AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Açıklama.

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Açıklama. Empty
MesajKonu: Açıklama.   Açıklama. EmptyPtsi Ocak 26, 2009 2:45 am

Yorgunluk. Bedeninin her hücresinde hissettiği, adım atmasına engel olan, parmak uçlarını kıpırdatmasından alıkoyan ve gençliğin yanında getirdiği aksiyonları yaşamasına izin vermeyen fiziksel barikat. Kulelerin uzakları özlemle gözlemleyen, üzgün duruşu. Saatin işleyen mekanik sesi. Yeryüzüne bakan koruma duvarları. Saatin yanından geçti, karşısında duran duvarın tepesine çıktı ve kuleden ileriye, Hogwarts'ın dışındaki araziye baktı. Karın saf beyazlığının kapsadığı yeryüzüne baktı. Herşey ne kadar da saçmaydı. Yaşananlar, yaşanmak istenenler, yaşanmış olanlar. Hepsi birer amaçsızlık üzerine kuruluydu. Amaç adı verilen, belirsizlikler. Hedef adı verilen, gereksizlikler. Günü kurtarma peşinde olmak, yarının bugünden farkı olmamasını sağlamak. İşte bu iki neden insanoğlunun amaçlarıydı. Böyle bir amaç uğruna neden uğraşmalıydı ki? Tarihe adını yazdıranlar da ölmemişler miydi? Sadece, kitaplarda bir köşede bulunmak için mi uğraşmışlardı? Aslında farkedememişler miydi, kendilerinden önceki kişilerin aslında sistemi yenemediğini. Nicholas Flamel'den beri kim ölümsüz yaşamı bulabilmişti ki? O da, uyuz bir büyücünün isteği üzerine ölümü seçmemiş miydi? Gökyüzüne baktı. Kızıldı ve kar kusuyordu. Rüzgar, muhtemelen yüzünü kızartmıştı. Ellerini oturmuş olduğu, soğuk duvarın üzerine koydu. Bir gözcü gibi ileriyi gözlüyordu. Gelen savaşçı ordusunu bilmek için.

Bitkindi. Yaşadıklarından ötürü. Onbeşinci yılını doldurmuş bedeni genç gözüküyordu. Fakat ruhu orta yaşlı bir adamınki kadar yaşlanmıştı. Hayatında geçirdiği olaylar öylesine yoğundu ki. Kafasını dinlemeye ihtiyacı vardı. Düşüncelerinden arınmaya. Bir vampiri kurtarışı, Anja ile olan ve ince bir ipliğe bağlı ilişkileri, ikizine olan mesafesi, dersler, görevler, uğraşması gereken işler. Evet, artık çok yorulmuştu. İşte bu yüzden bitkindi. İşte bu yüzden geceleri uykusuz kalıyordu. Rahatın batması deyimi bu nedenle kendisine çokça uyuyordu. Bu nedenle, anlatılanları algılaması uzun bir süre alıyordu. Bu nedenle neşesini kaybetmiş, zayıflamıştı. Uzun, zayıf parmak uçlarına sahip olmuş, elmacık kemiklerinin daha belirgin hâle gelmesine yol açmıştı. Oysaki kurtulmak o kadar basitti ki. Ölüm on santim ileride. Korkuyordu. Kendisinden, yapabilme ihtimali olan şeylerden ve en önemlisi de hayattan ayrılma fikrinden. Hiçbir amacı olmayan şu dünyada sahip olduğu tek amaç, yaşamda kalmasıydı. Bu bir inattı. Ölümün soğuk nefesine karşı olan bir mücadeleydi.

Üzerine düşen kar tanelerine baktı. Bir kene gibi üzerine yapışmışlar, kendisinin kanını emmesini bekler iken üzerindeki kalın cüppe, onları emmişti ve yok etmişti. Ağır bir şekilde gözlerini kırptı. Soğuğun bedenini titretmesine izin verdi. Başının ağrıdığını hissediyordu. Çatlayacak derecede. Sol tarafında acı vererek ilerleyen kanın damarlarını şişirdiğini hissediyordu. Bu durumdan kurtulmalıydı. Nasıl? Bulunduğu duvardan, yeniden saat kulesinin zeminine ayak bastı. Bir metrelik bu düşüş, soğuktan hissetmediği parmak uçları ve ayak tabanının acımasına yol açmıştı. Öylece hareketsiz beklemekten kireçlenen eklemleri ağrıyla isyanını belirtmişti. Soğuktan ince bir buz tabakasının oluştuğu beton zeminde yürümeye başladı. Aklına bir sürü şey geliyordu fakat her biri birbirinden imkansızdı. Düzenin koruyucularının izin vermeyeceği türden şeylerdi bunlar. Hâlâ anlayamıyordu. Gücü elinde tutanlar neden ölümsüz olmak istemiyorlardı. Neden Muggle tarzı bir yaşamı, sonsuzluğa tercih ediyorlardı? Karanlık bir boşluğa gidip orada tıkılı kalmak, ya da uzun çöllerin, sert mizaçlı dağların arasında amaçsızca yaşama ihtimalleri hoşlarına gittiğinden mi bunu tercih ediyorlardı. Sertçe ayağını duvara vurdu. İçindeki güç hırsı, enerjisini tamamlamış ve gücünü yerine getirmişti.

Bir şeyler tasarlıyordu aklınca. Güce ulaşacak. Muggle katliamı ile uğraşacak kadar salakça olmayan, Muggle savunucusu olacak kadar iyilik meleği olmayan. Neden koskoca büyü dünyasının derdi Muggle'lardan oluşuyordu ki? Onlar farklı bir ırktılar, kendilerine benzerlerdi fakat sadece büyü yapamazlardı ki bu da onların teknoloji dediği şey ile kapatılmıştı. Hatta ne utanç vericidir ki bu, büyücüler tarafından kopya bile edilmişti. Ona sadece sonsuz güç lazımdı. Ölümsüz büyücüler topluluğu. Hiçbir şeyin kendisini yıkamayacağı, hiçbir şeyin önünde duramayacağı. Böyle bir grup amaçlıyordu. Fakat bunu nasıl sağlayabilirdi? Vampirlik bir seçenekti elbet fakat bunun Unicorn kanı ile beslenmekten bir farkı yoktu Achille için. O farklı bir şey istiyordu. Hem genç ve güçlü kalacak, hem de sonsuz bir yaşama sahip olacak. Yeni bir felsefe taşı yaratılması seçeneği geçiyordu aklından. Fakat buna ulaşabileceği tüm bilgiler yok edilmişti. Gelecek Postası büyük savaştan sonra her şeyi yazmıştı. Tüm kara büyü nesneleri yok edilmişti. Büyücülerin üstünlük sağladığı her şey sonsuzlukta yerini almıştı. Dişlerini sıktığında duyduğu gıcırtı gerilmesine yol açmıştı. Yutkundu. Ayak sesleri geliyordu. Yine kendisini ne rahatsız edecekti, bilemiyordu.

