AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Kesişen Yollar~

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Winter Crystal Harper

GezginGezgin
Winter Crystal Harper



Mücadele Tarafı : değişir..
Rp Sevgilisi : olmaya yakındır..
Kan Durumu : Safkan~
Harper'lar köklü bir İngiliz ailedir. Ancak Winter Fransa'da doğduğu ve hayatının en güzel dönemlerini Fransa'da geçirdiği için kendini bir Fransız gibi hissetmektedir. Fiziksel özellikleri de bu durumu destekleyicidir. Annesi Patriciä Monique Harper gibi bir Fransız olmaktan gurur duymaktadır. Onu asıl rahatsız eden şey ise baba tarafının anlaşılamayan İngiliz hayranlığıdır.
Patronus : Sibirya Kaplanı~

Kesişen Yollar~ Empty
MesajKonu: Kesişen Yollar~   Kesişen Yollar~ EmptyC.tesi Ağus. 15, 2009 6:07 pm

Tarih* 2o.o9.2o16
Zaman* 16.54
Kurgu*
Kaybolmuş ruhlar her zaman bir eş ararlar... Kendilerine yeni bir beden bulmak için değil, yeni bir dayanak sağlamak için yaparlar bunu. Aslında kaybolmuş bir ruh oldukça bencildir. Kendini bulmak ister. Kendisi gibi olmak ister. Kendi sesine, kendi gölgesine, kendi kalbine kavuşmak ister. Kafasında `kendinden´ başka hiçbir şey yoktur... Salt bencillik dolaşır damarlarında. Ama yine de kendi bedenine geri dönmek için değil, bir şeyler paylaşmak için bir eş arar...
Üç Süpürgede bugün karşılaşacak olan bu iki insan da aslında kayıp birer ruhtur. İkisi de çok önce kalplerinden, seslerinden, gölgelerinden vazgeçmişlerdir. Ama garip olan başka bir eş aramamalarıdır. Çünkü dokundukları her şeyi kırmaktan çılgınca korkarlar. Nedeni ölümdür bu korkunun.. Canlı bir bedenin veya kendine güvenin ölümü.. Ne fark eder? Yitirmekten daha kesindir ölüm. Geri dönüşü yoktur. Ve bu iki kayıp ruh için bir süreç başlar... Her ne kadar istemeseler de sonuç olarak geçen zaman onları birbirine getirmiştir. Şimdi onlar ya birbirlerine sırtlarını dönecekler ya da diğer kaybolan ruhlar gibi birlik olup tek bir bedende can bulacaklar...


XxX


Eylül ayının gerçek etkisi ilk olarak o gün belli oluyordu... Rüzgar şiddetle esiyor, yerdeki tozu ve yaprakları havaya kaldırıyordu. Batmaya hazırlanan güneş `Unutmayın beni!´ dercesine beyaz bulutların arasından cılız ışınlar gönderiyordu. Rüzgar şiddetini arttırırken Hogsmade'de dolaşan insanlar pelerinlerine daha çok sarılıyor ve adımlarını hızlandırıyorlardı. Dükkan sahipleri dışarıya koydukları malları içeriye alıyorlar, anneler Zonko'nun dükkanının önünden ayrılmayan çocuklarını çekiştiriyorlardı. Kimse fırtınaya kalmak istemiyordu. Güneş ufukta daha da alçalırken sokaklar da bununla orantılı şekilde boşaldı...

Doğanın agresifliğine ve yanından geçen insanların telaşına aldırmayan bir tek kişi vardı: Winter... O her zaman hayatın bir adım dışında olmayı severdi. Çünkü hayatın dışından olanları izlemek hayata dahil olmaktan daha kolaydı. Rüzgar onu da iliklerine kadar donduruyordu. Çiselemeye başlayan yağmur onu da ıslatıyordu. Ama o telaşlı kalabalığa katılıp kuru bir yere akın etmemeyi seçmişti. Çünkü herkes bunu yapıyordu. O ise farklı olmak istiyordu. Belki de gidebileceği, gidip de kendini güvende hissedebileceği kuru bir yeri yoktu. Kendine ait bir evi yoktu Londra'da. Otelde kalıyordu. İçinde bir çok insanın anılarını barındıran otel odalarından nefret ediyordu. Bilmediği tonlarca anı saklıydı o odalarda. Kendi mahremiyetini saklayamıyormuş gibi geliyordu ona. Oysa bir evi olsa...Fransa'daki gibi... Küçük ama dolu bir ev. Güvenle, sıcaklıkla, mahremiyetle dolu bir yer. Londra'da da öyle bir ev satın alabilirdi. Ama kendini İngiltere'ye ait hissedemiyordu. Ne kadar para dökerse döksün alacağı ev onu güvende hissettirmeyecekti. Bunların yanı sıra tek başına kalamazdı o evde. Çok fazla sessizdi. Oysa ki Winter kalabalıktan ve gürültüden nefret ederdi. Ama kendi evi olursa aradığı buydu. Çünkü kendi içine çekilmek istemiyordu. Kendi içine hapsolabilirdi çünkü. Düşüncelerini susturmak kolaydı. Peki ya duyguları? Onlar asla susmuyorlardı. Hep aynı şeyleri tekrar edip tek düze bir şarkı mırıldanıyorlardı. O şarkıyı duymaması için gürültü olmalıydı ya da oyalanacak bir şeyler.

