AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Kıskançlık

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Kıskançlık Empty
MesajKonu: Kıskançlık   Kıskançlık EmptyC.tesi Mayıs 02, 2009 10:08 pm

Hızlı adımlarla yürüyordu. Ayakkabısının yere çarpışını büyük netlikte duyumsamak, en azından yalnız olduğu güvencesini veriyordu Anja'ya. Mayısta soğuk olabilecek yegane noktalardan birindeydi, Hogwarts'ın yüksek, kuzey bölümleri. Pelerini sırtında uçuşurken, yanakları Fransa'nın güneşli yollarında yürüyormuşçasına kırmızıydı. Kan, beyaz tenine hücum ediyor ve kızartıyordu. Zihni tutuşmuştu. Düzensiz nefesini yola koymayı denemedi, sadece adımlarını daha da sıklaştırdı. Öfke mi duyuyordu? Hırs veya alçalmışlık. Duyduğu her ne ise, daha önce olmadığı kadar güçlüydü. Evet, onu daha önce de başkalarından kıskanmıştı. Tartan bakışlardan, cilveli göz süzmelerden; basit veya hoş kızlardan. Onu seyreden her dişiye karşı belirli düzeylerde hissetmişti nefreti. Yine de basitti bunlar, önemsizdi. Umutsuzca ve karşılıksız olduğunu biliyordu. Oysa şimdi çok farklıydı. Beğeni dolu bakışlarını yönelten Achille'di bu sefer, hem de güzelliğini yadsıyamayacağı bir profesöre. Ona bakıyordu, takip ediyordu. Achille, şüphesiz biçimde Profesör Mariëthe'nin etkisindeydi. Dikkatsizliğine şaşırıyordu. Onun bu ilgisini nasıl fark edememişti? Oysa geriye dönüp baktığında işaretler açıktı. Sihirli Yaratıkların Bakımı'na olan ilgisizliğinin sönükleşmesi belki açık bir ayrıntı değildi ama Lillium'un yüzüne sabitlenip dakikalarca bakabilmesi anlaşılabilir bir etkilenme göstergesiydi. Ondan bu kadar uzak kalıp, yine yalnız kalmasına izin vermek aslında Anja'nın suçuydu.
Elinde değildi, öfkesine gem vursa da geçmesini bekleyemezdi. Yine de, Ortak Salon'da Achille'in koluna yapışıp, delişmen bakışlar eşliğinde kendisiyle altıncı kattaki koridorda buluşmasını söylemek tehtid kokan bir davranıştı. Konrollü olduğu ise kesinlikle söylenemezdi. Soğuk ve beyaz ellerini yanaklarındaki kan gölüne bastırdı. Soluklarını kontrol etmeye çalıştı. Achille'in, bu istek karşısında verdiği tepkiyi bile görmeden çekip gitmişti. Ne yapmış olabilirdi ki? Anja'nın nadiren geçirdiği bir kriz olarak mı görmüştü, yoksa ciddiye almış mıydı? Birden kendisini dikkat çekmeye çabalayan küçük bir çocuk gibi hissetti ve midesine oturan yumruyu fark etti. Soğuk parmaklar ısıyı dengeliyordu, Anja cigerlerini kuzeyin keskin havasıyla doldurdu. Koridordan bile hissedilebilen inatçı serinlikte hava. Soğukluk. Tenini titreten, sarsıcı ısıya karşı verdiği savaş tükenmekteydi. Kızıl saçlarının altından sol elini ensesine dokundurdu. Koridor loştu, eski zamanların kokusu sinmişti taşlara. Saçmalık. Burada Achille'in gelip onu bulmasını umuyordu. Bir yandan da bulmamasını. Diyecek bir şeyi var mıydı?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Kıskançlık Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık   Kıskançlık EmptyC.tesi Mayıs 02, 2009 10:41 pm

Her zamanki gibi sıradan bir günün sıradanlığını yaşıyor, boş sohbetlerden birisine katılmış bir şekilde vakit öldürmeye çalışıyordu Achille. Konu, büyücü sporlarıydı, Achille'in ilgisini pek çekmese de konuşuyor gibi gözükmek zorundaydı. En azından, Anja'nın sinir dolu bakışlarından kaçınmak için. Sorunun ne olduğunu anlayamasa da, bir şeylerin ters gittiğini anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu. İlişkileri süresince Anja'yı kendisine karşı ilk defa böyle görmüştü, ve açıkçası korkmuştu. Hayır, fiziksel bir korku değildi bu. Onu kaybedebilme ihtimalini bile düşünemezken, kendisine yönelen sert bakışlardan kaçınmak, onun sinirinin geçmesini beklemek en iyi yöntem olarak gözükmüştü. Bir de sebebini bilseydi. Yutkundu ve kaçırdığı bir espriye, kaçırmamış gibi yaparak gülümsedi. Şu an konuşulanlar ve yanındakiler umrunda bile değildi. Ve göz ucuyla gördüğü kişi, alev alan saçların eşliğinde kendisine yaklaşan kusursuzluktu. Koltuğa gömüldüğünü hissediyordu. Komik göründüğüne bahse girebilirdi, hatta şu an kendisine Anja'nın bakış açısıyla baksa kahkahalar atabilirdi; fakat durum, bundan özellikle sakınmayı gerektiriyordu. Şu anki durumun sebebini düşünmeye çalıştı, vardığı sonuç hiçlikti. Ve gömüldüğü koltuğun yakınına gelip, kendisini altıncı kattaki koridora davet eden Anja'nın gözlerindeki kararlılık, hırs, ateş ve sinir hiç de iyi sonuçlar doğuracağa benzemiyordu. Ne kadar da trajik bir hikâye.
