AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Savaş

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2
YazarMesaj
Melody Laurà Schatten

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : ZAY diyomuşum hep birlikte kopuyomuşuzz :D Dark Side ^^
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Shark.

Savaş - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Savaş   Savaş - Sayfa 2 EmptyPaz Mart 22, 2009 11:52 pm

Karanlık yolda hızlı, kararlı, sert ve kendine güvenilir adımlarla ilerlerken, Lord’a yetişebilmek için ayaklarını yetişebileceğinden de öne doğru atıyordu. Kafasında cevaplanmamış milyonlarca soru bulunmaktaydı. İlk kez Lady olarak katılacağı savaşın da heyecanıyla, konuşurken titremekten korkuyordu. Elbisesinin iç cebine koymuş olduğu asasının kalınlığını bedeninde hissettiğinde, daha de güçlendi. On bir yıldır asla kendisini bırakmayan asası, her şeyden değerliydi. Ölüm çığlığı... İçindeki çığlık kadar kuvvetli... Siyah elbisesinin eteklerinden çıkan siyah tüller, rüzgârın da etkisiyle havalanıyordu. Asi bir şekilde, yüzüne çarpan saçları, görüş alanını kapatsa da buna aldırmayarak yürümeye devam etti. Bir yandan da tüm dikkatini Lord’da toplamıştı. Yanlış bir şey yapmak istemiyor, her şeye tedbirli olmak istiyordu.
“Sefillerin böyle bir savaşı açmış olmalarının nedeninin Lesse olması çok anlamsız.”
Laurà kaşlarını yukarı kaldırarak, kafasından geçen soruları kendi kendine tartarak düzenledi. Saygısını biraz daha arttırarak,
“Lord’um. Acaba sizin göremediğiniz bir özelliği mi var onun?” diyerek bedenini hafifçe Lord’a doğru yönlendirdi. Çapraz adımlarla, bir yandan Lord’a bakıyor, diğer yandan da yürüyordu. Küçük çocukların annesinden şeker isterken ki yürüyüşü gibiydi. Gözlerini kapatan saçlarını düzelterek yürümeye devam etti. Çapraz adımlarını düzeltti fakat, gözleri hala Lord’un üzerindeydi.
“Bunun nedenini göreceğiz Laurà, davranışımdan bunu görmek istediğimi anlamış olmalısın.”
“ Evet Lord’um. Tabii. “ diyerek kafasını salladıktan sonra, Lord’du dinlemeye devam etti. Kafasındaki soruların yanıtlarını Lord’un cevapları ve kendi teorileriyle birleştirerek yok etmeye çalıştı. Caterham Meydanı’na az kalmıştı. Neredeyse gelmek üzereydiler. Arkalarındaki, Ölüm Yiyen maskeli yandaşlara göz attı. Oldukça kalabalıklardı. Birden bu kalabalığı görünce göğsünün kabardığını fark etti. Sinsice gülümseyerek önüne geri döndü. Ellerini kabarık eteğinin üstüne koyarak, adımlarını bir kez daha hızlandırdı. Yürümesine oranla, öldürme hissi de artmıştı. Herkesin kanını emerek, yok etmek istiyordu fakat; Lord, kimsenin ölmemesi gerektiğinden yanaydı. Dişlerini sert bir şekilde sıkarak gıcırdattı. Meydanın ortasındaki Merlin anıtına bakarak gözlerini kıstı. Henüz görünürde, kimseler yoktu. Biraz daha ilerledikten sonra, Lord’un durduğunu fark etti. Yere çakılmış gibi sert bir şekilde durarak etrafa baktı. “ İş kolaya benziyor Laurà “ diyen iç sesine hafifçe gülümseyerek karşılık verdi. Güçlülerdi ve kimseden korkmuyorlardı. Bir o kadar da aşırı güven ve hırsla dolu yürekleri adrenalinle dolmuş, hızlı bir şekilde artıyordu. Arkalarındaki ölüm yiyenlerin kendisi kadar Öldürme Hissi barındırdıklarından adı kadar emindi. Yüzünü ekşiterek karşı tarafı inceledi. Ellerini beline koyarak, midesi bulanmışçasına baktıktan sonra, Lord’un kahkahasını duydu. Büyük ve sessiz alanda ekolu bir şekilde yankılanarak her yeri kapladı. Laurà , kendini zor tutarak gülümsedi. Yüzündeki alaylı ifadesini bir o kadar da delici bir şekilde ayarlamıştı. Gözleri susuzluktan kararmak üzereydi. Alçak bir ses tonunda, “ Kirli kan sevmem ...” diye mırıldanarak bir kaşını yay şeklinde yukarı kaldırdı. Yüzündeki alaylı ifade devam ederken, Lord’un gözlerinin Zümrüdüanka Y. Bölümünde olduğunu fark etti. Lord’u anlamak Laurà’ya göre imkansızdı...
Arkadan Lesse’nin yanlarına doğru geldiğini görünce, içindeki nefret duygusu kabardı. En son, değişim geçirmeden önceki katıldığı ölüm yiyen toplantısında, Lesse’nin kendileri için bakanlıktan bilgi sızdırdığını hatırladı. O günlerde içlerindeki haini yok etmeyi çok isterdi. Dudaklarını ısırıp, gözlerini kısarak Lesse’ yi süzdü. Lord’un fısıltıyla bir şeyler mırıldandığını fark etti. Fakat mırıltı, duyamayacağı kadar hafifti. Lesse ise arkasının Ölüm Yiyen’lere dönmüş ilerliyordu. Sinirle kısılan göz kapaklarının ağrıdığını fark etti. Derin bir nefes alarak, etrafı kaplayan sessizliğe karıştı. Merakla neler olacağını bekliyor, sabırsızlıkla bir an önce başlamak istiyordu. Elbisesinin iç cebindeki asasını çıkararak sol elinin işaret ve baş parmağının arasına aldı. Ucundan sapına kadar parmaklarını gezdirdi. Sanki kullanılmış bir tabancayı üfler gibi, asasının tepesine üfleyerek, omzuna doğru elini yönlendirdi. Sol eli belinde, sağ eli ise asasını omzunda tutmaktaydı. Kalçasını hafifçe kırarak, sinsi bir tavırla iki tarafı süzmeye devam etti.

