Kendini tanıtmaya hazırlanırken biraz düşündü Eileen.Sonra da kelimeler ağzından döküldü:
" İş hayatımın dışında özel olarak ben kendi halimde biriyim sanırım. Kimseye bulaşmayı pek sevmem. Pek arkadaşım olduğu da söylenemez. "
*Ne agresif ne aşırı popüler* diye düşündü Frederick.Sohbet ilerledikçe daha da ısınıyordu Eileen'e.Onun da fazla arkadaşı olmadığını öğrendiğinde dudakları yavaşça kıvrılmıştı.Eileen'i o kadar benimsemişti ki sanki onlar birkaç yıldır tanışıyormuşçasına rahat rahat oturuyordu bankta.Ayaklarını iyice yaymıştı.Bağcıkları da açıktı ama ne zaman bağlasa tekrar açılıyordu.Saçı başı da düzgün değildi fakat düzeltmeye luzüm görmüyordu çünkü Eileen'in bunları önemsemediğini biliyordu.Bunu hareketlerinden ve konuşmasından rahatça anlamıştı.Eğer bu konuşma ilerlerse çok iyi arkadaş olabilceklerini anlamıştı Frederick.Hatta belki arkadaştan da ötesi...
Eileen konuştuktan sonra parmaklarına baktı ve bir şeyler saymaya başladı.Frederick ne saydığını tahmin edebiliyordu ama emin değildi.O sırada ellerini bankta oturduğu yere dayadı ve ayaklarını sallamaya başladı.Ne kadar da tatlı gözüküyordu.Onu izlemekten zevk alıyordu.Konuşurken Fred'den ziyade ayaklarına bakıyordu...
" Onun dışında kitaplar ve tılsımlar vazgeçilmezim. Vaktim çoğu bu zırvalıklar geçiyor ve yeni, eski tüm sihirleri arşivlemeye çalışıyorum."
*Zaten sevmese tılsım profesörü olmazdı heralde* diye düşündü Fred.Okuldayken en sevdiği ders Tılsım dersiydi.Çünkü en işe yarar büyüler öğretiliyordu.Mesela Bitkibilim'i sevmezdi.Abuk subuk bitkiler hayatının neresinde işe yarayacaktı ki? Hele hele Biçim Değiştirme.*Bir fareyi kupaya dönüştürdün de ne oldu?* diye düşünürdü hep.Fakat Tılsımlar öyle değildi.O derste öğretilen büyüler çok kullanışlı ve işe yarardı.Mesela Çağırma büyüsü,Uçurma büyüsü, İtme büyüsü gibi.Diğerlerine göre en başarılı dersi de oydu zaten.Öte yandan *Sihir arşivlemek ha* diye düşündü.Yeni sihirler öğrenmeyi severdi ama onları arşivlemek aklının ucundan geçmemişti daha önce.
Sonra onu izleyen Fred'e aniden dönerek devam etti:
" Aslına bakarsan bende senin hakkında genel bilgileri biliyorum. Ya sen nasıl birisin?"
Böyle bir soru beklemeyen Fred kendini nasıl tanımlayacağını düşünmeye başladı.Kendi özelliklerini tanıtmaktan nefret ederdi çünkü bu Fred'e çok saçma gelirdi.İnsanın kendine objektif bakamayacağını düşünürdü hep.Genelde iyi taraflarını abartarak söyler ve kötü yanlarını laf arasında geçiştirir istemeden de olsa derdi arkadaşlarına.Ama şimdi yanında onu tanıtacağı biri olmadığı için iş başa düşmüştü.Sözlerini iyice bir taradıktan sonra konuşmaya başladı:
"Hmm ben nasıl biriyim...Ben neşeli biriyim denilebilir.Çok konuşmayı severim.Rahat olmayı ve samimi insanları severim.Yani senin gibi." dedi.Son cümlesinde biraz utanmıştı.
"Ayrıca Quidditch'i çok severim.Bunu zaten biliyorsundur.Daha önce hiç Quidditch eldiveni taktın mı bilmiyorum ama onların bir kilidi oluyor ya? Onları açıp kapamayı çok seviyorum.Ayrıca koşmayı da çok severim.Havanın yüzüme çarpıp ordan kulaklarımı sıyırmasını seviyorum.Gabrielle adında Hogwarts'ta okuyan bir kardeşim var.Ona sataşmayı da çok seviyorum.İşte ben böyle biriyim.He bir de Bludgerları birilerinin kafasında patlatmaktan hoşlanıyorum." dedi.
*Ve sanırım senden hoşlanıyorum Eileen* diye düşündü.
Anasayfa 