Gömüldüğü koltuktan kalktı ve suçluluk psikolojisinden arınmaya çalıştı, ne var ki içinden bir ses sürekli suçlu olduğunu bağırıyordu. Belki de bu, Anja'nın zihninde oluşturduğu kusursuzluk profilinden kaynaklanmaktaydı. O hata yapmazdı, hatayı mutlaka Achille yapmış olmalıydı. İşte zihni de bunu, 'ben' merkezli söylüyordu. Ağır adımlar ile ortak salondan oldukça uzak bir noktaya, VI. kat koridorlarına ilerlerken zihninde bir boşluğun oluştuğunu hissetti. Ruhunu astral dünyaya salan bir insan gibi rahat hissetti kendisini, yerden yüksek ve huzurlu. Bu huzurundan arınması için, birkaç basamak çıkması yeterli oldu. Tırabzanlara sağ elini koyarak çıkmaya başladı, her basamakta yüzleşmeye hazırlanıyordu. Ne yapmıştı?
Kat koridoruna sessizlik hakimdi. Fırtına yaklaşıyor muydu yoksa? Ürperdiğini hissetti. Bedeni güçlükle sürükleniyordu. Işığın cimri davrandığı iç kısımlara ilerlediğinde, onu gördü. Sessizliğe daha da önem vererek, yavaş ve adımları duyulmayacak bir şekilde ilerlemeye başladı. "Bir sorunumuz mu var?" dedi Achille, Anja'nın hemen arkasına gelip de elini hafifçe onun omzuna koyduğunda. Şimdi arkasındaydı, gözlerine bakmak istemiyordu. Onu o hâliyle görmek, kendisine acı veriyordu. O, hayatında bir portre gibi olmalıydı. Yaşamını süsleyen ve ona yaşam veren. Ya da kusursuz bir ruh. Bencil Achille, bu kusursuz ruhuna neler yapmaya çalışıyordu? Mazoşistlik, kaçamayacağı bir sıfattı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Kıskançlık Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık   Kıskançlık EmptyC.tesi Mayıs 02, 2009 11:36 pm

Yalnızlık hissi, soluk ve ayak sesleriyle eriyip gidiyordu. Deşmek istemeyen, hassas nota titreşimleri... Zaman, kalp atışlarıyla aynı hızda mı kaybolmuştu? Hava uçuyordu ve duvarların metrelerce aşağısındaki göl alev almış olabilirdi. Achille gelmişti. Adım sesleri kulaklarına doluyordu. Yüzünü dönemedi. Isı bedenini yeniden işgal etmişti, midesi tamamen büzülmüş durumdaydı. Sakin sessizlikte, ayırt edilen bu yaşama belirtilerinden sonra omzunda hissettiği el, durumu hafifletmek konusunda hiç yardımcı olmadı. Aynı hafiflik ve dikkat. Her zamanki kadar nazik bir dokunuştu. Suçlulukla ilgisi olmayan bir şeyler taşıyordu.
"Bir sorunumuz mu var?"
