AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Adını Sen Koy..

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Blair Lauren Quélynn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Blair Lauren Quélynn



Mücadele Tarafı : Aydınlık ~
Rp Sevgilisi : Julian | Ama hala tekliflere açığım.=P
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Köpek

Adını Sen Koy.. Empty
MesajKonu: Adını Sen Koy..   Adını Sen Koy.. EmptyC.tesi Ocak 23, 2010 1:10 am

Kişiler:
Julian Brave Caine
Blair Lauren Quélynn
Mekan:
Quélynn Malikhanesi
Kurgu:
Bazı şeylerin değişmesi,belki özür dileyen bir söz belkide bir tebessüm...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Brave Caine

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Julian Brave Caine



Mücadele Tarafı : aydınlık
Rp Sevgilisi : Blair ...
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Griffin

Adını Sen Koy.. Empty
MesajKonu: Geri: Adını Sen Koy..   Adını Sen Koy.. EmptyC.tesi Ocak 23, 2010 1:51 am

Sabah saat daha sabahın beşi; Julian uyuyamamış ve kalkıp işe gelmiştir. Ofisine daha yeni adımını atmıştır ki kapı bir hışımla tekrar açılmıştır. İçeri giren Julian’ın genç asistanıdır. Julian’ı görünce biraz afallayarak geri çekilip “Özür dilerim Bay Caine, geldiğinizi görmedim.” Dedi çekingen ve af diler bir sesle. Julian mahcup bir şekilde yüzüne bakan ve gözleri ışıldayan bu çocuğa gülümseyerek bakarak “Önemli değil, saat çok erken. Tahmin edemezdin.” Diyerek odasına göz gezdirdi kendine acır bir şekilde. Tekrar asistanına döndüğünde, beyaz suratındaki gölgeyi fark ederek “Ne oldu, önemli bir şey mi var?” diye sordu Caine endişeli ve kısık bir sesle. Sanki sesinin duyulmasını istemiyordu; böylece cevabı da duymak zorunda kalmayacaktı. Ama asistanı her ne kadar pasif olsa da cin gibi bir çocuktu. Neyi nerede bulacağını iyi bilir, her şeyi izler, her şeyden haberi olurdu. Yine bir şeyler duymuş olmalıydı ya da almış. Caine sıkıntılı parmakları arasında çevirdiği kağıdı görünce “Nedir o?” diye sordu ciddi bir sesle. Çocuk hemen atılarak “İstediğiniz mahkeme celbi efendim, Bayan Quélynn’ in.” Dedi heyecanlı bir ses tonuyla. İçi rahatlayan Caine sakin bir sesle “Tamam, masamın üzerine bırak. Başka bir şey?” diye sorarken şehrin açık havasını yansıtan penceresinden dışarıya bakmaya başlayarak pervaza koydu ellerini. Çocuğun tedirgin sesi “Size yine isimsiz bir not var efendim.” Diye duyulmuştu belli belirsiz. Anlayamayan Caine “Ne?” diye kükremişti bir anda. Paniğe kapılan çocuk bir anda yüksek sesle “Yine bir isimsiz not geldi efendim.” dedi ve “Masanıza koydum. Şimdi izninizle işimin başına dönebilir miyim?” diye sordu kısık bir sesle. Caine başını çevirip evet anlamında sallamakla yetindi. Birkaç saniye sonra kapının gıcırtılı kapanışının ardında koyu bir sessizlikle baş başa kalmıştı Caine. Öylece camdan dışarıyı izliyordu; hiçbir şey düşünemiyordu, hiçbir şeye yoğunlaşamıyordu artık… Derin bir nefes alıp doğruldu ve sıkıntılı bir şekilde masasına göz atıp oraya doğru yürümeye başladı. Yürürken masasının arkasındaki pano dikkatini çekmişti. Üstünde renkli bir broşür vardı. Bayan Quélynn’in tiyatrosunun tanıtım broşürü… Kağıdı çekerek iğneden kurtardı ve incelemeye başladı. Sonra masasının üstündeki celbi alarak ona baktı. Üzerinde tahmin ettiği gibi adresi vardı. Adresi iyice okuduktan sonra celbi de notu da cebine koyup odasının kapısına yöneldi. Tam o sırada aklına ona gelen isimsiz not geldi. Masasının üstünde duran rulo şeklindeki parşömeni de alıp hızla odadan çıktı.