O nedenle St. Mungo'da işe girmişti. Ve yine aynı nedenle her gece saatlerce Üç Süpürge'de kalıyordu. Ta ki orası da boşalana kadar. Şimdi de ayakları aynı tanıdık yolda ilerliyordu. Yine Üç Süpürge'nin aşınmış tahta kapısını açmaya ve barmene belli belirsiz bir selam vermeye gidiyordu. Sıkılmıştı aynı insanların ona dostça gülümsemesinden. Onunla konuşmaya çalışmasından usanmıştı. O normal biri değildi ki... Etrafındaki masalarda oturan marjinal cadılar gibi olmak isterdi. Ateşviskisiyle sarhoş olup Dırdırcı'daki makalelerle dalga geçmek tercih edebileceği bir şeydi. Ama olmuyordu. Annesinin ona küçük bir kızken söylediği gibi o çok farklı biriydi. Özel bir insandı. Farklı olmak ona hayat veriyordu. Belki de bu nedenle sakince başlayan fırtınanın içinde yürüyordu. Fırtınaya inat sakindi ve kaçan insanlara inat durgun... İyice hızlanmış olan rüzgar yüksek topuklarının arnavut taşı kaplı yolda çıkarttığı sesi yutuyordu. Sanki yürümüyormuş da duruyormuş gibi hissediyordu o da kendini... Ama koca bir yanılgıydı bu. Ayakları onu o eski tahta kapının önüne kadar getirdikten sonra durabildi. Eli titredi. Açmakta neden tereddüt ediyordu? İçinde dayanılmaz bir istek vardı. `Git!´diyordu ses... `Kaç bu gürültüden ve kendinle baş başa kal!´ "Yapamam! Olmaz!" diye mırıldandı. Gücü yoktu. Duygularının onu öldürmesine izin vermeye gücü yoktu. Pişman olacağını bile bile açtı kapıyı...

Şöminelerde yanan odunların sıcaklığı, Kaymak Bira'sının kokusu ve insanların uğultu halini almış sesleri bütün vücudunu yalayıp fırtınaya karıştı. Yine pişman olarak Üç Süpürgeden içeriye adım attı. Zoraki ve yorgun bir gülümsemeyle George'a selam verdi. Etrafa bakınmaya başladı. Fırtınadan olsa gerek herkes Üç Süpürge'ye sığınmıştı. Eski bir alışkanlıktı bu.. Kötü havalar eşittir Üç Süpürge'ydi büyücüler için. Winter kalabalığın ve gürültünün onu boğduğunu hissediyordu. Üstüne bir ağırlık gibi sinmişti ortam. Ama bundan memnundu. Birazdan durgunlaşmaya başlardı. Hiçbir şey düşünmeden sadece durduğu ve önündeki Ateşviskisini yudumladığı o anlar onun için değişilmezdi. Düşünmekten özellikle de hissetmekten delicesine nefret ediyordu. Ama o farklıydı. Özel biriydi. `Lanet olsun!´

Ayakları yine onu alışkanlıkla her gece oturduğu küçük, karanlık masaya götürmüştü. Ama masa doluydu. İki siyah pelerinli, siyah şapkalı adam küçük masanın üzerine eğilmişlerdi. Hararetle konuşuyor ve önlerinde duran haritamsi eski bir parşömene birşeyler karalıyorlardı. Winter umutsuzlukla iç geçirdi. Etrafına bakınırken George el sallayarak onun dikkatini çekti. Barın önünde duran iki boş tabureyi gösteriyordu. Winter yine aynı zoraki gülümsemeyle ona baktı. Barda oturmaktan nefret ederdi. Çünkü barda oturmak barmenle konuşmak demekti. Ve bu barmen korkunç aksanlı George'sa çok çekilmezdi... Ama Winter kaderine razı oldu ve ilerledikçe ağırlaşan ayaklarına aldırmadan taburelere doğru ilerledi. Çevik bir ustalıkla soldakinin üstüne oturdu.