Anja, yokluğun içinden tedirginliği somut biçimde hissetti. Yok olmak üzere sarf edilmiş bir cümleydi sanki. Sorgudan, hesaptan uzak. Titremeyen ama alçak bir ses tonu. Omzundaki eli tutmak ve sarsmak istedi, sözcüklere gerek duymadan anlatabilecekmişçesine. İncecik bir çizgi halini yuvarlak dudaklarının altında, konuşmak için can atıyordu. Ne diyeceğini, nereden başlayacağını bilemiyordu. Sıcaklığını yeniden duyumsaydığı yanaklarında aniden hafif bir ıslaklık hissetti. Fazlasıyla kasılan bedeni, bir şekilde rahatlamak istiyordu. Oyuncağını yitiren küçük kızlara mahsus biçimde durmaktaydı ve minik, parlak bir dekora daha kavuşmuştu. Aceleyle elini ıslaklığın üzerine bastırdı, hamlesinin üzerine Achille'in kaybolan elini duyumsadı. Bu olmak zorundaydı.
"Sorunumuz, yalnış sözcük seçimiydi,"
Sesini titretmemek için gösterdiği takdire şâyan çabanın ne derece etkili olduğunu ölçemeyecek kadar meşguldü zihni. Achille'e döndü. Yüzleşmeler asla beceremediği şeylerin başında gelirdi hep. Bu kez nefret ettiği şeyi yapacak, onu yargılayacaktı. Karşısında, odak noktası olma zevkini bölüşmekten korkan biri olarak duracaktı. Bir saniye boyunca ondan nefret etti. Profesörden etmediği kadar nefret etti Achille'den. Yoğun aşk, yoğun kıskançlık, yoğun acı. Karışınca ortaya tarifsiz bir düş çıkıyordu. Bir bakıma içinde bulunmaktan zevk alabileceği karanlık bir düş. Oysa o gerçeği istiyordu; Achille'e dokununca irkilmemeyi ve saf olabilmeyi.
"Sorunu olan benim." gözlerini derin bir çift siyahlıktan kaçırdı, "Kıskançlık."
Sadece bir sözcük. İlk kez olarak böylesine rahat söylemişti onu, gerçek ve somut bir kavram olduğunu damarlarındaki sıvı kadar net hissederek. Özeti buydu. Söyleyebileceği en net cevap buydu. Baştan aşağı dolu olduğu yegane duygu da buydu. Achille, onu ne kadar küçümseyecek olursa olsun, bilmesi gereken gerçeği artık biliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Kıskançlık Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık   Kıskançlık EmptyPaz Mayıs 03, 2009 1:56 pm

Elinin altından kayıp giden narin beden, kendisini berbat hissetmesine yol açmıştı. Siyah gözleri, şaşkınlık ile bakındığı iki saniye boyunca, düşüncelerinin yansıması olarak gözükebilirdi. Anja'nın elini yüzüne yönlendirmesi üzerine çektiği elinin boşta kalması durumu; Snitch'i yakalamaya çalışan bir arayıcının, avucunda hava dolu bir kütle yakalaması ve Snitch'i kaybetmesi üzerine oluşturabileceği yüz ifadesini, şimdi Achille'in yüzünde yansıyordu. Hayal kırıklığı ile doluşmuş yüreği, düzensiz bir şekilde atmaya başlamıştı. Anja'nın insanı etkisine alan ses tonu kulağına iliştiğinde, vücudunda yankılanan soğukluğu hissedebiliyordu. "Sorunumuz, yanlış sözcük seçimiydi." diyordu; kendisine bakmayı bile reddeden hayatındaki tek değerli şey. Binlerce soru, ışık hızı ile zihninden geçerken; Anja'nın bu sözünden kasıt olarak neyi ima ettiğini anlamaya çalışıyordu. Bunda başarılı olduğu pek söylenemezdi. Kötü ruh hâli bedenini sarmış iken, düşünmek oldukça zor bir işti. Belki de Anja'yı ilk defa böyle görüyordu, en azından kendisine karşı. Farklıydı, ama Achille'in her zaman isteyeceği bir durum da değildi; şu an ki gergin ortam. Havadan ağırca inen eli, yukarıdan inerken, bedeninin yanında sarkan iki kolun ne kadar aptalca gözüktüğünü düşündü. Ellerini nereye koyması gerektiğini bilemedi. Ardından, salak düşüncelerinden sıyrılarak duruma odaklandı. Sanki şu an tek düşünmesi gereken şey, ellerini nereye koyması gerektiğiydi.
Kendisine dönen beden, her zaman olduğu gibi nefesini keserek yaşam organlarının bir süreliğine duraklamasına yol açtı. Beyaz ve narin yüzde belirmiş olan nem, o an Achille'in kendisini öldürmesi için yeterli bir sebepti.