Quélynn malikanesinin önünde biraz önce yaşadığı hiçlik duygusundan kurtulmaya çalışarak etrafını izleyen Caine etrafını iyice tanımlayabildiği zaman malikanenin geniş çift kanatlı demir parmaklı kapısını açtı ve bahçeye adımını attı. Yayalar için özel olarak taşlarla döşenen yolu takip ederek evin giriş kapısını bulan Caine derin bir nefes alıp kapıyı çaldı. Yaklaşık yarım dakika sonra hızlı ayak sesleri kapının diğer tarafında duyulmuştu ve hemen sonra kapı açılmıştı. Kapıyı açan Blair’ı bir anda karşısında bulan Caine ne diyeceğini bilemeyerek birkaç saniye suskun şekilde Blair’ın yüzüne bakmış, sonra neden geldiği hatırlayınca “Ah, merhaba.” Dedi kibar bir ses tonuyla ve yüzüne bir gülümseme yerleştirerek “Ben şey için gelmiştim….” Dedi bir anda duraksadı ve “Mahkeme celbinizi vermek için. Tanık olarak gösterildiniz.” Dedi bilgi verir ciddi bir sesle. Bu ciddiyet kişiliğine yerleştiği için istemeden de olsa hep ciddiydi. Ama yüzündeki gülümseme sevecendi, en azıdan Caine öyle olduğunu düşünüyordu. Öylece Blair’ın yüzüne bakan Caine bir süre sonra mektubu vermediğini hatırlayarak “Ah, mektup, ben mektubu vermeyi unuttum…” diyerek cüppesinin iç cebini karıştırmaya başladı. Blair’ın şaşkın bakışları altında çaresizce nereye koyduğunu unuttuğu mektubu arıyordu. Sonunda bulduğunda hemen uzatarak “Mahkemeyle ilgili bütün bilgiler içinde yazılı.” Dedi kibar bir ses tonuyla konuşmaya dikkat ederek. Öylece kapıda dikilmeye devam ediyor sebepsiz bir şekilde Blair’ın yüzüne bakmaya devam ediyordu. Aslında sebepsiz değildi, bir sebebi vardı elbette; o gün olanlar için ondan özür dilemek istiyordu ama bu Caine için çok zordu daha önce pek yapmadığı bir şeydi bu. Ne diyeceğini bilmeksizin dikilerek Blair’ın bir şeyler söylemesini umut etti…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Blair Lauren Quélynn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Blair Lauren Quélynn



Mücadele Tarafı : Aydınlık ~
Rp Sevgilisi : Julian | Ama hala tekliflere açığım.=P
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Köpek

Adını Sen Koy.. Empty
MesajKonu: Geri: Adını Sen Koy..   Adını Sen Koy.. EmptyC.tesi Ocak 23, 2010 2:35 am

Bütün geceyi Hannah'ya neler olduğunu anlatmakla geçirmiştim.Hannah bana aynı soruları tekrar tekrar soruyor ve bana tekrar tekrar kızıyordu.Odamı aydınlatan dolunay ışığı eşliğinde beni hiç uykusu gelmeden dinlemişti.Merak insanlara neler neler yaptırıyordu.Ben aynı cevapları vermekten sıkılmışken,o aynı cevapları dinlemekten sıkılmamıştı.Başıma gelenler onu en az benim kadar korkutmuştu.Yinede bunların başıma gelmesinin en büyük sebebinin ben olduğumu düşünüyordu.Olayların üstünde sık sık duruyor,domuz kafasına gitmemin artık yasak olduğunu bana tekrar tekrar hatırlatıyordu.Bütün gece Hannah'ımla baş etsem bile benim aklım başka yerdeydi.Nedenini anlamadığım bir derecede içim sıkılıyor,tüm hücrelerim sanki içimde boğuluyordu.Hannah aradabir halsizliğimi anlayııp bana durumumu sorsada bu eski klasik sorularını kesmesine yetmemişti.Yüzümün solmasıyla birlikte Hannah odadan cıkmaya karar vererek bana sarıldı.O gittikten sonrada günün ilk ışıklarını görene kadar uyumadım.Kafam meşguldü,birşeylerle boğuşuyordu,düşünüyordu ama ne düşündüğünü bilmiyordu.Gözlerimi kapatıp kendimi bu düşüncelerden uzaklaştırmaya çalıştığımda beyinim bana ters tepki veriyor kafamdaki soru işaretleri bir alev gibi içimi yakıyordu.Tüm bu düşüncelerle gözlerimi korkunç bir kabusa yumdum...