Başına inceden bir ağrı girmişti. Gürültülü ortam ve havazsızlık onda hep aynı etkiyi gösterirdi. Asasının minik bir şifalı hareketiyle bunu geçirebilirdi. Ama karşı koydu kendine. Fiziksel acı belki ruhsal acılarını unuttururdu. Gözlerini ve şakaklarını ovuşturdu. Sonra gürültünün içinde duyulması güç olan bir sesle George'dan bir Ateşviskisi istedi.

Gece başlıyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/winter-crystal-h
David Richard Swendon

GezginGezgin
David Richard Swendon



Mücadele Tarafı : Aydınlık
Rp Sevgilisi : Winter Crystal Harper <3 Herşeyim... :)
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kartal

Kesişen Yollar~ Empty
MesajKonu: Geri: Kesişen Yollar~   Kesişen Yollar~ EmptyC.tesi Ağus. 15, 2009 6:34 pm


Akşam üzeri kararan hava adeta herkesin kaçışmasına sebep oluyordu. Yaklaşan karanlık bulutlar fırtınayı haber verirken ortamdaki huzurda dağılmaya başlamıştı. Böyle havalarda ortalıkta birilerini görmeniz neredeyse imkansız bir durumdu. Nefes almak zorlaşır, bedenlerden yükselen dumanlar kafa karıştırır ve soğuk kemiklerden geçerek damarlara ulaşırdı. Alınan nefesler yavaş yavaş havada küçük bulutlar oluşturmaya başlamıştı. Kalbi kırık, üzgün kişilere göre bir havaydı bu belkide. Kalp yarası geçmek bilmezken kendini daha da içkiye bağlamak cabasıydı. Şiddetini artıran rüzgar kişilerin yüzlerine vurdukça adeta sert bir tokat gibi kırıp geçiriyordu acıdan. Ama bu acıdan daha da fazlasını hisseden iki yürek vardı bugece. Sadece iki farklı kişiye aşık olan iki farklı kalp. Yaralarla sarılmış delikler asla kapanmayacaktı. Kalbin acısı geçmek bilmiyor, gece daha da karanlıklaşıyordu. Yüzüne yediği her tokatla biraz daha dolan gözleriyle erkeklerinde aşk için ağlayabileceğini kanıtlayan David, bugece sadece içecekti. Sabaha kadar hemde. İçindeki yarayı geçiremiyordu bir türlü. Açılan yaralar kapanmıyor, sevgi gösterilerini gördükçe daha da derinleşiyordu. Kalp çok kırılgandı özellikle bir kez yara alınca bir daha aynı hataya düşmekten oldukça ürküyordu.

Bu tür havalarda gittiği Üç Süpürge, David'i bekliyordu. Islak sokakarda yürüyerek gitmeyi tercih etmişti, cisimlenerek gitmek istemiyordu. Yürürken aklından geçirdiği aşkı onunla değildi artık. Her an kalbindeki o kişi yüzünden artık kimseyi sevemiyordu. Aşk konusunda değil her konuda bu böyleydi, kalpsiz bir adam olup çıkmıştı. Ellerini ceplerine sokarak, kapşonunu başını sallayarak biraz daha önüne getirdi. Damlaların yüzüne çarpmasını istemiyordu çünkü bunu en son eşiyle yapmıştı. O gece de ayrılmışlardı. Anılar birbirini kovalarken ortamdaki gerilim onu kalbinden etkilemeye devam ediyordu. Üç Süpürge hala görünürlerde yoktu. Yolda duyduğu bir ses ve çekildiğini hissettiği pantolonu ile sesin geldiği yöne, yani yere doğru baktı. Küçük bir kız onu annesine götürmesini istiyordu. Ama David buna sadece şaşkın gözlerle bakıp durdu.