"Sorunu olan benim."
Gözleri açıklama bekler bir şekilde Anja'nın insanı hapseden gözlerine yönelirken, az önce elini boşlukta kalması gibi, gözlerinin de karşılık bulamadığını farketti. Kendisine bakmaktan kaçırılmış bir çift göz, aslında durumu oldukça net kılıyordu. "Kıskançlık." Sessizliğe bürünen dünya mıydı, yoksa Achille'in dünya ile bağlantısını sağlayan tüm organları mı körelmişti? Duyduğuna inanmak istemezdi, fakat şu an Anja'nın ifadesinden -eğer gerçek değil ise, dünyanın en iyi oyuncusu olabilirdi.-, buna inanması gerektiğini anlayabiliyordu. Onu kıskandıracak ne yaptığını düşünmesi gerekiyordu. Ve bunun için de pek zorlanmadı. Kendisini bildiğinden beri gözünün Anja'dan başkasını gördüğü pek söylenemezdi. Hemen cevap vermek yerine kısa bir suskunluğu tercih etti.
Soğuk ve nemli duvara yaslandı; ellerini göğsünde kavuşturdu. Hâlâ anlayamamış bir biçimde, Anja'ya bakmak ile meşguldü. Kısa süreli suskunluk boyunca, aslında her şey netlik kazanabilirdi; ya da aksi de olabilirdi. Susarsa, suçlu olduğunu kabullenmiş olarak görülecekti belki de. Ama, Anja'ya bunu hissettireceğini hiç bilmiyordu; tahmin etmemişti. Bir an kahkahalar ile gülmek istedi. Fakat, karşısında bulunan narin ve kendi benliğini unutmasına yol açan bedene karşı bu, insanfsızlıktan başka bir şey olmazdı. Başını sağa ve sola sallayarak, kafasının karıştığına dair bir mimik yaptı. "Anlayamıyorum. Bunu hissettirecek bir şey yaptığımı sanmıyorum." dedi, tekdüze bir ses tonuyla. Sanki Sihir Tarihi dersine katılmış ve önceden ezberlemiş olduğu bir paragraflık notu söyler gibiydi. Konuşmanın nereye varacağını bilmiyordu, fakat eğer Anja bu koridordan kırgın ayrılırsa; Achille kendisini affedeceğini hiç sanmıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Kıskançlık Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık   Kıskançlık EmptyPaz Mayıs 10, 2009 1:53 am

Sessizlik. Tek duyduğu buydu, sabaha karşı ıssız bir odada oturuyor olsa bile daha fazla gürültü olurdu etrafta. İstemsizce yumruk yaptığı elinin karıncalandığı hissediyordu, belki biraz da acı. Tırnakları avcunu oymaktaydı. Achille konuşmalıydı, konuşması gerekiyordu. Çekip gitse, bu da bir cevap sayılırdı ama asla yapmayacağını biliyordu. Boş sokaklar kadar huzurlu ve kıpırtısızdı. Bir an sonra keskin hatlı çocuğun hafifçe gerilediğini ve yosunlu duvara yaslanıp, kollarını aheste biçimde bağladığını gördü. O yüzdeki anlamazlık, cevap bekleyen ifade çıldırtıcıydı. Nasıl anlayamamış olabilirdi ki? Elbette beklenmedikti. Yine de bu şaşkınlıktan daha çok bilmezlikle ilgiliydi. Karşısındaki güzel baş havayı hareketlendirerek sağa sola sallandı, duraksadı.
"Anlayamıyorum. Bunu hissettirecek bir şey yaptığımı sanmıyorum."
Ses tonundaki ifadesizlik, sözcüklerin sıralanış şekli kadar alışılagelmişti. Bu, sessizliğin içinde alamadığı cevap kadar anlamsızdı. Konuşmanın içeriği kadar saçmaydı hatta. Açık açık gözlemlerini yüzüne mi vurması gerekiyordu? Tokat atıp oradan koşarak uzaklaşmak gibi fazlasıyla ergence bir hareket de yapabilirdi. Atılıp onu hırpalayabilirdi, Achille'in karşılık vereceğini hiç sanmıyordu. Duraksıyordu. Ondan uzaklaşmasını engelleyen o kadar çok şey varken çekip gitmesi olanaksızdı. Ustaca oyulmuş taştan hatlarına hasar verme düşüncesi bile yersiz geliyordu. Karşısında kenetlenen kollara baktı. Hesap vermeye hazırlanmamıştı, adeta cevap bekliyordu Achille ondan. Üç kısa adım attı. Karanlığı yakan meşalenin loş kızıllığı altında, karşısındaki sakin yüz gölgeli biçimde ışıldıyordu. Ona yaklaştıkça soğuyan sıcaklık kadar açılan uçurumları duyumsuyordu. Duyguları -ya da hevesleri- yüzünden onu nasıl suçlayabilirdi? Elinde olmadan yüzünü inceliyordu. Bir ifade kapmaya, karanlıktan kurtulmaya çalışıyordu. Belki de böyle bir çabası yoktu. Achille onun gezegeniydi, onun içerisinde nefes alıyor, gülümseyebiliyor, duygularını yaşatıyordu. Her yönden ona mahkumdu. Şimdi de bu mahkumiyetin yarattığı hırçınlıkla hareket etmekteydi.