Sabah gözlerimi Diana'nın tatlı sesiyle açtım.Olanları tüm ayrıntılarıyla Hannah'dan öğrendiği bana soru sormamasından belliydi.Gözlerimi açar açmaz karşılaşrığım Diana'nın güzel gülümsemesine tatlı bir gülmsemeyle karşılık verdim.Diana ise tatmin olmuş bir şekilde odadan çıktı.Yataktan kalkmam uzun sürmedi.Uyku bugünlerde ne kadar ihtiyacım olan birşey olsada gördüğüm kabustan sonra bunun tam tersini düşünüyordum.O katilin yüzünü görmüştüm.Sadece bir kabusta bir daha,bir daha,bir daha...Yaşadıklarım bilinç altımı fazlasıyla zorluyordu.Ellerimle başımı ovuşturarak beynimden o katilin yüzünü silmeeye çalıştım.Bunları düşünürken bana huzur veren bir sima geldi gözümün önüne 'Julian'.
Çokta iç açıcı saatler geçirmesekte onun yüzü nedenini bilmediğim bir şekilde huzur veriyordu bana.

Üstümü giyindim.Bugün yapabileceğim pek birşey yoktu alt kata inerek kahvaltıya katıldım.Sanki duygularımı kaybetmiştim ne gülüyor,ne ağlıyordum.Kapının çalmasıyla,kapıyı açmaya gittim.Karşım da duran kişi yüzümde hafif bir gülümsemenin belirmesine sebep olmuştu 'Julian'
İlk başta nedenini bilmediğimiz bir şekilde birbirimizin yüzüne basakta Julian söze başladı:"Ben şey için gelmiştim..." bir an duraksayarak inanılmaz sesiyle cümlelerine devam etti:"Mahkeme celbinizi vermek için.Tanık olarak gösterildiniz."bu olayı tamamen unutmuştum.Sanırım uğraşmam gereken bazı işler vardı.Daha sonrada Julian cüppesinin içini karıştırarak "Ah mektup,ben mektubu vermeyi unuttum..."dedi.Yüzünde çok tatlı bir gülümseme vardı.Bu hoşuma gitmişti."Mahkemeyle ilgili bütün bilgiler burada yazılı." diyerek elindeki mektubu bana uzattı.
Uzun bir sessizlikten sonra onu içeriye davet ettim.Salon dolu olduğundan yukarıdaki oturma odasına çıkıp,kahvelerimiz eşliğinde konuşmamıza orada devam etmeye başladık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Brave Caine

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Julian Brave Caine



Mücadele Tarafı : aydınlık
Rp Sevgilisi : Blair ...
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Griffin

Adını Sen Koy.. Empty
MesajKonu: Geri: Adını Sen Koy..   Adını Sen Koy.. EmptyC.tesi Ocak 23, 2010 3:16 am

