AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Tuzak ~

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Edward Ryan Schwanhild

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Dark Side.
Rp Sevgilisi : Claire.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Ejderha.

Tuzak ~ Empty
MesajKonu: Tuzak ~   Tuzak ~ EmptyC.tesi Kas. 08, 2008 2:14 am

Hayat onu ezdikçe, günleri hep bittikçe damarlarında ki kan çekildikçe eski günler depreşiyordu, yıllarca yorgun düştüğü günler, ümitlerinin tükendiği günler.. Hatıralar söküldükçe beyninden kurşun gibi işliyordu kağıda. Gözlerinden dökülen zalimlik yaşlarına üzülmüyordu, daha da seviniyordu. İçini boşalttığını düşünerek biraz rahatlıyor, sonra da unutuyordu. Hep zindana birini düşürmek umuduyla güneşi neredeyse hiç görmedi, toprağa bile hasret kaldıktan sonra hiçbir şeyin anlamı kalmıyordu. Hayat her saniye onun yanından uzaklaşırken bile, tek düşündüğü sevdiği kızdı. Gölgeleri büyüyordu uçurumdan düştükçe düşleri, sevgiden mahrum kalıyordu. Uzakta içlendikçe hep gözyaşlarını döküyordu, o gözünde tüttükçe hiçbir zaman iyi hissetmeyecekti.

Hicran alınyazısıysa alışmaya hazırdı, ama birkaç sene sonra mezun olacaktı ve o zaman kan ağlayan yüreği dinecekti, zalimlikle akıttığı kanlar gibi akmayacaktı, ama şimdi kanını akıtmaya devam ediyordu, kader. Zembereği boşalmış sözcüklerin akreple yelkovan öpüşüyor 12’de Bütün ziller vaktinde vuruyor, tembellik edip gitmeyecekti. Kimse kusura bakmasın, bu günde gecikecekti. Nereye? derse mi? Saçmalıyordu yine, uyuyamazsa nasıl kalkacaktı yarın? Bir gün uyumasa ne olur sanki? Ayakları yine yasak ormana mı götürüyordu onu? Kesinlikle, yine caniliği mi tutmuştu yoksa hüzün mü tutmuştu gece gece? Gelecek öyle uçsuz bucaksız duruyor ki o, ne olacağını merak ederken hani filmin en güzel sahnesinde sinemadan çıkar gibi hayattan çıkıp gidemezdi. Hayattan bu kadar kolay vazgeçemezdi. Birini seviyordu çünkü. Ayrılsalar da çıkmıyorlar yine hayattan vazgeçecek değildi. Hızlı adımlarla Ortak salondan çıktı. Kimsenin fark etmemesini umarak yürümeye devam etti.

Aşk yüreğinde çağlayan deniz, dudaklarındaki son dua , ulaşamadığı duygular, onsuz yaşanmayan dakikaların geçtiğini görmek üzücü olsa da okula gittiğinde onu göreceğini hatırlayıp kendini teselli ediyordu. Gecenin parıldayan yıldızı, günle doğan kızgın güneş, yüreğinde ki tik tak sesi tek yol sevdiğine uzanan. Ciğerlere çekilen nefes, dudakları da duyulan ses bazen altın bir kafes, aşkı varsa hissedilebilen bir duygu. Ona dokunma arzusuyla yanıp tutuşurken gizli geçitlerin giriş salonuna götürecek olanının önüne geldi, arkasına dönüp baktığında birinin saklandığını fark ediyordu, ama kim olduğunu kestirememişti. Bunu anlamamın çok kolay bir yolu vardı oraya gidip ona lanet savurmak ama daha etkili bir yöntemi vardı, geçitin önünde ki portreye baktı ve derin bir nefes alarak hafif bir ses tonuyla mırıldandı.


‘’Cortumeni!’’

Portrede ki adamın uykulu uykulu bir şeyler homurdandığını fark etse de onunla ilgilenmiyordu şimdi. Geçitin içine girdi ve portre deliği kapandı, içeri de birkaç metre ileri de yanmamış odunlarla dolu eski örümcek ağlarıyla dolu bir şömine var. Odanın içini görebilmek için asasının yardımıyla ucunu ışıklattı. Ama portre deliği tekrar açılmaya başladığında hemen duvara yaslanarak asasının ucunda ki ışığı söndürdü. Derin derin nefes almaya başlamış olmasının yanında nefes alıp verişinin sesi hiç duyulmuyordu neredeyse, kim olduğunu bilmediği kişi biraz içeriye girince asasını kaldırdı ve tam karşısında ki kişinin gözüne ışığı açarak sinsi bir bakış attı. Kim olduğunu göremiyordu ışık huzmesinden, Hafiften asasını indirdi ve karışısındakinin karın hizasının biraz üstünde bekletti. Ve bakışlarını onun, kafasına çevirdi. Paula! Yok artık o mu takip ediyordu? Gözlerini devirerek asasını sıkı sıkı tutmaya başladı.