'' Annemi gördün mü? Onu kaybettim, bulmama yardım eder misin? ''

Henüz kalbini yitirmemiş olan David bir küçük günahsıza yardımı tabikide kabul ederdi. Onun kalbinde bu masumlara her zaman yer kalırdı ve kalacaktıda, elini tutarak onun annesini aramasına yardım etmek istedi. Bu amaçla eğilerek kızın saçını okşadı. Yanakları buz gibi olmuştu, soğuktan oldukça titriyordu. Hangi anne bunu yavrusuna yapardı ki? Ama o sırada kızın arkasından gelen orta yaşlı bir cadı onu çekerek David'e sinirli bir bakış attı. Onun amacı kızı annesine götürmekken bu kadın onu yiyeceğini sanmışa benziyordu. Öfkeyle dudaklarından dökülen bir iki cümle, onun kalan son kalp kırıntılarını da yitirmesine sebep oluyordu.

'' Ne yaptığını sanıyorsun? Kızıma dokunma sakın! ''

David sadece susmayı seçmişti, daha fazla kalırsa kalbi tamamen kül olacaktı, bu sebeple yürümeye devam etti. Artık Üç Süpürge'nin kapısı görünmekteydi. Kapıyı yavaşça araladı ve çıkan gıcırtının verdiği sinirle hızlıca kapattı. Ama kapının çarpma sesi yükselmemişti ortama. Her yer doluydu, gözleri boş bir yer ararken barmanin hemen önündeki sandalye gözüne takıldı. Orası boştu. Yavaş adımlarla oraya ilerledi ve yavaşça öksürdü. Sesini toplamıştı artık. Kadifemsi sesi ile '' Her zamankinden... '' dedi. Her zaman içtiği kaymak birasını barman artık öğrenmişti. Ellerini ceplerinden çıkararak kapşonuna götürdü. Yavaş ve dikkatli bir hamle ile kapşonunu indirmişti. O sırada önüne baktı ve birası gelmişti. Yanına bıraktığı ateş viskisininde sahibini görmek amacıyla gözlerini, başını oynatmadan, sol tarafında çevirdi. Oldukça güzel bir bayan oturuyordu ama David kadınlardan artık nefret ediyordu. Hızlıca geri çektiği gözleri onun hızlıca bira bardağına vurmasına sebep olmuştu. Elinde oluşan yaradan oluk oluk kan akıyordu.

Barman bunun üzerine hemen yanına gelerek ona bir kaç mendil getirdi. Kırılan bardağı temizleyen barmanle beraber, tüm Üç Süpürge halkı David'e bakıyordu. David sessizliğini bozmadığı için herkes tekrar oluşan o sessizlği bozarak konuşmaya başladı. O sırada elinin üzerinde hissettiği bir el yarasına doğru mendilleri bastırıyordu. Bu yanında oturan bayan değil miydi? Yoksa o bir şifacı mıydı?


En son David Richard Swendon tarafından Paz Ağus. 16, 2009 4:32 am tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Winter Crystal Harper

GezginGezgin
Winter Crystal Harper



Mücadele Tarafı : değişir..
Rp Sevgilisi : olmaya yakındır..
Kan Durumu : Safkan~
Harper'lar köklü bir İngiliz ailedir. Ancak Winter Fransa'da doğduğu ve hayatının en güzel dönemlerini Fransa'da geçirdiği için kendini bir Fransız gibi hissetmektedir. Fiziksel özellikleri de bu durumu destekleyicidir. Annesi Patriciä Monique Harper gibi bir Fransız olmaktan gurur duymaktadır. Onu asıl rahatsız eden şey ise baba tarafının anlaşılamayan İngiliz hayranlığıdır.
Patronus : Sibirya Kaplanı~

Kesişen Yollar~ Empty
MesajKonu: Geri: Kesişen Yollar~   Kesişen Yollar~ EmptyC.tesi Ağus. 15, 2009 7:32 pm

Küçük bir kızken annesine sormuştu. "Neden? Neden ben de diğer çocuklar gibi değilim. Neden dışarda oynamayı sevmiyorum. Niye oyuncaklarım yok? Neden babamla birlikte İngiltere'de değiliz?" Ama sonra duyacağı cevaplardan korkmuştu. Küçük elleriyle kulaklarını kapamış "Hayır hayır vazgeçtim! Cevap verme." diye bağarıp evlerinin ardındaki ormana kaçmıştı. Büyüdükçe o soruların bazıları cevaplanmıştı. Ama genel olarak bir bilinmezlik vardı. Verdiği daha doğrusu bulduğu yanıtlar bir hiç gibiydi. Değersiz ve yetersizdi. Öyle olmasaydı hala kendi kendine `Neden?´ diye sormazdı.