Julian Şaşkın bir şekilde Blair'a bakarken onun yüzündeki sıcak gülümsemeyi yakalamış ve gerginliğini belli etmeden karşılık vermeye çalışmıştı. Mektubu alınca zarif ve kibar sesiyle teşşekür eden Blair karşı koyamayacağım etkilyeici bir ses tonuyla beni içeri davet etmişti. Gülümseyerek eşiği geçmiş onun narin adımlarını takip ediyordum. Dönerek yukarı çıkan merdivenleri tek tek aştıktan sonra büyükçe bir hole varmıştık. Blair sağdaki kapıya yönelerek kulpu tutup hafifçe çevirdi ve yavaşça kapıyı açıp kibar bir şekilde Julian'ı içeri davet etti. Rahat bir oturma grubu bulunan oda şık ve modern bir şekilde döşenmişti, Odanın renkleri insanın içini açıyordu, tıpkı Blair'ın kendisi gibi. Yüzündeki gülümsemeyle harikularde güzel görünüyor, insanın içini ısıtıyordu. En baştaki tekli koltuğu göstererek "Oturmaz msın?" diye sordu insanın tuhunu okşayan bir sesle. Elini ayağını nereye koyacağını şaşıran Julian teklife hiç karşı çıkmadan koltuğa oturdu. Adeta süzülerek yürüyüp karşısına oturan Blair'a bakarak "Ben aslında buraya başka bir şey söylemek için geldim." dedi, gergin bir şekilde elleriyle oynuyordu. Gözlerini de ellerine dikmişti. " Ben sizden özür dilemek istiyordum." dedi bir anda. Sözcükler ardı ardına dökülmüştü dudaklarından, kafasını kaldırıp Blair'a baktı. Gülümsüyordu hala, o kadar içtendi ki gülümsemesi; gözlerinin parıltısından anlaşılıyordu bu. Gözleri... Çok güzeldi...

Blair'ın gözlerinde kendini kaybetmiş olan Julian bir süre sonra kendini bularak tekrar konuşmaya başlamıştı. Sesi daha yumuşak ve sessiz çıkıyordu artık;"Geçen gün olanlar... Yaşananlar... İçinde bulunduğumuz dönemin gerekçeleriydi. " dedi kısık ce kesiltili bir sesle. " Tabi bütün bunlar o olayları yaşamanızı affettirici şeyler değil. Ama yine de ... Ben sadece mesleğimin bana verdiği sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyordum.." diye devam etti. "Tüm yaşadıklarınız için gerçekten çok üzgünüm..." diyerek bitirdi sözlerini, fazla bile uzatmıştı sanki. Bir süre öyle sessizce oturup kaçamak bakışlarla birbirlerini izleyip servis edilen çaylarını yudumladılar. Julian üstündeki gerginliği bir türlü atamıyordu. Neden bu kadar gerilmişti, o gün sorguya çekerken hiç bu kadar yoğun duygular hissetmiyordu. Şimdi ne değişmişti ki?

Sorular kafasında dönerken Blair'ı izliyor beyninin içinde bir karmaşa yaşıyordu ve bu karmaşa tuhaf bir şekilde vücudunu sarıyor Julian'ın gerilmesine neden oluyordu. Julian sessizliğini koruyor Blair'ında bir şeyler söylemesini bekliyordu. Konuşacak bir konu veya söyledikleri hakkındaki düşünceleri ama yeterki susmasın diye düşünüyordu Julian...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Blair Lauren Quélynn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Blair Lauren Quélynn



Mücadele Tarafı : Aydınlık ~
Rp Sevgilisi : Julian | Ama hala tekliflere açığım.=P
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Köpek

Adını Sen Koy.. Empty
MesajKonu: Geri: Adını Sen Koy..   Adını Sen Koy.. EmptyC.tesi Ocak 23, 2010 1:42 pm