“Siz sefiller, neyinize güvenip böyle bir savaşa girdiniz? Ne kadar da korkakça bir hareket, iki taraf ödlekliğinden birleşip Karanlık Lord’a meydan okuyor!”

“ Ahh... Büyük cesaret. İçinizde yatan ödlek tavuğun pişerkenki kokusunu burnumun dibinde bile hissediyorum. Ama gerçek kokularınız berbat !” diye haykırarak siniri bastırmaya çalıştı. Nefretle soluyordu. Bir boğa gibiydi. Karşısında kırmızı bir bez vardı ve gitmemek için kendini zorluyordu. Savaştan önce, yasak ormanda başı boş gezen birkaç büyücüyle susuzluğunu giderse de kendini tutamıyordu. İçindeki nefret ve kinle dolu kalbi büyüdükçe büyüyordu. Gözlerini devirerek sol eliyle kahküllerini düzeltti ve elini tekrar beline koydu. Lord’un sözlerinden sonra, büyük bir kahkaha patlatarak, başını geriye doğru attı. Kafasını tekrar eski düzenine getirdiğinde savaşın başlamak üzere olduğunu hissetti. Gülümseyerek “Saco de merda que você começou o jogo !! diye mırıldandı. Kanında hâlâ Portekizlik dolaşıyordu. Kendine güvenle asasını kendisine siper etti...

* Saco de merda que você começou o jogo = Oyun başladı sizi pislik torbaları ..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/laura-sc
Kenneth James Morgan

GezginGezgin
Kenneth James Morgan



Mücadele Tarafı : -
Rp Sevgilisi : Darya Meadow
Patronus : Düğmeli Domuz

Savaş - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Savaş   Savaş - Sayfa 2 EmptyPaz Mart 29, 2009 10:22 pm