"Haklısın. Lillium Mariëthe'ye her fırsatta yönelen eroinmanlara özgü bakışlarına bir anlam yüklemem gerekmiyordu." dedi natoları dizginlenmiş sesiyle.
Kıskanç bir sevgili Achille'in erkek egolarını okşamakla mı yetinecekti? Bunun cevabını bilmiyordu. Onunla böyle bir sebepten hiç tartışmamıştı. Tartışma gereği duymamıştı. Duyabileceği her yalanlama sözüne hazırdı. Achille, inanabileceği yalanlar söylese kendisini kaygısızca ona teslim ederdi. Bakışlarını karadelikler kadar karmaşık olan bir çift derinliğe istemsizce yeniden odakladı. Neden ondan kurtulamıyordu? Tüm öfkesine rağmen neden ondan tam anlamıyla nefret edemiyordu?..
*Çünkü o her şey*
Avunmak, kaçmak. Anlamı bu muydu? Achille'i, Lionel gibi kucağında bir kızla görmemişti. Buna şükürler etmesi mi gerekiyordu? Alt dudağını hafifçe ısırdı. Belki de onu bu kadar çok sevmekten vazgeçmeliydi. Yalnızlıktan ve soluk almaktan vazgeçmesiyle eşit türden durumlardandı bu da. Onu yalnızca kendisine istemesi kadar insani fakat gerçekleşmesi güç... Avuçlarını hissetmiyordu. Gecenin okşayan, serin tabakası göz kapaklarına ve karşısındaki bedenin yüzüne dokunuyordu. Acımasız gökyüzünün altında, yüzlerce kişilik eski bir şatoda, evrenin bu minik bölümünde tamamen yalnızdılar. Beynine işkence ederek bunun hep böyle kalmasını diledi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Kıskançlık Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık   Kıskançlık EmptyPaz Mayıs 10, 2009 4:16 pm

Kendisine yönelen birkaç kısa adım. Tehditkâr şekilde ve her zamankinden daha da etkileyici, beyaz bir saten kumaş gibi zarif yüz. Kelimelerin anlamını yitirdiği anlardan biri daha, kanın hızla damarlarda pompalandığı yüzlerce anın yine aynısı. Sürekliliğin hiçbir zaman heyecan verici olmadığını düşünen birisi için bu deneyim, kişide bir acıya dönüşür; tutkuların esiri olmaktan kaybettiği aklını, gizli bir bağ ile sürekliliği sağlayan maddenin kıvrımlarında bulmasına neden olur. Kayıtsızca duran tavrını değiştirdi ve heyecan ile soğuyan, soğuk ter damlaları akıtan elini ceplerine soktu. Üşüdüğünü hissediyordu, Anja yaklaştıkça bu soğuk daha da keskin bir hâl almıştı. Bıçağın keskin kenarları, vücudunun her köşesine ince çizgiler hâlinde çizikler atıyordu; kanaması durmuyor ve bedeninden zarif bir biçimde akıyordu. Daha önce hissetmediği türden duygulardı bunlar; gerginliği hissettirenin Anja olması böyle bir etki yaratıyordu muhtemelen insanda. Gölgeler ardında kalan ve yakıcılığıyla titrek ışıkların altında duran yüzü inceliyordu tekrardan. Gözlerini devirdi. Şu an onu tutkuyla öpmek istiyor, tüm bu saçmalıkları bir kenarıya fırlatıp atarak gerçeğe varmak için düşüncelerinin yoğunlaştığı bu durumu kontrol almaya çalışıyordu. Kendi içerisinde yaşadığı bu duygu karmaşasından kurtulmasını sağlayan şey, baş döndürücü şekildeki ses tonuydu.