Adımlarını kule giriş kapısına doğru yönlendirdi ve kapının açılınca, duvarı kapatacağı sağ yöne doğru yöneldi. Ellerini taş duvarın üzerine doğru yükseltti ve tutunarak kendisini yukarıya çekti. Kendisini, düşman hatlarına sızmış bir ajan gibi hissetti. Gelenin kim olduğunu görmediği gibi, belki de görmediği kimler idi. İkinci seçenek en istemediği şıktı ve bir röntgenci gibi gözükmek istemezdi. En kötü ihtimal onları sersemletir ve hiç görmemiş gibi oradan uzaklaşırdı. Evet, bunu yapardı. Kendisini rahatsız etmek isteyene, fazlasıyla rahatsızlığı itinayla verebilecek kadar acımasızdı. Tahta kapının gıcırtıyla açıldığını duydu. Kulak tırmalayıcı ses, kapının menteşelerinin son kısmına gelmesiyle sona erdi. İçeriye giren ve hiç de yabancı olmayan Slytherinli kız, kısa bir süre kendisinde şaşkınlık durumunun olmasına yol açmıştı. Burada tek başına ne işi vardı, neden gelmişti. Bilinmezlik acımasız bir hükümdar gibi sürerken Achille, düşüncelerinin hızla kaybolduğunu farketti. Evet, artık zamanı gelmişti. Her şeyi açıklamanın ve yaşanılanlara bir son vermenin. Savaşın bir cephesini bırakacak ve acısını azaltarak, diğer cephelere daha fazla odaklanacaktı. Oturduğu duvardan aşağıya atladı ve açık kapının yanından dolaşarak, kulenin uç kısmına bakınan kızın arkasında yürümeye başladı. "Aradığın ben isem, doğru yerdesin."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux D'Aloise

GezginGezgin
Margaux D'Aloise



Mücadele Tarafı : Dark Spirit
Rp Sevgilisi : -
Kan Durumu : Safkan.

Açıklama. Empty
MesajKonu: Geri: Açıklama.   Açıklama. EmptyPtsi Ocak 26, 2009 1:51 pm

Bazen inanmamak ister insan. Her şeye baştan başlamayı diler ve bunun için uğraş verir. Aslında sadece taşıyabileceği kadar yükler almıştır. Dayanabilme kabiliyetine sahipse başka ne beklenebilir ki? Ama herkes taşıyamaz o büyük yükleri, gözlerinden kolayca akıtamaz bir ırmak gibi. Sessiz ve huzur içinde atlatmak ister. Başarısız olur. Belki de, atlatılabilir bir yanı olmadığındandır. İçinde ki huzurun körüklenmesini sağlayarak dengeye koymak ister. Yapamaz. Her defasında denedikleri, başarısızlıkla sonuçlanır ve artık yapacak bir şeyinin kalmadığı düşüncesi ele geçirir beynini. En azından deneyebilecekleri tükenmiştir. Pes mi etmelidir? Neden kaçmak, içindekini bitirmek yerine savaşmayı tercih etmez? Edemez mi? Hayır. Sadece, ne yapacağını bilmediğinden korkuyordur. Hüzün gölgeleri, korku dolu bakışlarından süzülüp çevresini sarar. Büyük karanlık, bazen gözyaşlarına bazen sevinçlerine eşlik eder. Attığı kahkahalardaki yapmacıklık kendini belli ederken, saklanmayı tercih eder. Kaybedilenlerin ardından açılan savaşta, geri alınamayacaklarını bile bile üzerine gitmektir, korkularının asıl sebebi. Dışarıdaki renklere kapatarak gerçekliğini, başka bir renge bürünmelidir. Saklanmak ve denemek için. Kalbinin sert ve ani isyanlarına karşı direterek, ayakta kalması gerekir, yorulmadan. İçindeki yüküyle savaşabilmek için. Bu durumu kabullenmeyip, aradığı çıkış yollarında gerçekliği yakalayabilmek, olabilme ihtimali büyük durumlara karşı, kendini hazırlayabilmek için. Bükülen dudaklarının üzerine süzülüp, saklanan bir ıslaklık kadar hızlı olmalıdır. Zamanı durdurmayı, her şeyi geri almayı denemek yerine, artık ortaya çıkmalı, gerçek dünyada savaşmayı denemelidir. Çünkü artık hazırdır.

Fazlasıyla alışacaktı beyazlığa, alışmalıydı. Ten renginin büründüğü renk, kendini ondan almıştı. Avı olacağını bildiği bir ceylan gibi süzülürken karların arasında, her şeyin farkındaydı. Fakat istemezdi. Bazı şeyleri değiştirmek için çabalamayı bu duruma yeğlerdi. Neden? Bilmiyordu. Acısı onu olgunlaştırırken, yaşadıklarının farkına varmasını da sağlamıştı. Üzerinden geçtiği karlarda kendini belli eden ayak izleri kadar kalbine kazınmış, onlar kadar fark ettirmişti kendini. Hissetmişti. Hem de en büyüğünü. Olabilecek, yaşanabilecek en büyük acının, hem ruhsal hem de bedensel olanını hissetmişti. İsterdi aslında. Belki de hala istiyordu umarsızca, ama farkında olamıyordu. Koşullar ne olursa olsun ona ölümsüz olduğunu anımsatmıştı, yaşadıkları. Elbette, bazı bedeller karşılığında. Kana muhtaç olması gibi. Kullandığı iksirler bunu geciktirirken, dış görünüşünden bir şey kaybetmeyecekti. Sahip olduklarının üzerine eklenecek, dönüştüğü yaratık kadar beyaz ve güzel görünecekti. Hem de her zamankinden fazla.

Yağan kar taneleri konduğu teninin üzerinde belli olmuyorlardı. Celia’nın onlar kadar beyaz ve soğuk cildi, erimelerine de engel oluyordu. Bu soğuk içine işlemezken, dışarıdakiler tarafından fark ediliyordu. Ürperdi. Artık, yanına gittiği kim olursa olsun tenine dokunamazdı. Anlarlardı. O zaman ne olurdu? Her şey açığa çıkar ve belki de Hogwarts’tan gitmesi bile gerekebilirdi. Hatta kesinlikle gerekirdi. Alt üst olan yaşamında, bu olay kendini göstermişse, alışacaktı. Kabullenmeliydi. O artık bir vampirdi. Onlar kadar güzel, güçlü ve soğuk. Damla damla eriyen güneş, bulutların arasında yok olmuştu. Gökyüzü, onu sonsuzluğuna saklamış, kendini göstermesini yasaklamıştı. Yeryüzüne attığı kar tanecikleri, farklı ve soyutlanmıştı bugün. Kız için. Arazinin sahip olduğu yeşilliklerin üzerine serilmiş bembeyaz bir örtüydü. *Ne harika.*