Mektubu inceledikten sonra odaya büyük bir sessizlik hakim oldu.Bu sessizlik Julian'nın huzur verici sesiyle bozuldu:"Ben aslında buraya başka birşey söylemek için geldim."dedi.Arından gözlerini ellerine dikti.Yüzüne baktım ve cümlesini devam ettirmesini bekledim.Julian derin bir nefes aldıktan sonra cümlesine devam etti:"Ben sizden özür dilemek istiyordum." dedi.Ardından kafasını kaldırıp bana bakmasıyla göz göze geldik.Kalbiimin atışlarının düzene girmesi için gözlerimi ortamızdaki masaya yoğunlaştırdım.Utanç tüm hücrelerimi ele geçirmişti.Özür dilememeliydi.Haksız olan o değildi.
Mırıldanarak tekrar söze başladı:"Geçen gün olanlar...Yaşananlar...İçinde bulunduğumuz dönemin gerçekleriydi."dedi muhteşem sesiyle."Tabi bütün bunlar o olayları yaşamanızı affettirici şeyler değil.Ama yine de...Ben sadece mesleğimin bana verdiği sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyordum" diye devam etti.Ardından cümlesini "Tüm yaşadıklarınız için gerçektn çok üzgünüm..."diye bitirdi.
Konuşma sırası bendeydi,söyleyeceğim cümleler kendini suçlu duygusundan arındırmalıydı.Gerginlik tüm vücuduma yapışmıştı.Gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım en doğru olanı yapmalıydım.


Gözlerimi gözle görülecek bir tebessümle açtım.
Julian'nın kusursuz yüzüne bakarak söze başladım:"Bu sizin görevinizdi.Siz en doğru olanı yaptınız.Şu anda yaşadığımız toplumun ne halde olduğunu benden iyi biliyorsunuz.Kime nerede ne zaman güveneceğinizi bilemezdiniz.Yaptığınız sorgu beni ciddiden kırmadı.Ama eğer ciddiden içinizi rahatlatacaksa özürünüzü tabikide kabul ediyorum." dedim.Ardından daha büyük bir gülümsemeyle:"Ve...şey işinizde ciddiden iyisiniz."diye cümlemi sonlandırdım.
Julian'nın parmağındaki yüzük parladı bir anda.Yüzümdeki tebessüm bir anda silinivermişti.Boğazım düğümlenmişti sanki.Evlimiydi?Olabilirdide.Birşeyler söyleme ihtiyacı hissederek Julian'nın yüzüne bakmadan konuştum:"Karınız...siz işteyken korkuyo olmalı."dedim.Bir yandanda bir cam gibi yere düşüp kırılmış hayallerimi toparlama çabasındaydım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Brave Caine

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Julian Brave Caine



Mücadele Tarafı : aydınlık
Rp Sevgilisi : Blair ...
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Griffin

Adını Sen Koy.. Empty
MesajKonu: Geri: Adını Sen Koy..   Adını Sen Koy.. EmptyC.tesi Ocak 23, 2010 10:01 pm

Ben sözlerimi bitirdikten sonra Blair bir güneş gibi insanı ısıtan gülümsemesiyle yüzüme bakıyordu. Gülümsemesi benim de gerginliğimi alıyor, daha rahat hareket etmemi sağlıyordu. Gülümseyen gözlerle yüzüme bakarak "Bu sizin görevinizdi.Siz en doğru olanı yaptınız.Şu anda yaşadığımız toplumun ne halde olduğunu benden iyi biliyorsunuz.Kime nerede ne zaman güveneceğinizi bilemezdiniz.Yaptığınız sorgu beni ciddiden kırmadı.Ama eğer ciddiden içinizi rahatlatacaksa özrünüzü tabiki de kabul ediyorum." Dedi içten ve yumuşak ses tonuyla. Yüzündeki tebessüm bir anda gülücüğe dönüşerek "Ve...şey işinizde ciddiden iyisiniz." Dedi kibar bir şekilde. Daha önce birçok kişi işimde çok iyi olduğumu söylemişti bana ama o zaman vücudumun ateş gibi yandığını hiç hatırlamıyorum. Yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamadan “Teşekkür ederim.” Dedim fazla konuşmamaya özen gösteriyordum nedense, konuşursam olan bir şeyler yıkılacakmış gibi geliyordu. Sessiz kalıp sadece izlemek hem daha basit hem de daha iyiydi benim için.