"Haklısın. Lillium Mariëthe'ye her fırsatta yönelen eroinmanlara özgü bakışlarına bir anlam yüklemem gerekmiyordu." Kısa süreli bir şaşkınlık, ardından gelen heyecanlanma. Gerçek ile sanal arasındaki sınırlarda gezindiği kısa süreli seyahat. Karşısındaki narin bedenin kırılganlığı üzerinde yaşadığı kaybetme sendromu. Bedenindeki adrenalin delicesine fışkırıyordu, soğuk yerini yakıcı bir sıcaklığa bırakmıştı. Ne olduğunu kavrayamıyordu hâlâ. Evet, dersi dikkatle dinliyordu; hatta Lillium'u hoş da buluyordu fakat bu hayranlıktan öte bir şey değildi. Saçmalık. Evet, düşüncelerinde akan saçmalığı görmesi uzun sürmedi. Aynısını Anja yapsa, vereceği tepki ne olurdu? Bir ders süreci kadar başkasına baksa. Bir an için kendisini oldukça güçsüz hissetti, dizlerine binen yük ağırlaşmaya başlamıştı. Yutkundu, kelimeler zihninde şekillenmiyordu. Başını ağırca salladı, kabullenme şeklinde bir mimik yaptı. Anja'yı kaybetme düşüncesi, vücudunu delicesine etkiliyordu; korkuyordu. Ve, Anja'ya yakınlaştı.
Ceplerinden çıkardığı elleri sarkık bir şekilde yanında duruyordu. Şimdi tam karşısındaydı ve kendisinden bir baş aşağıda bulunan mükemmel yüze baktı. Sağ elinin tüm soğukluğuyla, çenesini hafifçe kaldırdı. Fısıldarcasına sarfettiği sözler, dudakları arasından dökülüyordu. "Haksızsın. Kesinlikle bir anlam yüklemen lazım. Ve bunun üzerine de beni mahvedecek şekilde, bırakıp gitmen gerekli. Ruhu bedenden ayırmak ister misin?" dedi, ve yalvaran gözleri Anja'nınkiler ile buluştu. Ne bir açıklama, ne bir bahane. Tamamiyle açık sözlüydü, yanlış anlaşılmalara açık da olabilirdi. "Ama bilmen gerekir ki, bu beden ruhunu delicesine seviyor; gözlerin takılı kaldığı bir güzellikten çok daha fazlası bu." Ve durumunu hiç değiştirmeden, soğuk dudaklarını Anja'nınkiler ile buluşturdu. Tutkunun esiri olarak, ahlâka aykırı davranıyordu. Ama bu yaptığı en iyi ahlâksızlıktı. Sonucu ne olursa olsun, bunu istiyordu. Söz konusu, onu son kez görmek olsa bile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gilda Bonacelli

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Gilda Bonacelli



Mücadele Tarafı : Jesus Christ
Rp Sevgilisi : Eskiden buralar hep dutluktu.
Kan Durumu : Süper.

Kıskançlık Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık   Kıskançlık EmptyPaz Mayıs 10, 2009 7:55 pm

Şaşkınlık, şamdanın altında bekleyen bir kitabın satırları kadar kolay okunabiliyordu Achille'in yüzünden. Anja, onun damarlarında dolaşan kanı görebiliyordu, kan yüzüne hücum etmişti. Bir an boyunca karşısındaki Adonis heykeli kusursuzca durdu, sustu. Bu gerginlik değildi. Başka bir durumdu. İtiraf edilemeyen bir giz gibiydi. Kesik soluk, kasılan bir çift güzel dudak ve usulsa sallanan baş. Yumuşak bakışların yarım saniye boyunca yumuşak göz kapaklarının altına gizlenmesi, kabullenen ifade. Görülebilen buydu. Yalan duymamıştı, inkâr da duymamıştı. Aralarındaki adımlık mesafe, Achille'in sırtını duvardan kurtarmasıyla kapandı. Sıcaklığı duyuyordu, yüzüne solunan nefes Anja'yı deli edebilirdi.
*Keşke yapmasaydın.*
Çok geç.
Uzun süre bakılmaması gereken siyah yıldızlar onu çoktan hapsetmişti. Yayılan sıcaklık inanılmaz boyutlardaydı ve tehlikeli derecede kışkırtıcıydı. Gözlerini kaçırmayı denedi. Kaçmasının imkansız olduğunu biliyordu. Temasına alışık olduğu soğukluk, sivri çenesine ulaşmış ve onu yukarıya doğrultmuştu. Şuan, ortalarında Peeves şakıyarak geçse bile ayrılmalarına imkan yoktu. Aralanan ketum dudak kıvrımlarına baktı.