Bunları düşünürken bir yandan da önündeki içki bardağıyla oynuyordu. `İşe yaramıyor.. Hala düşüncelerim beni oyalıyor. Daha çok içmeliyim.´ diye geçirdi içinden. Nefesini tutup bardaktaki içkiyi kafasına dikti. İçki boğazından midesine kadar acı dolu bir tat vererek kaydı. Kafasındaki ağrı bir kat daha artarken yüzünü buruşturdu. Sonra George'a eliyle bardağını gösterip tekrar doldurmasını hatırlattı. Er ya da geç sarhoş olmalıydı... Her şeyi birkaç saatliğine unutmalı ve bambaşka bir insana dönüşmeliydi. Gözleri barın ardındaki raflarda duran içkilere takıldı. Kim bilir ne zamandır oradaydılar? Altlarındaki raflar tozdan grimsi bir renk almışlardı. Gürültü ve son yudumuyla vücuduna aldığı içki onu uyuşturmaya başlamıştı. `Sonunda!´ diye düşündü. Hafiften gülümsemeye başlamıştı. İçindeki yapay huzurun biraz daha artması için George'un az önce doldurduğu bardağından koca bir yudum daha aldı. Sonra gözü bardağın yanında duran Ateşviskisi şişesine takıldı. George ona sürekli içki doldurmaktan sıkılmış olmalıydı ki şişeyi burada bırakmıştı. Winter biraz daha keyifle gülümsedi.

Sonra ensesinde ve sırtında bir soğukluk hissetti. Bar kapısı açılmış olmalıydı. Barda oturan diğer insanlar gibi o da kapıya bakmak istedi ancak sonra umursamadığını fark etti. Neden dönüp bakacaktı ki? Diğer, sıradan, mutlu insanlardan biri olmalıydı gelen kişi. Winter gibi biri değildi... Winter gibi duygularından kurtulmak için gelmemişti Üç Süpürgeye büyük ihtimalle. Fırtınadan kaçmak için sığınmıştı. Sonra kendi kendine boşver dercesine omuzlarını silkti. Gözlerini tekrar içki dolu raflara kaydırdı. Hepsi garip bir ahenkle diziliydi. Özenli değillerdi.. Bazıları boştu, bazılarının etiketleri arkada kalmıştı, bazıları ise kırıktı. Ama hoş bir görünümleri vardı. Üç Süpürgeyi tamamlıyorlardı. Winter'ın hoşuna gidiyordu bu görüntü. Kendi hayatı gibi özensizdi.

Bu saçma düşüncelerle kendini oyalarken bir anda yanında bir sıcaklık hissetti. Şaşkın bakışlarla sağına döndü. Oldukça uzun ve ince bir adam yanındaki bar taburesine yerleşmişti. Winter huzursuzca homurdandı. Adamın yanına oturmasıyla hareket edebileceği alan iyice daralmıştı. Üç Süpürge'nin dolu olması onun avantajınaydı ama yine de bir an için herkesin defolup gitmesini diledi içinden. Sonra bakışlarını adamın ince uzun yüzünden içki bardağına kaydırdı. O uyuşuk hali tamamen kaybolmuştu. Derin düşüncelere dalmayı engellemek için keskin bir yudum daha almalıydı bardaktan. Ama çok yakınından gelen bir şangırtıyla yerinden sıçradı. Refleks haliyle sesin geldiği yöne, sağa döndü.

Daha demin yanına oturan adam içki bardağını düşürüp kırmıştı. Winter sinirle gözlerini devirdi. Kendini davranışlarının farkında olamayan insanlara sinir olurdu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bütün bar sessizliğe gömülmüştü. Winte içinden `Hadi ama yapmayın! Bu ilgi ne için?´ diye geçirdi. Tam aynı ilgisizlikle önüne dönecekti ki George'un adama birkaç tane bez getirdiğini gördü. Kaşlarını çatıp adamın eline baktı. Derince bir kesik vardı. "Şapşal!" diye mırıldandı. Adamın duyduğunu sanmıyordu çünkü Üç Süpürge tekrar aynı uğultulara gömülmüştü. Barda oturan büyücülerin ilgisinin kesildiğine mutlu olan Winter George'un getirdiği bezler birini aldı ve tabureden inip adamın diğer yanına geçti. Yaralı olan elinin üstüne bezle baskı yapmaya başladı.