Ulaştığı saat kulesinin kapısını ittirdi, buzlaşmış elleriyle. Yaşlı kapı sağa doğru kayarken, bedeni Celia’yı içeriye çekti. Tamamlanmamış yalnızlığını yaşayacağı bu yer, ona yardımcı olmalıydı. Kapanan kapının çıkarttığı gıcırtı sesi sona ererken, taş ve soğuk olduğunu bildiği duvarların arasında ilerledi. Her ne kadar hissetmese de. Büyük kule de yankılanan tik tak sesleri kulaklarına bir vızıltı gibi girerken, Celia bunların içinde başka bir ses olduğunu da duyumsadı. Ve işitti; başka bir nefes. Yalnız değildi. Büyüyen gözleri, arkasına bakmak için can atsa da beklemeyi tercih etti. Ne de olsa zarar göremezdi.
"Aradığın ben isem, doğru yerdesin." Afallamasını sağlayan bu ses, hiç de beklediği türden değildi. Onun olduğu yöne dönerken ivme kazanan bedeni, bu kez fazla hızlıydı. “Achille.” Burada ne işi vardı? *Hazır değilim.* Başka çare bulamadı. Açıklamalıydı. Hem kardeşi hep bir sonsuzluk arayışında değil miydi? Ondan korkacaktı. *Aramız zaten kötü.* Çocuğun gözlerine odakladığı gözleriyle, bir iki adım geriledi. Korku ve şaşkınlıkla kasılmış yüzünü ona odakladı. “Evet, aslında söylemem gereken bir şey var.” Kardeşinin kanını duyumsuyordu. Aç olmadığı için kendine şükretti. Daha doğrusu bunu sağlayan o kadına. Eğer o iksirler olmasaydı, nasıl dayanabilirdi? Simasından yeterince okunan donuk bakışlar, onu kardeşinden uzaklaştıracaktı. “Ben artık onlardan biriyim.” Durdu. Anlayacağını umuyordu. Çocuğun ona bakan gözlerinin şaşkınlıkla kısıldığını fark etti. “Yani... Isırıldım!” Bu kadar çabuk söylememeliydi belki de. Hüzünlü gözlerini ikizinin üzerinden alarak yere dikti. Ne diyecekti?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/c-e-l-i-
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Açıklama. Empty
MesajKonu: Geri: Açıklama.   Açıklama. EmptyPtsi Ocak 26, 2009 7:22 pm

Sözlerinin üzerine ikizinin kendisine dönmesi ve bedenindeki değişim. Sarsıldığını hissetti Achille. Vücudundaki tüm kanın çekildiğini. Gözlerinin kızardığını. Bedeninin isyan ile yandığını. Anlamıştı. Bu tenin aynısını önceden de görmüş, dokunmuştu. Hissetmişti. Fakat yakınını, bu kadar yakınını bu durumda görmek, lanetli bir yaşam içerisinde görmek yıkmıştı onu. Dizlerinin üzerine çökmemek için zorlukla ayakta kaldı. Beyninde anılar, bir anafor gibi dönüyor ve gözlerinin beynine ilettiği görüntünün bulanıklaşmasına sebep oluyordu. Neden? Neden Celia idi. Dişlerini sıktı. Diş etlerinin kanadığını hissediyordu. Cebindeki asası, kıvılcımlar çıkartarak, cüppesini hafif bir şekilde yakıyordu. Alev topu hâlindeki gözlerini, kar kusan gökyüzüne çevirdi. Adalet sağlanmıştı. Bir masumun ölmesine sebep olan bir vampiri korumuştu, şimdiyse yakını, belki de daha kötü bir şekilde yaşamını sürdürüyordu. Ölmesini dilediğini farketti Achille. Bu durumdan daha iyi olabilirdi. Hayal. Zihninde hayal ettiği görüntü, mezar taşına yaslanmış bir Achille'di. Hızla aklından bu resmi çıkarttı ve azalan siniri ile, Celia'nın kıpırdayan dudaklarını yeni farkettiğinin farkına vardı.

Ne kadar da rahattı. Sanki istemiş gibiydi. Gözleri şaşkınlıkla kısılmıştı. Durumunun ne kadar kötü olduğunu farkedemiyor muydu yoksa ikizi? Isırılmışmış. Ne kadar da basitti. Hüzünlü görünümünün altında, zafer kazanmış bir ifade olduğunu sezemiyor muydu Achille? Arka sağ çaprazında bulunan tahta kapıya doğru yöneldi ve sol elini yumruk yaparak, kapıya sertçe vurdu. Kapıdan çıkan kıymıklar, parmak eklemlerini saran ince deri katmanının parçalanıp, altında bulunan kılcal damarların çatlamasıyla akan kan, yere doğru süzülüyordu. Acı ile kendine gelmişti. Sinirini boşaltmıştı. Adalet sisteminin ne kadar da güzel işlediğini düşünüyordu. Kısasa kısas. Yutkundu. Susuz kaldığını hissediyordu. Yumruk darbesinin yerinden oynattığı kapıyı kapatarak yaslandı ve yorgun gözler ile kıza bakmaya başladı. Bir cepheyi kapatmayı düşünüyordu hâlbuki. Oysa yeni bir cephe açılıyordu ve bu yorgun savaşçı, topyekün savaş ilan ettikten sonra bitecekti. Bunu hissediyordu. Hepsi bir anlıktı. Gelecek ve geçecek. Tüm sorunları halledecek ve gidecek. İntihar bombacısı gibi. Düşman sorunlar, katledilen kendisi. Ama biraz farklı bir şekilde. Masumlara, yani diğerlerine zarar vermeden.

Kafasında ne diyeceğini tarttıktan sonra, ağırlığını verdiği kapıdan doğruldu ve yer yer buz tutmuş zeminde ilerleyerek, buzun kırılma sesleri eşliğinde kıza yaklaştı.
"Nasıl oldu?" Evet, olayın nasıl gerçekleştiğini duymayı merak ile bekliyordu. Ayrıca ikizini ısıran vampirin, onu neden dönüştürmek istediğini de duymak istiyordu. Ve onun bunu isteyerek mi yaptığını duymak istiyordu. İkizi saçma bir anlayış içerisine girip, Achille'in ilgisini çekmek amacıyla böyle bir şeye girişmiş olabilir miydi? Sanmıyordu. Eğer D'Aloise soyunun zekasına biraz sahip ise, bunu düşünmezdi bile. Ya da farklı şeyler. Aklına komplo senaryoları geliyordu. Vampirlerin çoğalma fikri hakkında. İnsanları çevirip, bir ordu kurma amacını güdüyor olabilirlerdi. Belki de Emilie de böyle bir şeyin peşindeydi, o amaçla o çocuğu ısırmıştı. Fakat bu ilk denemesi olabilirdi ve kendisini kaybedip, onun ölümüne sebebiyet vermiş olabilirdi. Eğer böyle bir durum söz konusu ise, bunun sözlük anlamı ihanet idi. Üşüdüğünü hissetti. Bu fikrin aklından geçmesi, titremesine sebebiyet vermişti. Başının döndüğünü hissediyordu. Kusarsa, midesinden gelenlerin, sabah kahvaltısındaki yiyecekler değil; düşünceler ile dolu bir karışım olacağından kuşkusu yoktu.