"Haksızsın. Kesinlikle bir anlam yüklemen lazım. Ve bunun üzerine de beni mahvedecek şekilde, bırakıp gitmen gerekli. Ruhu bedenden ayırmak ister misin?"
Ne sakin ve ölçülü. Tragedyalara mahsus bir ton. Onu bu kadar sevmesine lanet etti. Evet, bırakıp gidememesine. Gözlemlerinin tüm doğruluğuna rağmen bunu yapamazdı. 'Uzak durmak' mazoşistliğini daha önce denemişti, denenemeyecek kadar acı vericiydi. Şuan bile genzini yakan özlemi fark ediyordu. Achille'in başkasına -kıyaslanamayacağı derecede güzel bir kadına- yönelen tutsak bakışlarına, istekle kıvrılan dudaklarına rağmen, Anja'nın dizginlediği bu aşktan kopamaması bağlılığın dramatik yönlerinden biri olmalıydı. Oysa sevgilisinin gözlerindeki yakarış dayanılmazdı."Ama bilmen gerekir ki, bu beden ruhunu delicesine seviyor; gözlerin takılı kaldığı bir güzellikten çok daha fazlası bu."
Damarlarını aşarak beynine ulaşan uyuşukluk hissi yüzüne solunan sıcak nefes kadar kalbini durdurmaya yetebilirdi. Öfkesine rağmen, bulundukları anda Achille'e yavru bir köpek gibi bakıyor olmalıydı. Güçten tamamen yoksun ve yaşamla bağlantısı kesilmiş. Sözcüklerin bir sınırı yoktu. Kabullenmeye verebileceği bir cevap yoktu. Ona zarar vermek istedi, kopmak, uzaklaşmak istedi. Bedenini onunkinden ayırmalıydı, yapmak zorundaydı. Yapacaktı. Aniden hissettiği soğukluksa aksini iddia ediyordu. Olmaması gereken anda olan, uyuşturucu tadındaki harika bir şey. Tutkunun somut haliydi bu. Her seferinde olduğu kadar efsunluydu. Bir anda ellerini, Achille'in sert hatlı yanaklarında hissetti. Beyaz, hassas parmaklarıyla tutuyordu onu. Artık soğuk değildi. Bedenini ezen basıncı tüm netliğiyle duyumsadı. O, harikaydı. Kusursuzdu ve dünya üzerinde yaşayan tek gerçekti. Başka birini daha isteyen ve yine de Anja'yı geri almaya yeltenen, tek gerçek. Bedenini sarsan fiziksel acının eşliğinde ince parmaklarının altındaki yüzü istekle kavramaktan vazgeçerek sertçe kendisinden uzaklaştırdı. Bu aşk, ilk kez olarak acı verici olmaya başlamıştı. Yüzü, saçları kadar kızıl mıydı, öfke ve heyecanın eşliğinde kayıp mı olmuştu? Achille'in ona yaşattığı bu doğaüstü olay fazlasıyla haince olmakla birlikte, hem yerinde hem de yersizdi. Dehşetle geriledi, ona yeniden teslim olmaktan korkuyordu. Buz kesen ellerini yanaklarına bastırdı. Gözleri nefret ve tutkuyla kısılmıştı, ıslaktı.