Güneş ışıkları odanın içine dolmuştu, bir anda bütün her şey daha net daha güzel görünmeye başlamıştı; tıpkı güneşin ışıklarıyla dans eden saçları gibi. Parıldıyorlardı, tıpkı bir ipek gibi aşağıda doğru uzanıyorlardı. Susup bu güzelliği izliyordum, o da susuyordu. Odaya bir sessizlik hakimdi ve bu sessizliği bozan Blair olmuştu. Biraz füturlu bir sesle "Karınız...siz işteyken korkuyor olmalı." Dedi gözlerini ortadaki sehpaya dikerek. Ben ise duyduğum sözle sarsılmış, yüzümdeki gülümseme bir anda silinmişti. Karım mı? İçim daralmış, gözlerim dolmuştu. Nerden çıkmıştı şimdi O? Zihnimde hemen yüzünde hiç eksik olmayan gülümsemesi canlanmıştı. İster istemez dudaklarımın kenarı kıvrılmıştı. Gözlerimi kapamış, onu izliyordum. Uzun zamandır onu düşünmediğim gelmişti aklıma ve bu gerçek yüzüme çok acı bir şekilde vurulmuştu. Öleli çok uzun zaman olmamıştı, daha bir sene bile dolmamıştı. O toprağın altında sonsuz uykusunda yatarken ben de burada başka bir bayanın güzelliğini izleyerek mutlu oluyordum. Bu gerçekler bir an içimi yakmıştı.

Gözlerimi açtığımda Blair hala yüzüme bakmıyordu, buna sevinmiştim; çünkü küçük bir damla gözümün kenarından kaçmış ve birkaç gündür tıraş olmadığım yüzümden aşağıda doğru süzülerek sakalıma karışmıştı. “Karım… O artık burada değil.” Dedim hırıltılı bir sesle kelimeler dilimi bir zehir gibi yakıyordu. “Nava kısa bir süre önce öldü.” Dedim üzgün bir sesle. Sadece öldü demek ona yapılan bir haksızlık gibi gelmişti o an bana. Ölmemişti, öldürülmüştü; canımı yakmak için onu çalmışlardı benden. O benim için kaybettiğim bir eş, bir sevgili olmamıştı o andan itibaren; içimdeki hırsı nefreti ateşleyen bir körük, boğazımda yutkunamadığım bir düğüm olmuştu. Beni hayata bağlayan içimdeki ateşti o. Bedeni gitmişti ama ruhu benim içimde yaşıyordu. Gözlerimi ellerime dikip bakmaya başladım. Yüzük hala parmağımda takılıydı ve ben bunun hiç farkında değildim. İlk başlarda bilerek çıkarmak istememiştim; sanki çıkarırsam onu tamamen kaybedecektim. Ama sonralarda unutmuştum sadece. O an doğru bir zamanmış gibi gelmişti bana, neden bilmiyorum yüzüğü tutup çıkardım parmağımdan ve cüppemin iç cebine koydum özenle. Belki de artık yakasını bırakmalıydım Nava’nın… "Unutmuşum.." dedim sadece yüzüğü çıkardıktan sonra, en doğru açıklamasıydı bu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Blair Lauren Quélynn

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Blair Lauren Quélynn



Mücadele Tarafı : Aydınlık ~
Rp Sevgilisi : Julian | Ama hala tekliflere açığım.=P
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Köpek

Adını Sen Koy.. Empty
MesajKonu: Geri: Adını Sen Koy..   Adını Sen Koy.. EmptyPaz Ocak 24, 2010 12:03 am