Siyah cüppesinin üzerine doluşan karlar, bir kardan adam süsü vermişti ve kapşon takılı olmayan başının üzerinde dağınık bir halde duran saçları, karı tutmuş bir zemin gibi gözüküyordu. Acıdan sızlayan sol eline baktı. Kan, soğuktan ötürü hızla pıhtılaşmış ve elinin üzerinde yer yer lekeler hâlinde birikmişti. Hissetmediği sağ elini saçlarına götürdü ve karların bir kısmını, başının üzerinden attı; atmayı başaramadıklarının ise eriyerek, kafa derisinin üzerinde aktığını hissetti. Ardından kapşonunu başına geçirdi ve ikizine yaklaştı. O da soğuğu hissediyor muydu? Bildiği kadarıyla hayırdı, bu sorusunun yanıtı. İçinin hüzünle dolduğunu hissetti. Onun lanetli yaşamı. Vaat edilen kan ve damarlarında akacak olan kül. Gündüz gözü görmeyecekler, karanlığa hükmedecekler. İtalya'nın bol güneşli yazında nasıl dolaşacaktı? Ellerinin titrediğini hissediyordu. Daha önceden hiç ağlamadığı için, göz yaşlarına alışkın olmayan gözleri kızarmıştı. İntikam duygusu bedenini ele geçiriyordu. Ve bu ele geçirilen beden, istediği anda zaptedilemez bir canavara dönüşürdü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux D'Aloise

GezginGezgin
Margaux D'Aloise



Mücadele Tarafı : Dark Spirit
Rp Sevgilisi : -
Kan Durumu : Safkan.

Açıklama. Empty
MesajKonu: Geri: Açıklama.   Açıklama. EmptyPtsi Ocak 26, 2009 9:42 pm

İkizinin gözlerine bakamıyordu. Denese bile başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Yerdeki taşları inceleyen gözleri donuklaşmıştı. Yüzünü örten saçları cansızlaşmış ve kırılmışlardı. Üzerlerindeki karlar hala erimediği gibi, fazla dikkat de çekmiyordu. Söyledikleri üzerine hiçbir tepki vermeyen çocuk, Celia’yı şaşırtmıştı. Ne düşünüyordu? Her zaman bir sonsuzluk arayışı içindeydi ama böyle olmamasını ister miydi ki? Lanetlenmemiş olmak isterdi. Kana muhtaç olmadan yaşabilmek. Achille hiçbir zaman bir şeye tam anlamıyla muhtaç olmamıştı. Olmazdı da. Büyük ihtimalle hayal kırıklığının getirdiği etkileri gösteriyordu vücudu. Süren sessizlikte, başını kaldırdı kız. Achille’in kızarmış gözleriyle karşılaştı. *Aman Tanrım.* Üzülüyor muydu? İstemiyordu belki de. Lanetlenmiş bir yaratığın kardeşi olmak iğrendiriyordu onu. Şekil değiştiren yüzündeki acı her halinden belli ediyordu kendini. Şaşırdı Celia. Bu kadar değer verir miydi ki ikizine? Neden daha önce belli etmemişti? İnanamadı. Acı, tüm bedenini kaplıyordu. Ele geçiriyor, köşelerine siniyor, harap ediyordu ruhunu. Sahi ruhu var mıydı? *Saçmalık.*

Mermerlerde yankılanan sesin kaynağı Achille’in hareket etmesiydi. Celia’nın yanından geçerek ilerledi. Onun bu hareketiyle, kız da yönünü ona doğru odakladı. Sağ taraftaki kapının oraya geldiğindeyse durdu. Celia, az sonra yaşayacakları karşısında soğukkanlılığını yitirmemeliydi çünkü Achille, sol elini yumruk yaparak kapıya gerçekten sert denebilecek bir şekilde vurdu. Buna anlam veremeyen Celia, gözlerini kısmış onu izliyordu. *Üzülüyor olmalı.* Achille’le araları her ne kadar soğukta olsa sonuçta ikizdiler. Böyle bir durumda Celia’nın yerinde o olsaydı eğer, neler hissedebileceğini düşündü kız. Fakat bunu bölen etken, tüm adrenalinin bedenini ele geçirmesiyle sona erdi. Müthiş kokuyordu. Achille’in canlı derisinden sızan kanlar, kızı delirtmeye yetecek derecedeydi. Aklı başından giderken ince, soğuk ama bir o kadar da güçlü parmaklarıyla burnunu kapadı. “Ne yapıyorsun!? Aman Tanrım!” Açlık hissetmemesine rağmen, içi gidiyordu. Kendine engel olmak bu kadar zordu demek ki. Onu ısıran yaratıkta böyle hissetmiş olmalıydı. Bir an için ona hak bile verdi Celia. Parmaklarının önüne geçip, kokuyu almasına engel olmaya çalışmaları pek de yeterli bir şey değildi. Hala o taze ve sıcakkanın kokusunu alabiliyor, hala istiyordu. Yapmayacaktı. İstese de yapamazdı zaten. Koyulaşan gözleri, teninin tam tersi rengindeydiler. Kızı izleyen Achille, çıkan tıkırtı sesleriyle ona yaklaştı. “Nasıl oldu?”

O kadar düşünmüş ve birkaç kelime mi etmişti yani? İnanmakta güçlük çekiyor olmalıydı. İkizinin kızarmış bakışlarına, sert bakışlarıyla karşılık verdi kız. Anlatmalıydı. Evet, anlatacaktı. Bu yükün altında tek başına olmak yeterince zordu zaten. “Kieron. O, döndü.” Yutkundu. Sahi o ne olacaktı? Böyle bir durumda ne yapabilirdi ki? Aslında bu durumun sebebinin Kieron olduğunu biliyordu içten içe. Eğer dönmeseydi. Karşılaşmasalardı... Boş gözlerle çevreyi süzdü. Achille’in arkasına geçerek, konuşmaya devam etti. “Göl kenarında karşılaşmıştık. Ve, ayaklarım beni oraya götürüyordu. Bilirsin Achille. Anıların beyninde canlanması seni mahveder. Son anda vazgeçtim ve ormana doğru kıvrıldım. Gitmemeliydim, geri dönmeliydim. Biliyorum.” Çatallanan sesi, konuşmasına engel olmuştu. O anlar aklına geldiğinde daha fazla yıprandı ve ölmeyi diledi. Böyle olmasını istememişti. “Belki de düşünmemi engelleyecek bir şeyler arıyordum, bilmiyorum. Sonra, onu gördüm. Avlanıyordu. Kanımın kokusunu aldığında da… Bilirsin işte. Ama dönüşmeme neden izin verdi, bilmiyorum. Son hatırladığım şey onun bembeyaz yüzüydü. Adını bile bilmiyorum. Neden böyle bir şey yaptığı hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Keşke ölseydim.” Sustu. İkizinin sol eline baktığını fark etti. Kuruyan kanın kokusu azalmış olsa da, hala hissedilir bir biçimdeydi. Karların beyazlaştırdığı saçlarını temizleyerek, kapüşonunu başına geçirdi. Ve sonra, Celia’ya yaklaştı. Üşüyor olmalıydı. Bir daha hiçbir şey hissedemeyeceğini bilmek ne de acıydı. Ne kadar kötü bir durumda olduğunu yeni yeni anlayabiliyordu kız. Yalvaran, belki de bu durumu değiştirmesini isteyen gözlerle Achille’e baktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/c-e-l-i-
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Açıklama. Empty
MesajKonu: Geri: Açıklama.   Açıklama. EmptyPerş. Ocak 29, 2009 11:30 pm