"Bunu bana neden yapıyorsun?" dedi en kısık ve güçsüz sesiyle, "Acı çekmem hoşuna gidiyor, Achille. "
Düşüncelerinin aksini söyleyerek ona işkence etmek istedi. Sözcüklerin tüm güçsüz tınısına rağmen yargılayıcı ve sert çıktığını biliyordu. Aralarına giren rüzgâr Anja'yı üşüttü. Bu rutubetli koridoru terk edemezdi, onun varlığından ayrılamazdı. Ne yapacağını bilmiyordu. Achille'e dokunmamak adına alkışa şayan bir performans sergileyerek bir adım daha geriledi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Kıskançlık Empty
MesajKonu: Geri: Kıskançlık   Kıskançlık EmptyC.tesi Mayıs 16, 2009 1:24 pm

Puslu bir dünya kendisine kollarını açmıştı. Tam olarak seçemediği nesneler, gizemiyle kendisine göz kırpıyordu. Dudaklarının hissettiği yakıcılık, Anja'nın her daim kendisine hissettirdiği tarifsiz duygu karmaşasının somut bir örneğinden farklı bir şey değildi. Bedeni titriyordu, vücudunun her noktasında onu kaybetme ihtimalini hissediyordu. Bu ihtimal, aklından geçtiği an Achille'in tutkusu bir kat daha artıyordu. Sanki onu bu şekilde hapsedebilecekmiş gibi. Kusursuz parmaklar yüzünü tutuyordu, ömür boyunca bu sahnenin devam etmesini ister gibiydi. Tabi ki görünenlerden farklı anlamlar çıkarmak o kadar kolaydı ki. Ve yüzünün iteklenmeye başladığını hissettiği an, kendisini hayatta en sevdiği şeyden uzaklaştırdı. Bir karşı koyuş, reddetmek. Yine titriyordu Achille, öncekine nazaran çok daha farklı bir şekilde. Başını öne eğdi, gözleri karamsarlık içinde boş bir şekilde bakıyordu. Ve bu boşluk karşısında bulunan hapsedici gözler ile karşılaşması, dayanma gücünün son kırıntılarını da harcadığını farketmesine yol açtı. Islaktılar, kızgınlıkla kısılmışlardı. Achille, o an artık her şeyin geç olduğunu düşündü. Lillium Mariëthe'ye olan, ders süreci boyunca kontrol alamadığı bakışlarının cezası idamdı. Yaptığını inkar da etmemişti, bunu haketmişti. Duvara sert bir şekilde bedenini çarptı, yaslandığı duvarda kollarını kavuşturarak uzaklarda olmayan görüntülere bakıyordu ve gözlerindeki ifade hiçbir anlam taşımıyordu. Kısa bir süre sonra hayatının anlamına dair bir tını kulaklarından içeriye girip, beynini harekete geçirirken, acıyla kavrulan bedenini kontrol edemediğini hissetti.
"Bunu bana neden yapıyorsun?" Hiçbir tepki vermeden dinliyordu. Reddedilmek, çaresiz kalmak, kaybetme korkusu, tutku, acı. Bir insan, aynı anda bu kadar çok şeyi hissederse, sonunun ne olacağı gayet açıktı. Kımıldamadan, bir heykel gibi bulunduğu süre boyunca, küçük bir çocuğun küsmüşlüğünü hissetti kendi üzerinde. "Acı çekmem hoşuna gidiyor, Achille. " İtiraz etmek istedi, ona vereceği en ufak bir zararda kendisini affetmeyeceğini söylemek istedi, onu ikna etmek için elinden gelen her şeyi yapmak istedi, fakat tüm bunlardan birisini bile yapacak gücü kendinde bulamadı. Karşısındaki kusursuz beden, kendisi yüzünden acı çekiyordu, ve Achille bundan zevk alıyordu? Bunu nasıl düşünmüş olmalıydı ki. Onun acı çekmemesi için elinden gelen her şeyi yapacağına dair kendi kendisine verdiği sözü tutamamış mıydı yoksa? Durum, Achille'in söz tutmaktaki başarısızlığını gösteriyordu. Gözleri yorgunlukla kısıldı ve koridorda esen soğuk rüzgarın sakinliğini bedeninde hissetti. Ürperdi. Sanki koridorda onlarca hayalet vardı ve herbiri geçiş yolu olarak Achille'i kullanmışlardı. Tabi bunu da kutluyor olmalılardı. Mantıklı düşünemiyordu, karmaşa bedenine hakim olmuştu. Vücuduna basan ateş, bedenini kavuruyordu. Uzaklara bakan ifadesiz gözlerini, Anja'ya doğru çevirdi. Konuşmayı yeni öğrenen bir çocuğun yaşadığı zorluğu tadarak, konuşmaya çabaladı. "Bunu nasıl söylersin? Ben mazoşist değilim ki, sadistlik yapayım."
Fısıltılar korosu hâlinde çıkan sözler havada kolayca dağılırken
, Anja'nın sözlerini duyabildiğinden pek emin değildi. Nedense bununla ilgilenemedi bile. Hissettiği tek şey korkuydu, karanlıktı, kavurucu bir sıcaklıktı. Duvara yaslanmış bedenini taşıyan ayaklarının üzerine çökerek ellerini başının arasına aldı. Binlerce uğultu doluşuyordu kulağına ve Achille, sanki bunu durdurmak istercesine kulaklarının üzerine ellerini bastırmıştı. Sahiden, her şey için çok mu geçti?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Kıskançlık

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-