Soruyu sorduktan sonra gözlerimi tam ortamızdaki masaya diktim.Sorunun cevabıyla başbaşa kalmak istiyor,belkide hayallerim her geçen saniyede tekrar ,tekrar ve tekrar yıkılıyordu.Beynim Julian'nın ne diyeceğini tahmin etmeye çalışırken,kulaklarım istediği şeyi hiçbir zaman duymayacağını biliyordu.Ellerimi birleştirip,derin bir nefes aldım.Gözlerim masaya sabitlenmişte olsa sanki bir perde inmişti önüme.Sanki, karanlıkta, düşüncelerimle ben yalnız kalmıştık.
Yalnız olmadığımı Julian'nın bir az öncekinden farklı olarak üzgün çıkan sesiyle farkettim:"Karım...O artık burada değil."
Bu cevap, olaya anlam vermem için yeterli değildi.Tam tersine kafamda daha fazla soru işareti oluşturmuştu.Kafamı kaldırıp Julian'nın yüzüne baktım,sevdiğim tebessümü kaybolmuştu sanki.Yüzüne bakmamla birlikte konuşmasına devam etti:"Nava kısa bir süre önce öldü."
Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım ve ne olur şaka olduğunu söylesin diye dua ettim.Tüm hücrelerimi inanılmaz derecede bir zehir sarmıştı sanki.Hareket edemiyor,konuşamıyor,hatta nefes dahi alamıyordum.Tanımadığım bir insan için gözlerin dolmuştu.Julian'nın üzülmesi kalbimi parçalıyordu.Gözleerimi Julian anlamadan sildim.Ve ona daha yakın olabileceğim bir koltuğa geçtim yavaşça.Bir az önce benim olduğu gibi onun da gözleri o masaya sabitlenmişti şimdi.Söze başladım:"Ben...ben çok üzgünüm Julian." dedim.Aradaki resmiyeti artık kaldırmıştım.Çünkü bu konuşmada hiçbir işime yaramayacaktı.Sözlerime devam ettim:"Hayat adil değil.Bu konuda çok bir tecrübem olmasada,senin için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum.En azından anlayabildiğim kadarıyla..."dedim.Birazdaha bu konudan bahsedersem daha çok üzüleceğini anladığımdan ayağa kalktım ve üzgün yüzüme bir tebessüm kondurdum :"Bizle birlikte aşağıda kahvaltı etmek ister misin?" dedim.


Kahvaltı masasına oturduğumuzda Diana ve Hannah kahvaltılarını bitirip çoktan evden çıkmışlardı bile.Kahvalltımın geri kalanını Julian ile ettim.Sonra büyük bir istekle sordum:"Yarın akşam Hannah'nın pastanesine gelmek ister misin?" diye.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Brave Caine

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Julian Brave Caine



Mücadele Tarafı : aydınlık
Rp Sevgilisi : Blair ...
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Griffin

Adını Sen Koy.. Empty
MesajKonu: Geri: Adını Sen Koy..   Adını Sen Koy.. EmptyPaz Ocak 24, 2010 8:55 pm

Gözlerim boş bir şekilde görmeksizin bakıyordu biraz önce Blair’ın baktığı sehpaya. Bütün bu gerçekleri bir anda dile getirmek ve yokluğunu hissettiğim yüzüğü çıkarmak beni durgunlaştırmıştı. İçimde oluşan boşluk benliğimi içine çekiyor, beni adete hissizleştiriyordu. Gözlerimin gördüğü tek şey sonsuz bir karanlıktı ve ben kaybolmuştum o an o karanlıkta. Durgun bir şekilde sadece nefes alıp veriyordum oturduğum yerde. Bu karanlığın içinde yüzerken Blair’ın kalkıp yanıma daha yakın bir yere geçtiğini de fark edememiştim. Bunu ancak şu anın tek gerçeği olan o şefkatli sesiyle konuşmaya başladığında anlamıştım. "Ben...ben çok üzgünüm Julian." Dediğinde gözümde bir anda bir ışık belirmiş hemen ardından da sehpa netleşmişti. Biraz önce içinde kaybolduğum karanlık yok olmuş, karanlığın yok oluşuyla bütün hislerimde geri gelmişti; kafamı kurcalayan ve beynimi uyuşturan bütün sorular bir anda yok olmuştu. Geriye sadece hepsini aynı anda hissettiğim duygular kalmıştı; nefret beni güçlendirirken, acı ve anılar beni umutsuzluğa itiyordu. Özlem kalbimi yakarken, Aşk bambaşka şeyler yapıyordu. Başlı başına bir karmaşaydı şu an için aşk benim naçiz kalbime… Ben ruhumun bana yaşattığı bu kabustan kurtulmaya çalışırken Blair aynı şefkatli sesle bana teselli veriyordu ve söylediklerinden çok sesini duymak iyi geliyordu bana. Yaşadıklarım bir cehennemdi, o ise cennetin ve umudun sesiydi benim için. Gayet net duyuyordum neler söylediğini; "Hayat adil değil.Bu konuda çok bir tecrübem olmasada,senin için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum.En azından anlayabildiğim kadarıyla..." diyordu halden anlar bir konuşma şekliyle. Anlaması çok uzak bir ihtimaldi belki ama çabalaması çok güzeldi benim için. Küçük bir tebessüm yerleştirdim düşmüş yüzüme ve sessiz bir ses tonuyla “Umarım hiçbir zaman anlamazsın beni bu konuda…” dedim. Yaşamda bir parçanın kaybetmek bazen tüm bedenini ve ruhunu kaybetmiş gibi gelir insana ve ben bunun Blair’a da olmasını istemezdim…