“Kieron. O, döndü.” Ah, tabi. Sevgili ikizinin, saplantısı. Her ne kadar Achille, bunu Mariella'nın ağzından duymamış olsa da, aralarındaki ilişkiyi biliyordu. Kızarmış gözleri, alaycı bir ifade ile kısıldı. Neden şu an bundan bahsediyordu ki? Belki de ima. Achille'in, onun üzerindeki ilgisi o kadar azdı ki. Belki de, şu an bunu vurgulamak istiyordu. Hani, senin umursamadığın ben. İçerisinde, ruh adı verilen imgelemde hissettiği karmaşık durumlar, bedenine yansıyor ve histerik bir biçimde gülmesine, zorlukla engel oluyordu. Soğuk zeminde kayarcasına yürüdü ve ikizinin koyulaşan gözlerine baktı. Ürkek bir biçimde titriyorlardı. Gücünü bilmiyormuş gibi. Kız, sanki Achille'in onu incelemesinden rahatsız olmuş gibi, şu an tam arkasında konuşmaya devam ediyordu. Merhametli bir düelloda çarpışan ikili. Achille'e bu en son hissettiğinin üzerinden yıllar geçmiş gibi bir duygu oluşturmuştu. Saldıran taraf olmayalı ne kadar olmuştu ki? Üzerine büyük bir yük gibi çöken umursamazlık hissinin ardında, dikkatini Mariella'ya verdi. Kendisini suçlarmışcasına konuşuyordu. Dudakları ince bir çizgi hâlini aldı, Achille'in. Arkasına olabildiği en ağır şekilde döndü. Kızın olayları yeniden yaşıyormuşcasına anlatması ve bunun yüzüne yansıması. Kaşlarını çattı ve soluduğu havanın, soğuktan ötürü çıkardığı sisi izledi kısa bir süre.

Bir süre yalnızca izledi onu. Gözleriyle tartıyormuş gibi bir izlenimi vardı. Acı çektiği her hâlinden belliydi, belki de bu intikam duygusunu yatıştıran yegane şeydi. Kurumuş kanın, üzerinde şekiller çizdiği elini kaldırdı. Ne kadar güçlüydü, test edecekti. Sadizm. Evet, ikizine uygulamak istediği buydu. Belki de hemen orada, kendisini parçalamasını istiyordu. Nasıl bir yaratık olduğunu görmeliydi. Bunu ona yapacak kadar, özellikle de o kendi kanından ise, acımasız mıydı? Vazgeçti. Tuttuğunu yakalayamamış gibi düştü eli. Yere çömeldi. Yerde, buzun üzerinde tutunan kar kütlesinden, temiz eli ile bir avuç kadar aldı ve kanlı eline sürdü. Karın erimesiyle oluşan sular, elindeki kanın kurumuşluğunu söküyor ve elini temizliyordu. Onu istediği her hâlinden belli olan ikizi, aç bir köpek gibi yere yapışıp onu yalayacak mıydı? Saçma düşünceyi aklından sildi ve ikizinden uzağa giderek duvarların kapatmadığı bölüme, demir korkulukların düşmeye engel olduğu yere gitti. Elleri ile demirleri kavrayarak, önünde uçsuz bucaksız manzaraya baktı. Sessiz bir şekilde, "Gel." dedi. İkizinin onu duyduğundan emindi.

İkizinin hızla yanında belirdiğini hissedebiliyordu. Gülümsedi. Bir D'Aloise için ekstra bir şey. Belki de planlarında bir değişiklik yapmalıydı. Onun acı çeken hâlini görmesi, kendisini tatmin etmesini sağlamıştı ve rolünü iyi oynamanın meyvesini alıyordu. "Şuraya bak." dedi, ıslaklığı henüz gitmemiş olan sağ elini kaldırıp manzarayı göstererek. "Sence gidilmesi gereken bir yer mi burası? Hayır, hayır. Sadece buradan bahsetmiyorum. Elimi işaret ettiğim yeri dünya olarak algılamalısın." dedi ve elini indirdi. Ardından soluna döndü ve ikizine iyice yakınlaştı. "Senden neden uzak duruyordum biliyor musun?" Evet, açıklama zamanı gelmişti. İkizine karşı olan, tüm soğukluğun açıklaması. İkinci sınıfın sonunda başlayan hızlı değişimin açıklaması. Belki de, ilişkilerini aynı kan olarak devam ettirmelerini sağlayacak açıklama. Sırtını demire yasladı ve ellerini göğüs hizasında kavuşturdu. Süzen gözler ile tepkisini ölçüyordu. "Bir gün bunun gibi bir şey olacağını biliyordum. Bilirsin uğraştığım işler pek memnun edici değildir. Herkesin gençliğini yaşadığı bir zamanda, ben neden çalışmaktan uykusuz kalıyorum sanıyorsun?" Yine sessizlik. Kullanacağı sözcükleri seçmek. Az önce olaydan koptuğunu farketmesi, fakat buna engel olamayacağını hissetmesi. Her oyuncunun yapabileceği hatalardan biri. Arka dişlerini birbirine temas ettirdi ve çenesinin kilitlenmesini sağladı. İki varlık, tek nefes. İlginç.

"Tabi şu an neden bu kadar çalıştığımı söylemeyeceğim. Fakat bilmeni isterim ki, senin dönüşümüne neden olan varlıklar, ileride yine sana zarar verebilirlerdi. Anlıyor musun?" İkizinin soru sormak için dudaklarını kıpırdattığını görmesiyle birlikte dudaklarına parmaklarını götürmesi bir oldu. Onun titrediğini hissedebiliyordu. Acı. Tutku. Kendi kanına olan tutkusunu görmek zor değildi. Kanına sahip çıkamamış bir bedenin, eski varlığına ulaşmak istemesi, çok da garipsenecek bir şey değildi. "Lütfen soru sorma. Sadece şunu bil. Benden uzakta kalman, sana gelebilecek zararları önlemek içindi. Fakat görüyorum ki, sen bunu kendi başına gayet güzel yerine getirebiliyormuşsun.Belayı zaten kendin çekebiliyormuşsun." Sitemkâr bir ses tonu ve düşünceli bir yüz ifadesi. Derin bir nefes verdi ve yaslandığı yerden doğrularak, Hogwarts'ın kaliteli manzarasına bakarak yeniden konuşmaya başladı. "Ve bu nedenledir ki, artık aramızda herhangi bir uzaklığın olmasını istemiyorum." Yüzünden hiçbir ifade okunmuyordu. Düşündüğü şeyleri yalnızca kendisi biliyordu. İçinde bir yerlerde, huzur vardı. Bazı şeyler, açık noktaları kapatıyordu. Memnundu. İkizine onu ne kadar önemsediğini göstermişti, şimdi de yakınlaşıyordu. Mükemmel bir zamanlama. Açılan boşluk tamamlanmıştı. Güldü, içinde bir yerlerde bulunan his. Kahkahalar ile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux D'Aloise

GezginGezgin
Margaux D'Aloise



Mücadele Tarafı : Dark Spirit
Rp Sevgilisi : -
Kan Durumu : Safkan.