Dünyanın dönmesi ve ortamın kararmısı onu biranda bilmediği ömründe hiç görmediği ıssız bir ortama bulaştırmıştı.Sakin görünen bir kaç kişinin yanına yavaş ve sessiz adımlarla ilerledi.Emin adımlarla ilerlerken bir kez daha düşünüyordu böyle birşeyi yapmalımıydı.Böyle birşeyin olacağı söz konusuydu kendini bir dünya için öldürmeye veya yaralı kalmaya göze almalımıydı hiç kendisinden beklenecek birşey değildi.Kararlı ve çekiciliği onu hep üstün kazandırmıştı ancak şimdi böyle bir savaşın tam ortasına düşmüştü.Havanın buğulu anı yavaş bir rüzgarla saçlarını oynatmıştı.Üstünde bacaklarına kadar uzanan paltosu,siyah parlak pantolonu,siyah saçlarının dalgalanmasıyla belli olan gözleri onu her zaman önce kılmıştı.Paltosunun sol cebine elini atarak çıkardığı orta boylu asasını ellerinde kavrayıp adamlara doğru yürümeye başlamıştı.Elleri tereddütlü görünüyor okul yıllarından sonra böyle bir şeyin ve böyle kişilerle buluşmanın tehlikeliğine aldırmadan koskoca bir dünyayı yoldaşlarıyla korumaya emin adımlarla ilerliyordu.Geride bıraktıklarını unutmuştu bile çünkü bırakılacak bir cincücesi ve kedisinden başka birşey yoktu.Mısırdayken kazandığı eşsiz büyü bilimleri ona bugün yardım edecek değildi.Ancak bu görevi seçerken büyücü dünyayı koruma yemini etmişti.Herkesin burda yavaş yavaş belireceği etraftaki küçük bir ışıktanda belliydi.Emin adımlarına devam ediyor takunyasının çıkardığı 'Çıt' sesini dinliyordu.Arada bozulan saçlarını düzeltmek için asasının ucunu saçlarına götürüp oynatıyor.Yola devam ediyordu,düşmanların yani kötülerin burayı büyük bir çaba sarf edip kana bulayacağı şimdiden belli oluyor gibi görünüyordu.Asasını tutan elleri şimdi hafif hafif soğugunda etkisiyle titremeye başlamıştı.Yapmalımıydı? yapmamalıydı? şuana kadar hep yapmalıydı diye karar verdiği şeyi bugün düşünemiyor daha doğrusu içindeki korku büyüyor gibiydi.Adımlarını hızlılaştırarak arkadaşlarına doğru yürüyor aklını her zamanki gibi yoruyordu.Bu karanlığın gizeminde kimin galip geleneceğini düşünüyordu.Düşünce düşünce düşünce onu yiyip bitiriyordu sanki karar herşeyini değiştirecek bir şeydi.İlk defa böyle bir kararını eşiğinde değişiklikler içindeydi.Ona göre herkes insan ve herkese zarar vermek gerekmezdi.Çünkü herkes aynı yerden geliyordu tek birisi vardı ve herkesi o yaratıyor o büyütüyor o öldürüyordu.Onun olduğu belliydi eğer bugün ölücekse yine ona kalmıştı.Karşısındakilerin gücünü tahmin ediyordu çünkü çok sıkı büyücüler sihir dünyasına adını kazımış büyücüler karşılarında olucaklar ve onlara ellerinden geldiğince zalim ve acımasız davranacaklardı.Hiç aldırmayacak birşey yok gibi görünüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Michelle Eva Fox

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : Yoldaşlık
Rp Sevgilisi : Aranıyor
Kan Durumu : Melez
Patronus : Kurbağa

Savaş - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Savaş   Savaş - Sayfa 2 EmptyPtsi Mart 30, 2009 1:18 pm

Michelle oturduğu yerden odasının tavanındaki resmi inceliyordu. Büyülü Sihir Bakanlığı Hava Durumu'na göre yağmurlu bir gündü. Pencereden giren loş ışık, bulutların arkasından kurtulmaya çalışan güneşten geliyordu. Michelle'in gözlerindeki renk cümbüşü bedenine hakim olan bir ruhtu sanki. O resim, bizzat Michelle tarafından çizilmiş, tasarlanmış ve boyanmıştı. O resime bakana ilham gelir, daha sıkı bir çalışma temposuna girerdi. İşte yine böyle sıkıcı günlerden biriydi ve Michelle kafa dağıtmak için resme bakıyordu. Büro sessizdi. ''Sıkıcı bir gün daha...'' diye düşündü Michelle. Askılıkta asılı duran montuna yöneltti bakışlarını. Sıkılmıştı. Artık inkâr edilemez bir gerçekti bu. İşi gücü yoktu ve büroda sessiz sedasız oturuyordu. Büroda bir kişi daha vardı ama o da koltuğunda kaykılmış olmalıydı. Kasvetli ve boğucu gün herkesi etkisi altına almıştı sanki. Güneş bulutların arasından yüzünü göstermeye karar verene kadar da herkesin üzerindeki bu hava, gitmeyecekti. Bir vampir gibi mutluluğu ve neşeyi emiyordu havanın kendisi! Gerçekten garip bir histi. Michelle'in vücudu kurşun gibi ağırlaşmıştı. Kollarını bile hareket ettiremiyor, koltukta öylece yayılmış oturuyordu. Yarı kapalı gözlerinin arasından inceledi son kez odayı. Tam gidecek ve uyku diyarına dalacaktı ki onu kendisine getiren bir hareketlenme oldu.

