapatıyorum hayatlarımızı birleştirmeyi teklif ederken. Aldığım derin nefesin ardından ayağa kalkıp bana sarılmak için hamle yaptığında elimi güçlü göğsüne dayıyorum. ‘’Hayır. Mümkün değil.’’ Öyle sakinim ki, görüşüm sırasında bu beni bile şaşırtıyor. Dehşete düşen gence bakıyorum gözlerimde soğuk bir perde dalgalanırken. ‘’ Kendine bir bak.’’ Başımı iki yana sallıyorum yavaşça. ‘’ Sen ve ben, daha büyük bir kaybın kayıtları oluruz. Bunu kabul edeceğimi nasıl düşündün? ‘’ İçimden geçenler neredeyse elle dokunulacak kadar somut. Bakışlarım ona haykırıyor. Ne denli zayıf olduğunu, benim bunlarla değil, çok daha asil bir kaderle sarmalanmak istediğimi. Varlığımın değeriyle kendisininkini kıyaslamayı ve hatta aynı safta hayal etmeyi cüret etmeye nasıl cesaret ettiğini düşündükçe delirdiğimi… ‘’ Git buradan. Beni rahat bırak.’’ Gözyaşları içerisinde kalan genç adamın ardından bile bakmıyorum. Gidişiyle hava temizlenmiş gibi derin bir nefes alıyorum. Oturduğum ağacın dibinde kucağıma bir parça eski kağıt savruluyor. Gözlerimi kısıp ona dokunuyorum meraktan. Ancak yaklaşırken anlıyorum kudretini, ancak…Parmaklarım çoktan ona değiyor. Sonrası soysuz bir kibrin büyüttüğü olanaklar. Önümde açılan görünmez kapıdan geçerken bambaşka bir kadın olduğumun farkında, kasabayı terk etmek düşüncesiyle, evime ilerliyorum.

Benimle birlikte herkesin yüzlerinde bulanıklaşan ifadelere baktım. Her biri anılarının ışığında yıkanmaktan daha da korkmaya başlamış gibi görünüyorlardı. ‘’ Lanetler bize içimizde zaten var olan parçaların kılavuzluğunu izleyerek geldiler. Bu yüzden kimse kendini rahibe sanmasın. Hepimiz zaten kirliydik. Şimdi sizleri görelim.’’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Cefakâr Geceye Hapsedilenler

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
3 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-