Açıklama. Empty
MesajKonu: Geri: Açıklama.   Açıklama. EmptyCuma Ocak 30, 2009 2:07 am

Achille’in alayla şeklini değiştiren yüz ifadesi; yadırganamayacak cinstendi. Ne düşündüğünü bilmesini imkânsızlaştırıyordu karşısındakinin. Her zaman ki kanıtlanmış ifadeden farklı ama. Bu defa, acı çeken bir ruhun saplantılarını ortaya çıkartırcasına değişmiş. Celia’nın anlattıklarını, değişen ifadeleriyle dinledi sonuna kadar. Ne sözünü kesti, ne de başka bir eylemde bulundu. Sadece dinledi. Sindirircesine, anlamak istercesine bekleyerek, elde ettiğini bildiği zamanı kullanarak ve onaylayarak. Kız buzlaşmış cildiyle, anlattığı her anıyı, ağzından çıkan her kelimeyi yeniden yaşadı. Kimi zaman pişmanlıkları süsledi bunu, kimi zaman acıları. Ama şunu biliyordu ki, dudaklarından dökülen her şey aslında yüreğinden alıntılardı. Hepsi yaşamında derin izler bırakmış ve silinmesi imkânsız hale gelmiş eylemlerdi. Yaşanmışlıkların insanda bıraktığı izler ve oluşturduğu imgeler ne olursa olsun aynı kalırdı. Ne aniden kopan güçlü bir fırtına silebilirdi bunu, ne de bir nehirden şiddetle akan sular. Üzerinde hiçbir etki göstermeden kaybolurdu. Bu yüzden, beynine kazınmış imgeler hep orada kalırdı. Bildiklerinin üzerine eklenir ve bazen pişman olmasını sağlardı.

Yağan kara aldırmadan orada duruyorlardı işte. Bir an Achille’in üşümüş olabileceği ihtimali aklının bir köşesine oturdu. Eğer insan olsaydı, kesinlikle burada donabilirdi. Achille nasıl dayanabiliyordu? Celia, anlattıklarını süslediği kelimeler bittiğinde, dudaklarını birbirine kenetledi. Achille’in havaya kalkan elini fark etti ve gözlerini kısarak ne yaptığını anlamaya çalıştı. Kurumuş kanların şekillerini görebiliyordu ve hala kokusunu hissediyordu. Yakınında olduğu sürece de hissedecekti. Kardeşinin ne düşündüğünü bilmeyi bu sefer her zamankinden fazla istiyordu. Böylece hareketlerini kontrol altında tutabilirdi. Elindeki kanı temizlemeye çalışan Achille, yere çömelmişti. Yerde birikmiş karın, cildine değdiğinde sıcaklığından eriyerek suya dönüşmesiyle temizlenen kanı, gittikçe silik bir hal alıyordu. Böyle bir olay, Celia açısından hiçbir zaman gerçekleşmeyecekti. Cildi hep donuk olacak ve hiçbir zaman sıcaklığı hissedemeyecekti. *Ne acı.* Bir an için gidip, kardeşinin tüm kanını bir solukta içine çekmeyi, bir damlayı bile ziyan etmeden bitirmeyi istedi. Evet, düşündü bunu. Dayanmak ne kadar da zordu.

Celia’nın donuk bakışları altında bu işlemi bitiren ikizi, ondan uzaklaşarak duvarların kapanmasına engel olduğu bölüme yöneldi. Kız ürkmüş gibi hala olduğu yerde dikiliyordu. Soğuğu geçirmeyen cildi, gergindi. Aynı içi gibi. Ruhunun rahatlamasına engel olan etkenler gibi. Achille’in onu çağırdığını duyumsadı. Eskisi gibi olsa bunu duyamazdı çünkü fazla kısık söylenmiş bir kelimeydi. Onun gelişen duyularından biriydi, bunu duymasını sağlayan şey. Yanına vardığında, neredeyse saniye bile geçmemişti. O kadar kontrolsüz ve istemeyerek olan bir olaydı ki, şaşırdı buna İtalyan kız. İkizi, ona önlerine açılan manzarayı gösteriyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlayamadı bir an için. Fakat sonra, aniden fark etti ne demek istediğini. *Benim gibiysen, evet Achille.* İkizinin, onun yaşamdan vazgeçmesini istemediğine sevindi kız. Bu, ona değer verdiğini gösteriyordu ne de olsa. Achille bugün fazlasıyla farklıydı. Belki de onu değiştiren, kardeşinin lanetlenmiş bir yaratığa dönüşmesiydi. Acıyordu ona. O nedenle mi böyle davranıyordu? Asla bilemeyecekti. Bu asla tam olarak cevabını alamayacağı bir soruydu.
"Senden neden uzak duruyordum biliyor musun?" Şok etkisi yaratan soru. Donuklaşmış gözleri merakla açıldı. Achille’e fark ettirmemek istemese de öğrenmek için çıldırıyordu. Konuşmadı, kıpırdamadı. Sadece bilmek için delirerek, kardeşinin yüzüne baktı. Dikkatle. İkinci sınıfın sonundan beri eksik olan yeri şimdi dolacak mıydı? Aslında belki de hep doluydu. Sadece bir süreliğine uzaklaştırılmıştı. Bir süreliğine dondurulmuştu; çeşitli nedenler yüzünden. Zaten onun hep biraz yakınında olduğunu bilmez miydi kız? Ulaşmak istese, denese belki de yakınlaşabilirlerdi. Hayır. Achille, buna asla izin vermezdi, vermemişti. Bekledi.