Flavio koşar adım bürosundan fırladı ve kapıyı açıp dışarı fırladı. Michelle ne olduğunu sormaya vakit bulamadan Flavio gözden kaybolmuştu bile. Michelle ayaklandı ve kapıdan dışarıya göz atmak için ilerledi. Ama bir anda üzerine gelen not sürüsü karşısında şaşkına döndü. Notlar Michelle'in masasına kondular ve hareketsiz kaldılar. Michelle üzerindeki şaşkınlığı atar atmaz masaya ilerledi ve notları açıp tek tek okumaya başladı. Garip bir biçimde bilmediği bir savaştan bahsediliyordu. Chlebos ve Yoldaşlık birleşme kararı almış, Caterham Meydanı'nda belirlenen Ölüm Yiyen Karagâhı'na savaş açılmıştı. Michelle şaşkınlıkla bakanlıkta çalışan diğer yoldaşlık üyelerinden gelen notları okumaya devam etti. Hepsi Caterham Meydanı'nda olacak olan savaştan bahsediyordu. Michelle notların hepisini buruşturup çöp kutusuna attı ve askılığa gidip montunu giymeye başladı. Heyecandan bir süre giyemedi. Debelenmeyi kestikten ve montunu zar zor giymeyi başardıktan sonra masasına ilerledi ve çekmecelerden birini açıp içinden mürekkep hokkası, parşomen ve tüy kalem çıkarıp kısa bir not yazdı.

''Caterham Meydanı, Ölüm Yiyen Karargâhı'na savaş açıldı. Seherbazlar'ın hepsi Caterham Meydanı'na gelsin. Acele!''

Michelle parşomeni büronun giriş kapısının üzerine yapıştırdı hızlıca. Ardından tekrar odasına dönüp unuttuğu bir şey olup olmadığını kontrol etti. Evet, bir şey yoktu. Rahat bir nefes aldı ve yüzündeki şaşkınlık ifadesinden eser kalmadı. Artık yine sert Michelle olmuştu. Asasını eline aldı ve çevik adımlarla bürodan çıkıp koridorlarda ilerlemeye başladı. Asansöre binerken kendisiyle gelen bir kaç Yoldaşlık üyesi gördü ve ağzının kenarı hafifçe kıvrıldı. Bir kaç Ölüm Yiyen yakalamak hoş olacaktı. Asansörde kadının sesi yankılandığı ve kapı çıngırdayarak açıldığı anda hızlıca fırladı ve cisimlenebileceği bir alana doğru ilerlemeye başladı.