Sonra bakışlarını genç adamın yüzünde gezdirdi. Çocuksu ama etkileyici bir yüzü vardı. Gözleri ışıl ışıldı ama her nasılsa aynı ölçüde de donuktu. Winter hastalarına karşı her zaman merhametli olurdu. Ne türlü aptallıkla yaralanırlarsa yaralansınlar... Adamın gözlerine bakarak hafifçe gülümsedi.

"Sakin ol.. Bu yara seni ödlürmez."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/winter-crystal-h
David Richard Swendon

GezginGezgin
David Richard Swendon



Mücadele Tarafı : Aydınlık
Rp Sevgilisi : Winter Crystal Harper <3 Herşeyim... :)
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kartal

Kesişen Yollar~ Empty
MesajKonu: Geri: Kesişen Yollar~   Kesişen Yollar~ EmptyPaz Ağus. 16, 2009 4:30 am


Birden bire genç kadının kokusunun yaklaştığını farkeden David, tedirginliğine bir yenisini daha eklemişti. Ellerinde olan elleri, yaraya adeta tampon görevi görüyordu. Demin adeta tip tip ona bakan kadın şimdi ellerini avcunun içine koymuştu. David elini oynatmak amacı ile kapatıp açtığında, kadının ellerine değen eli kalbinde bir sıcaklık hissetmesine yol açmıştı. Neydi bu tekrar ve tekrar düşünüyordu ve kendini düşüncelere odakladıkça bir yerden tekrar başa dönüyordu. Hissettiği sıcaklık sebebiyle bayanın gözlerine bakmak istememişti. Bayan ise hala peçeteleri bastırmakla meşguldü. Birden bire gözlerine o bakmazken bakan David, kadınla kesişen gözlerini geri alamamıştı adeta. Kadının oldukça harika bir yüzü, orantılı bir vücudu vardı. Ateş viskisi içmesi de zevkli biri olduğunu gösteriyordu ona göre. Kaymak birasının anlamı, dertliyim ve ölmek istiyorum; ateş viskisinin ise yanıyorum, bedenimi alevler sardı demekti. Bu yorumları zamanla Üç Süpürge'ye gide gele çıkarmış olan David bu konuda yeterince bilgi sahibiydi.

Aklından bir çok aşk namesi geçmeye başlamıştı bu hisle beraber. Olamazdı, aşka kapadığı kalbini asla birisine açamazdı. Barmanin şaşkın gözleri o ikisine bakarken tüm kırıkları toplamış ve çoktan bu kırıklar çöpü boylamıştı. Ortamda sadece dökülmüş bira vardı. Yer yer göl oluşturmuş bu velet, ona baktıkça bile dertlerini kat ve kat silmesini sağlayacak gibi geliyordu. Ama şişede durduğu gibi olmuyordu. Önce hafiften baş ağrısı ile gelen mayhoşluğun boşluğu herkesi hoşlandırırdı ama sonrasındaki acı ayılış ve o ani şoklar David'in yaralarını daha da deşecekti. Bunu bildiği halde buradaydı, belkide kendine acı çektirmeyi seven biriydi. Evet, kesinlikle böyle olmalıydı. Yoksa böyle aptalca bir şeye kalkışmazdı. Öylece dona kalmıştı. Kadın o harika sesini bürünerek, tebessüm eden şifalı dudaklarını kıpırdatmaya başlamıştı.

''Sakin ol.. Bu yara seni öldürmez"

David gülmek ve gülmemek arasında gidip geliyordu. Canı çok yanıyordu ama bu acı kesik sebebiyle değildi. Sebep kalbindeki yaraydı. Ne olacakti kim bilir? Kimseyi sevmemeye yeminli olan bu adam belkide kalbini birisine açacaktı? Aklından geçirdiği düşünceler onun sadece kat ve kat öfkelenmesine sebep oluyordu. Uzun bir süre o narin ellere baktıktan sonra tekrar bayanın yüzüne döndü. Yüzünde sıcak bir tebessüm oluşmuştu. Gözlerindeki çocuk dışarıya çıkıyordu belkide ama yarası hala gözlerindeki dolulukla beraber yerini koruyordu. '' Teşekkürler. Belkide içinizden şapşal olduğumu geçirdiniz ama çok yanlış düşünüyorsunuz. İnanın beni anlayamazsınız. '' dedi. Bayanın yerinden kalkarken kendi kendine fısıldadığı o kelimeyi işitmişti elbette ve bunu onun fikrini çürütmek amacı ile söylüyordu açık ve net olarak. Eşinden sonra ilk defa birine sesi bu kadar etkileyici ve yumuşak çıkmıştı. Bar masasında ise bembeyaz bir bez dökülen birayı siliyordu. Üç hamlede silinen küçük bira gölleri herkesin yan yan David'e bakmaya devam etmesine sebep olmuştu.