Çocuk, söylemek istediklerini aklında toparlarcasına oyalandı bir süre. Konuşmaya başladığındaysa, Celia artık neden olduğunu anlıyordu. *Yani, beni korumak için öyle mi?* Beyninden hızla kayıp giden düşüncelerini tam sözcüklere vuracakken, Achille’in parmağı kızın dudaklarının açılmasına engel oldu. Bir çeşit susturma yöntemiydi. Bu, kızın konuşmasına engel olamazdı. Fakat akan sıcakkanlar Celia’ya bu kadar yakınken konuşmaktan vazgeçmesinin asıl nedenini oluşturuyordu. İçine çektiği koku, burun deliklerinin yanmasına, bedeninin titremesine yol açıyordu. Karşısındakinin hissedebileceği cinsten bir titremeydi bu. Konuşmaya devam eden kardeşini dikkatle dinledi kız. Artık, her şeyin nedenini kısmen de olsa biliyordu. Bu mesafenin nedeni, Celia’nın zarar görmesini istememesiydi. Nedenin bu olacağını asla tahmin edemezdi kız. Gerçekten şaşırtıcıydı. Aynı kanı taşıdığı –en azından eskiden gerçekten taşıdığı- kardeşi onu korumaya çalışmıştı. Tabii ki Celia bunun kıymetini bilememiş ve bunca zamanın boşuna geçmesini sağlamıştı. Tehlikeyi üzerine çekmiş, her şeyi mahvetmişti. İkizinin sitemkâr bakan gözlerine kenetledi gözlerini. Haklıydı. Üzgünlük belirtileri kızın bedenini sararken, çocuğun ağzından çıkan diğer sözcükler, ikinci şok etkisine neden oldu.
"Ve bu nedenledir ki, artık aramızda herhangi bir uzaklığın olmasını istemiyorum." *İnanamıyorum.* Gözlerinde o olaydan sonra ilk defa mutluluk parıltıları vardı. İlk defa bu kadar rahat hissediyordu kendini. İlk defa bu kadar duyarlı ve ilk defa bu kadar canlı gibiydi. Derinlerinden gelen bir emirle, kardeşine sarıldı. Onu incitmemek için temkinli davranmak zorunda olduğunu hissetti. Sahte bir duygunun gerçeğe dönüşüydü belki ama mutluydu Celia. Yıllardır eksik kalan duygularını doldurmuştu. Bu gerçekten yaşaması için gerekli bir nedendi. Mesafe artık aralarından kalkıyor, eskiye dönüş yolculuğu başlıyordu.“Seni özledim Achille.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/c-e-l-i-
Achille Matteo D'Aloise

BüyücüBüyücü
Achille Matteo D'Aloise



Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Sfenks

Açıklama. Empty
MesajKonu: Geri: Açıklama.   Açıklama. EmptyCuma Ocak 30, 2009 8:24 am

“Seni özledim Achille.” Ne kadar da masumca. Kendisine sarılan buz gibi bedeni, soğuktan da öte algılayabiliyordu. Farklı bir soğukluk. Cismani olmayan, uzaklardan gelen. Açıkta kalan kolları, ikizini kavradı. En güzel zamanlarını yaşıyordu belki de. Fakat, gün gelecekti kana susayacaktı. Gün gelecekti, daima on-beş yaşında olmanın vereceği depresif ruh hâline bürünecekti. Gün gelecekti, ölümlülerin gözlerinin önünde yaşlandığını görecek ve ölmelerine izin vermenin ne denli acı bir his yaşatacağını görecekti. Achille bunların hiçbirini yaşamamıştı. Fakat daima aklının bir köşesinde bulunan bir düşünce olduğundan, şu an kendisine rahatlıkla bunları itiraf edebiliyordu. Ölümsüzlük düşüncesinin baskın olduğu, hayatın amacını sorgulayan bir çocuk olarak; İhtiyaç Odası'nda geçirdiği uzun saatler, bunları düşünmesine yol açmıştı. Ve şu an kolları arasında bulunan ikizi, bunun zalim tadını tatmaktaydı. Gülümsedi. Celia belki de en akıllıcasını yaşamıştı, ufak bir sorun dışında. Avlanmak. O zaman gelince, nasıl bir tedbir alacağını bilmiyordu fakat şu an bunları konuşmasının sırası değildi. Kollarını serbest bıraktı ve geriye doğru çekildi. Kar dinmişti.

"Ben de seni Celia. Hem de senin tahmin edemeyeceğinden daha çok." İkizi tahmin edebilir miydi, ayrılan tarafın daha fazla acı çektiğini? Anlayabilir miydi, hayatındaki en önemli iki insandan da, onlara ulaşabileceği hâlde uzakta kalmasını. Anlayabilir miydi, her yeni gün onu bir yabancıymışcasına yeniden zihnine kazıması. Belki zalimceydi ama onun hisler, Achille'inkilerin yanında bir hiç kalırdı. Belki de , tanımadığı vampirin bu durumu yaratması, onlar için yeni ve güzel bir yaşamın başlangıcına sebebiyet verecekti. Unuttu tüm düşünceleri, arındı tüm duygularından. Anılara gömdü kendisini. Ollivendars'ta, asa seçimindeki huysuz, istediği asayı almaya çalışan küçük kız çocuğunu getirdi gözleri önüne. Sessizce bir köşede, kızın istediği asayı alma çabalarını sırıtarak izliyordu. En sonunda sıkıldığını belli edercesini, kavuşturmuş olduğu kolları serbest bırakmış ve annesinin zaptedemediği kıza sessizce, "Önemli olan şekil değil. Seni güçlü kılması." demişti. Kızın yüzündeki ifadeden mahçubiyet ve şımarıklık okunuyordu. Öncekine nazaran daha kısa sürede bitmişti asasını alması ve sıra Achille'deydi. Sessizce eline tutuşturulan asayı sallamış ve birkaç denemeden sonra, Mr. Ollivendar'ın tavsiyelerinden sonra asalarını alıp oradan ayrılmışlardı. Şimdiyse durum çok farklıydı. Günler geçiyor, bedenleri büyüyordu. Onlar büyüdükçe yollar büyüyor ve sorunları artıyordu. Sessizce nefesini verdi. Arkasını döndü, yine demir parmaklıkların zalim soğukluğuna ellerini bastırdı.

Konuşmaya başlamıştı Achille. Kendisinden emin, tehditkâr ve bir o kadar da koruyucu bir ses tonuyla ve ikizine bakarak. "Bu özel durumunu kimse bilmemeliydi. Değil mi?" İkizinin şaşkın ifadesinden bilen birilerinin olduğunu anlamıştı. Kötü bir durumdu bu Achille için. Özellikle, bir Gryffindor öğrencisinin ölümünden dolayı sorgulanmasının üzerinden çok geçmemişken. Hırsla dudaklarını kapamışken, nefes alıp almadığı anlaşılmıyordu. Tekrar gözünü manzaraya dikti. Havada sadece birkaç kar tanesi süzülüyordu. "Herneyse. Sorun değil. Fazla yayılmaması gerekli." İkizinden ziyade, kendi kendisine konuşurmuş gibi bir hâli vardı. Bir bakıma kendisini de tehlikeye atan bir durumdu bu. Tekrar ikizine baktı ve "Bugün, beni burada yeni bir düşünceye sevkettin. Tahminen ne olduğunu bilmiyorsun. Fakat zamanı gelince açıklayacağım. Sana karşı tavırlarımdan, seni küçük gördüğüm kanısına sakın kapılma. Türün gücünü biliyorum. Sadece, yakınımda olmanı istiyorum." Onu çeviren vampirin belirli bir amacı olmalıydı ki, ikizi şu an bu lanetli konumda bulunuyordu. Onun amacını elde etmesini engellemek ise ikizini gözü önünde tutmakla mümkündü. Ellerini, soğuk demirlerden çekti ve cebine attı. Anlatmalı mıydı?