__________________________________________________________
20 Dakika Sonra:
Michelle Marcus'un arkasına cisimlendiği anda o mavi gözlerle karşılaştı. Marcus'un parlak gözleri üzerinde bir an durakladıktan sonra çekildi. Marcus artık ileriye bakıyor, aklındaki düşünceleri netleştirmek istercesine gözlerini kırpıyordu. Yüzündeki tereddütü istemeden de olsa dışa vuruyordu. Sihir Bakanı'nın Yardımcısı Marcus'ta olmalıydı komuta. Michelle Marcus'u bakışlarıyla izlerken yandan gelen bir başka adam gördü. Chelebos'ların lideri ve Gringotts'un sahibi Scur'du bu. Marcus ile alçak sesle bir kaç şey konuştular. Michelle merak etmekten alıkoyamadı kendini. Arkasına cisimlenen Yoldaşlık üyelerinin seslerini duydu. Bulutların arkasından yüzünü gösteren güneş gülümsüyordu adeta. Yoldaşlık üyeleri teker teker gelirlerken Marcus ve Scur önde olmak üzere gelenler ilerlemeye başladı. Michelle '' Ne yapıyor bu?'' diye düşündü. '' Daha Sihir Bakanı dahil çoğu Yoldaşlık üyesi gelmedi.'' Michelle Marcus'un arkasından elinde asasıyla ilerlerken gruptan cüppe hışırtıları yükselmeye başladı. Güneş ışıklarının grubun üzerine vurması onları sanki '' ışık savaşçıları''na çeviriyordu. Michelle asasının eline tam oturup oturmadığını anlamak için şöyle bir salladı elini. Evet, tam uyuyordu eline. Asasının güçlenmesini sağlayacaktı bu savaşta. Gözlerini kıstı. Gözüne giren güneş ışıkları onu rahatsız etmişti. Marcus'un her adımında içindeki heyecan artıyor, ama yanında endişe de getiriyordu. '' Lanet olsun.'' diye düşündü Michelle. '' Bakan gelmeden harekete geçmemiz kötü sonuçlara neden olacak! '' Marcus'un yüzündeki tereddüt artık yerini kararlılığa bırakmış olacaktı ki Marcus'un hızı arttı. Artık notlarda belirtilen karargâha iyice yaklaşmışlardı. Ya da Michelle öyle düşünüyordu. Açık kahverengi gözlerini kırpıştırdı ve Scur'a baktı. Scur'un arkasında bir kaç tane Chelebos üyesi belirmişti bile. Michelle içinin titrediğini hissetti. Kanlı ve acı dolu bir savaş olmaması için içten içe dua ediyordu sanki. Birilerinin zarar görmesi kötü olurdu.

'' Biraz daha beklemeliydik. Daha tüm üyeler burada bile değil! Ahh, ne yapıyorsun Marcus? Neler oluyor? Bu kadar çabuk davranmamalıydık. Karanlık Lord bile buradayken olmaz! Bunun sonucu kötü olacak, evet olacak. İçimde kötü hisler var. ''

Michelle asasını sıkıca kavrayan Marcus'u farketti. Artık durmuşlardı. Michelle'in anladığı kadarıyla Ölüm Yiyenler'in ortaya çıkmasını bekliyorlardı. Gözleri arkasına, diğer üyelere gitti. Çoğunun gözlerinde cesaret, bazılarının gözlerinde endişe ve tereddüt bazılarının gözlerinde ise tam anlamıyla korku vardı. Michelle grup üyelerini teker teker gözden geçirdi. Daha sonra tekrar önüne döndü. Kara kara şekiller belirmeye başlamıştı bile. Michelle elinde duran asasını sıktı ve bakışlarını yere düşmüş bir yaprak parçasına çevirdi. Yaprağın kenarları kurumuş, ortası yeşil kalmıştı. Michelle buna bir anlam veremedi ve gözlerini kapatıp ruhunu savaşa hazırlamaya başladı. Soğukkanlılık ve kararlılık savaşta çok önemliydi. Büyüleri aklından geçirirken soluklarını dinliyordu. Az sonra Yoldaşlık üyelerinden çıkan fısıltılar ve anlamsız sesler Michelle'yi kendine getirdi. Ölüm Yiyenler başlarında Karanlık Lord olmak üzere yakın bir noktada durmuşlardı. Karanlık kütleden de fısıltılar yükseliyordu. Michelle'in gözleri tekrar kısıldı ama bu sefer nefretle kısılmış gözlerdi bu. Buz gibi bir kahkaha meydanı sararken nefretle titredi. Karanlık grubun arasından çıkan bir adam Chelebos'lara doğru ilerlemeye başladı. Michelle dehşetle farketti, bu Lesse'ydi. Artık saldırmamak için kendini zor tutuyordu. Karanlık Lord'un Lorgoff'u ve Yoldaşlık ile Chelebos'u aşağılayan sözlerinden sonra herkesin öfkeyle kasıldığını hissetti-kendisi dahil. Savaşın başlaması an meselesiydi. Asasının titrediğini hissetti. Sabırsızlanıyordu. Karanlık Lord'un gözlerinde gözüken küçümseme onu resmen delirtmişti. Kendi gözlerinden çıkan kıvılcımlarla baktı karanlık müritlere.



'' Hepinizin hayatı bizim asalarımızın ucunda son bulacak, köpekler. Sizin gibi bende tiksinti ve nefret uyandıran bir canlı dahi yok. Hepinizin canına okumayı ne kadar isterdim. Bir an önce şu savaş başlasa ne hoş olurdu. ''

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/michelle
 

Savaş

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-