Dönüp yüzüne baktığım üzgün bir ifadeyle karşılaştım ve bu beni en çok inciten şeydi. Artık insanların benim yüzümden üzülmesini istemiyordum. Yüzümdeki küçük gülümsemeyle “Artık alıştım yokluğuna.. Üzülme daha iyi..” dedim buruk bir sesle. Kısa süren bir sessizliğin daha ardından Blair yüzündeki üzgün ifadenin yerine gülümseyerek "Bizle birlikte aşağıda kahvaltı etmek ister misin?" dedi bir anda. Şaşkın bir şekilde ona bakarak “Yok, ben rahatsız etmeyim. Zaten kalksam iyi olur sanırım.” Dedim telaşla. Sadece celbi vermeye gelmiştim ama oturup kalmıştım. Tam ayağı kalkıp hoşça kal diyecekken Blair ısrar eden bakışlarla “Lütfen, ne rahatsızlığı, hem senin de aklın biraz dağılmış olur.” Diyerek ısrar etmişti. Saatime baktığımda henüz erken olduğunu görerek kabul ettim davetini. Yukarı çıktığımız merdivenlerden aşağı inerek sağdaki odaya girdik. Kurulu bir kahvaltı masası vardı ama kimse yoktu. Blair şaşırarak “Aa bizimkiler çıkmışlar bile..” deyip sandalyeyi gösterdikten sonra kendisi de karlımdaki sandalyeye oturdu. Karşılıklı otururken bir yandan sohbet ediyorduk, bir yandan da o kahvaltısını ediyor ben ise sadece kahve içiyordum. Blair’la konuşmak, sohbet etmek çok güzeldi; huzur veriyordu insana, eğlenceli ve hareketli biriydi aynı zamanda da. Uzun bir sohbetin ardından aramızdaki ciddiyet tamamen yok olmuştu. Birden "Yarın akşam Hannah'nın pastanesine gelmek ister misin?" diye bir teklifte bulunmuştu Blair. Ne diyeceğimi bilemeden birkaç saniye şaşkın bir şekilde yüzüne baktım. Sonra biraz tedirgin bir sesle “Bilmiyorum… yarın ne olur, pek fikrim yok…” diye geveliyordum lafı. Gitmek benim elimdeydi ama ne zaman ne olacağı benim elimde değildi. Operasyonlar artık bir anda olmaya başlamıştı bizim büroda. Durup düşününce insan içine çıkıp birileriyle sohbet etmeyeli çok uzun zaman olmuştu, belki bu iyi olacaktı benim için. O yüzden “Olabilir… Neden olmasın, gelirim tabi..” dedim mutlu bir ses tonuyla. Sonra gülümseyerek “Nerede bu pastane?” diye sordum.

Buluşma olayını ayarladıktan sonra saatime bakınca epey geçtiğini anlayınca “Oo, izninle ben kalkmalıyım. Ofiste beni bekliyorlar, geç bile kaldım.” Dedim gülümseyerek. Kapıdan beni yolcularken onunda yüzü gülüyordu. Elini sıkıp hoşça kal dedikten sonra bahçe kapısına doğru yürüdüm ve demir kapıyı aşar aşmaz bakanlığa gitmek üzere cisimlendim hemen..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Adını Sen Koy..

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-