Nefes alış-verişi hızlanmıştı, bilmediği bir sebepten ötürü. Fazla içlerine girdiğini düşünüyordu. Uzaklaşmalıydı, fakat yalnız değil. Onu da uzaklaştırmalıydı. Ormanı onlardan temizletecek kadar güçlü bir kanıt bulmalıydı. Aklına yeni gelen bir fikir, yüzünde zalimce bir gülümsemeye yol açtı. Hem kendisini suçlamalardan uzakta tutacak, hem Emilie'nin güvende olmasını sağlayacak, hem de yasak ormanda bir vampir avı başlatacak kadar sağlam bir fikir. Yüzünde zafer kazanmış bir eda vardı. İkizine bakıyordu, bir şey anlamış gibi gözükmüyordu. Gururlu ses tonunu gizlemeye çalışmadan, "Yakında her şeyi anlayacaksın." dedi. Evet, yakında kendi kontrolünde birtakım olaylar gerçekleşecekti. Az önce içinde kahkahalar atan varlık, şimdi zafer kutlamasına geçmişti. Koyu gözlerinin içinde bir parıltı yanıp sönüyordu. Gözleri yasak ormana doğru kaydı. İntikam.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux D'Aloise

GezginGezgin
Margaux D'Aloise



Mücadele Tarafı : Dark Spirit
Rp Sevgilisi : -
Kan Durumu : Safkan.

Açıklama. Empty
MesajKonu: Geri: Açıklama.   Açıklama. EmptyCuma Ocak 30, 2009 10:54 pm

Gelebilecek tehlikelere karşı kendini koruyabileceği düşüncesini kabullenmiş olsa da, şu anda gerçek korumanın kolları arasındaydı. Normal bir kızı saran ikiz kardeşinin kollarıydı onlar. Onlar kızı koruyacak, güvendeymiş hissi verecek ve mutlu edecekti. Huzur her bir hücresine işleyecek, masum bir kardeş ilişkisi yaşatacaktı. Dışarıdan göründüğü gibi. Ama öyle değildi işte. Her ne kadar istese de, bunun için çırpınsa da, olmayacaktı. Seçimler çoktan yapılmış, emirler verilmiş ve uygulanmıştı. Tüm istediği bu anı sadece ara vermeden yaşamış olmaktı. Böylece geçen zamanlar boş bir hal almamış olacaktı. En azından geleceğini düşününce, asla istemezdi. Onunla beraber olacaktı, evet. Ama bu sonsuza kadar süremezdi. Onun bu arayışında yanında olacak, destek verecekti. Olması gereken buydu. İkizine hissettirdiği soğuk, kızın tahmin edebildiği cinstendi. Aynısını yaşamış, hissetmiş ve kaynağına dokunmuştu. Ayrıldılar. Achille’in donduğunu tahmin ettiği bedeni rahatlamış olmalıydı. Ona bu acıyı yaşattığı için, iğrendi kendinden kız. Hüzün gölgeleri, donuk gözlerine oturdu.

Achille, gerçekten kendi gibiydi bugün. Aynı çocukluklarında ki güven hissi veren, eğlenceli Achille gibi. Tek fark, bu kez büyümüştü. Olgunlaşmış ve verdiği kararlardan zarar görmemesi için kardeşinden uzak durma cesaretini gösterebilmişti. Bunu yapabilecek kadar güçlüydü o. Asıl gücün kaynağıydı işte. Şimdi, gerçekleri açığa vuruyor, kıza gerçek duygularını yansıtıyordu. Zamanının geldiği aşikârdı. Bunun için her zaman geç olacaktı. Ama asla erken olmamıştı. O, gerçekten Celia’dan daha fazla acı çekmiş olabilir miydi? Kararı veren kişi daima pişmanlık duymaz mıydı? Belki de yaptığına sevinirdi fakat içinde o kararın gerektirdiği yükleri de taşıması gerekirdi. Bu nedenle daha fazla güce ihtiyaç duyardı. Haklı olabilirdi.
"Bu özel durumunu kimse bilmemeliydi. Değil mi?" Şaşırarak Achille’e baktı. Bu kendisi açısından da yeterince kötü olurdu zaten. Kimse yanına yaklaşmak istemez ve beraberinde çeşitli sorunlar da getirirdi. Bunları düşünmek yeterince kötü olmasına yol açıyordu. Ama Celia sadece kendi açısından bakıyordu olaya, daha fazlasını ne düşünmek, ne de bununla ilgilenmek istiyordu. Bilen sadece tek bir kişi vardı. Onun da ağzından kaçırabilme ya da bilerek söyleme ihtimallerini beyninden sildi. İkizi, söyleyeceklerini düşünüyor ve sonra kelimelere döküyordu. - her zaman yaptığı gibi.-

Achille ağzında yine zamanı geldiğinde tarzı cümleler gevelerken, kız sinirlenmeye başlamıştı. Tekrar aralarına sırlar girecek, Celia’nın haberi olmadığı bu şeyler, zamanı geldiğinde yine ortalıkta bilinçsizce gezmesine neden olacaktı. Hiçbir şey bilmediği gibi, kardeşi bu konuyu her açtığında hiçbir şey de anlamayacak, olanlardan bir anlam çıkarıyormuş gibi bir yüz ifadesine girecekti. Aslında belki biraz kafa yorsa her şeyi anlayabilirdi fakat Achille’den duymak varken bu fikre pek de sıcak bakmıyordu. İkizinin düşünceli haline baktı. Kafasında döndürdüğü her neyse öğrenmeliydi. En azından şu durumda bundan başka çaresi yoktu. Çocuğun her hareketini incelercesine dikkatle bakıyordu ona. Anlatmasını bekliyordu. Kafasında oluşturmasını ve Celia’ya aktarmasını. Kısılan gözlerini, sabitlendiği noktadan kaydırmadı. Achille’in hızlanan nefes alış-verişine bir anlam veremedi. Düşündüğü her neyse, kesinlikle öğrenmeliydi. Öfkesini kontrol etmeye çalışarak, demirlere tutundu. Bunu yapacaktı fakat daha sonra ve daha farklı bir şekilde.


Karların yapıştığı saç telleri, artık renklerini belli edemiyordu. Onların arkasına gizlenmiş ve buzlaşmışlardı. Erimediği gibi, orada öylece duruyorlar ve Celia’nın bir kardan adamdan farksız görünmesine yol açıyorlardı. İnce parmaklarını aralarına daldırdı ve onları temizlemeye çalışarak Achille' e döndü. Az sonra, kulenin çıkış kapısına giden yolu yarılamışlardı bile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/c-e-l-i-
 

Açıklama.

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-