Onun yaşamı Gelecek Postası'nda her gün gündemdeydi.Yaşadıklarını kendi bile farketmeden editörler onun adına yorumluyordu. Sanki kendine özel günlük falıymış gibi gelen bu yorumlar başlarda eşiyle beraber komiğine giderek onları okumasını sağlasada şimdi sadece eşiyle yaşadığı o günlere olan hasretini, tutkusunu ve acısını hatırlatıyordu. Gelen Gelecek Postası paramparça bir hale getirilerek çöpü boyluyordu her sabah. Öfkesini gösterdiği bu kötü anılar onu dipsiz bir uçuruma doğru ilerletirken tam uçta bırakıyordu. Ve bir kaç aydır o aradaki çizgide gidip geliyordu. Artık bir karar vermeliydi. Ölü ruhunu yaşatmak ona tekrar acı verebilirdi ve bu düşünce onun tekrar aşık olmasını etkiliyordu. Kadınlara balta girmiş, korkunç yaratıklarmış gibi bakıyordu. Hep hayalini kurduğu o huzurlu aileye hiç sahip olamayacak mıydı? Düşüncesi bile onu işkencelere sürüklerken o bunu her gün yaşıyordu.

Yanında, elini yardım amaçlıda olsa tutmakta olan bayana karşı teninde çok değişik bir duygu hissetmeye başlamıştı. Kafası ve kalbi karmakarışık olmuştu. Düşündüğü sorulara cevap bulamıyordu ve verdiği tepkiler hiç doğal değildi. Elini kapatmayı dener gibi yaparak bilinçli bir şekilde bayanın ellerini avuçlarının arasına almıştı. '' Bu arada tanışmadık öyle değil mi? Ben David, David Richard Swendon. Ve siz, siz tatlı ve şifacı bayan? '' David oldukça büyük yol katediyordu. Kadına karşı hissettiği duygular aklını başından alacak şeyler değildi ama o buz tutmuş kalbinde bir ılıntı oluşturacak kadar etkiliydi.

David tekrar işaret yaparak bira istemişti. Barman bu sefer kırmamasını isteyen gözlerle birayı önüne bıraktığı sırada, o bayanın gözlerinde hapsolmak istiyordu. Belkide yarasını dindirebilirdi? Sonuçta bir şifacıydı değil mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Winter Crystal Harper

GezginGezgin
Winter Crystal Harper



Mücadele Tarafı : değişir..
Rp Sevgilisi : olmaya yakındır..
Kan Durumu : Safkan~
Harper'lar köklü bir İngiliz ailedir. Ancak Winter Fransa'da doğduğu ve hayatının en güzel dönemlerini Fransa'da geçirdiği için kendini bir Fransız gibi hissetmektedir. Fiziksel özellikleri de bu durumu destekleyicidir. Annesi Patriciä Monique Harper gibi bir Fransız olmaktan gurur duymaktadır. Onu asıl rahatsız eden şey ise baba tarafının anlaşılamayan İngiliz hayranlığıdır.
Patronus : Sibirya Kaplanı~

Kesişen Yollar~ Empty
MesajKonu: Geri: Kesişen Yollar~   Kesişen Yollar~ EmptyPaz Ağus. 16, 2009 3:57 pm

Winter hala şaşkın hastasıyla uğraşırken bir yandan da `Keşke o sözleri söylemeseydim.´ diye geçirdi içinden. Adamın iyiden iyiye dikkatini çekmişti. Yani bu normal bir şeydi. Sonuç olarak adamın santim uzağındayken farkedilmemeyi ummak saçmaydı ama yine de geçirdi içinden. Çok dikkatli bakıyordu çünkü adam yüzüne. Üstelik de ondan etkilenmiş gibiydi. Bu Winter'ın en son isteyeceği şeydi. Barda tanıştığı şapşal bir adamın ondan hoşlanması için yaşamıyordu o. Aslında hiçbir şey için yaşamıyordu. Genel olarak sadece nefes alıp veriyordu. Ama onun garibine giden şey yıllardan sonra birinin ona ilgi göstermesiydi. En azından o, adamda bunu hissetmişti. Etrafındaki insanlar eşi Dexter öldüğünden beri ondan hep uzak duruyorlardı. Onunla konuşmaya çalışmaktan çok önce vazgeçmişlerdi. Yani onunla konuşmayan insanların ona aşık olmalarını beklemek boşunaydı. O da kimseyi istemiyordu zaten. Ne inancı kalmıştı aşka ne de hayata. Kimse tam anlamıyla mutlu olamıyordu. Ödemeyi haketmediği bedelleri ödetiyordu aşk insana. Hayat ise yaşatmaktan çok öldürmeyi görev edinmişti. Hem çok uzaktı Winter için iki kişilik yaşamak. Gerçek aşk bunu gerektirirdi. İki kişi için düşünmek, iki kişi için yaşamak ve iki kişilik nefes almak... Alışmıştı yalnızlığa. Sadece kendini ve o anı düşünmeye. Tekrar birini hayatına almak çok zordu onun için. İnsanları çıkartmak dahil etmekten daha kolaydı. O da Dexter ölünce öyle yapmıştı. Hayatta en değer verdiği kişiden, annesinden bile kopmuştu. Gerçekten tüm kalbiyle sevdiği birinin daha ölümüne katlanamazdı. Bu nedenle mahvolan hayatında tek başına kalmıştı.

Adam ona bakmaya devam ederken o Şifacılığın getirdiği sağduyuyla yarayla ilgilenmeye devam etti. Ama korktuğu başına geliyor gibiydi. Adam daha derin bakmaya başlamıştı ve daha demin de hafifçe elini sıkmıştı. Tutmak için canını vermeye hazır gibiydi. Ardından şu sözleri söyledi;

Teşekkürler. Belkide içinizden şapşal olduğumu geçirdiniz ama çok yanlış düşünüyorsunuz. İnanın beni anlayamazsınız. ''

Winter sinirlenmeye başlıyordu. Onu duymazdan geldi ve adamın elindeki kesikle ilgilenmeye devam etti. Niye insanlar böyleydi? Güzel bir Şifacı görünce asılmak doğal bir refleksmiş gibi davranıyorlardı. St.Mungo'ya sırf bu yüzden gelen büyücüler vardı. Winter sinirle daha sıkı bastırdı bezleri. Ama sonra hemen kendine geldi. Hastasına ne kadar sinir olsa da canını yakmak istemezdi.

''Bu arada tanışmadık öyle değil mi? Ben David, David Richard Swendon. Ve siz, siz tatlı ve şifacı bayan?''

Winter adamın derinden gelen sesini duyunca buz kesti. `Yok artık! Bare apaçık yapma!´ İyiden iyiye sinirlenmişti. Tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekti ki olduğu yerde kalakaldı. Adam bu sefer cidden Winter'ın elini tutuyordu. Hatta sonra pişkin pişkin barmenden bir Bira daha istedi. Winter'ın tepesi iyice atmıştı. Elleri buz kesmiş yüzü bembeyaz olmuştu. Adamın yaralı olan elini bıraktı. Kafasında söyleyeceklerini toparlamaya çalışıyordu. Arkasını dönüp gitmek geliyordu içinden. Ama yapmadı. Bu sefer kaçmadı. Yıllardır içinde biriktirdiği öfkeyi akıtacak birini bulmuştu. Boğazını temizledi. Gözleri çakmak çakmaktı. Tek kaşını kaldırdı ve iğneleyici bir tonda;

"Anlamadım?" dedi. Adama devam etme fırsatı tanımadan devam etti;

"Sana işi gereği yardımcı olmaya çalışan birine hep böyle asılır mısın?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/winter-crystal-h
Adelãine Lorrainé Favio

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Adelãine Lorrainé Favio



Mücadele Tarafı : *
Kan Durumu : .

Kesişen Yollar~ Empty
MesajKonu: Geri: Kesişen Yollar~   Kesişen Yollar~ EmptyC.tesi Ara. 12, 2009 6:29 pm

Rp zaman aşımına uğramıştır.Kilit+Arşiv
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Kesişen Yollar~

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-