Dudaklarının arasında kayıp giden şarkı sözleri kafasında olan biteni anlatıyordu, soluksuz. Gözleri kapanıp kapanıp açılıyordu, cebinde duran şişeyi kontrol ettiğinde sinsice sırıttı ve tek bir kelime bile etmeden sağ tarafında duran şömineye asasını kaldırdı ve sertçe ileriye doğru itti.
‘’ Incendio!’’ Asasının ucunda çıkan kırmızımsı ateş şömineye gittiğinde odunlarla birleşerek şömineyi yakmaya, karanlık geçiti aydınlatmaya başladı, çevresine baktığında ne kadar da geniş olduğunu fark etti. Ama hala bir gözü kızdaydı. Onunda, asasını çıkartmış olduğunu fark etti ama yüzünde ki sinsi ifadeyi tutamıyordu, dışarıya çıkıp kendini göstermek istiyordu, buna itirazı olmadığı için karışmadı. Derin bir nefes aldı ve asasını sert bir şekilde kavrayarak hangi büyüyü yapacağını düşündü, aslında en yenisini uygulayabilirdi, böylece kafasında ki planı uygulamak daha kolay olurdu. Asa sertçe kız doğru ilerlerken asasının ucundan görünmez bir ışık huzmesi çıktı.

‘’- Conjunctivitis!’’

Kız birkaç saniye içinde sendeleyerek duvara yapıştı. Hızlı adımlarla onun yanına geldi ve asasını kızın elinden alarak kendi arka cebine sıkıştırdı. Sinsi bir sırıtış atarak kızın görüş alanının epey bozulduğunu görebiliyordu. Yüzünde ki sinsi sırıtış bozulmadan kızın ağzını kapatarak resmen sürükledi. Geçit boyunca kız çırpınıyordu ama kendisi de yapacak bir şeyinin olmadığını görüyordu. Bir süre sonra belki gücünün bittiğinden, debelenmeyi bırakarak kendini Ryan’ın kollarına teslim etti. Güçlü ve uzun kollar kızı öyle sıkı kavrıyordu ki, kimse onu elinden alamaz gibiydi. Sonunda okuldan çıkıp Yasak Ormana geldiğinde kızın ağzından tutmayı bırakıp bileğinden yakalayıp içeriye,ormanın derinliklerine çekti.

Konuşur veya bağırırsa kendi başı da yanacaktı, saat 12’yi geçmişti. Derin bir nefes aldı ve büyük bir ağacın köklerinin boyları kadar olduğu yere geçerek kızı duvara yasladı. Hala kızın bir şey göremediğini biliyordu, ama buna aldırmadan iki elini de kızın omuzlarından tutmayacak şekilde hizasında ağacın köküne yasladı. Birkaç saniye öylece kızın yüzüne bakarak hafiften başı kızın boynuna doğru eğildi, bir yandan da tıslarcasına konuşmaya başladı, sessiz ve geceye hakim bir şekilde;


‘’-Geceleri buraya geldiğimi biliyorsun demek? Nerde, ve nasıl öğrendin küçük hanım?’’

Dudakları pürüzsüz tene değerek içinde ki kadın sevgisini artırarak ortama daha da uyum sağlamasına neden oluyordu..

Out: Dalmayın.


En son Edward Ryan Howard tarafından C.tesi Kas. 08, 2008 2:53 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/edward-r
James Simon Lorgoff

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Simon Lorgoff



Mücadele Tarafı : SD

Tuzak ~ Empty
MesajKonu: Geri: Tuzak ~   Tuzak ~ EmptyC.tesi Kas. 08, 2008 1:59 pm


Dipsiz bir uçuruma düşer gibi hissediyordu kendini. Bir türlü duyularıyla anlamlandıramadığı boşluk duygusunun bitmesini bekliyordu. Düşmekle tamamlanacak olan hislerin beklentisi içinde, yüzünde acı bir ifade belirmişti. Aşağı doğru hızla ilerlerken, doğal bir rüzgar saçlarını yüzünden yukarı doğru savuruyordu. Sırtı dönük, ne zaman toprakla buluşacağını hesaplıyordu gökyüzüne bakarak. Etrafında simsiyah kayalar daralmaya ve pütürlenmeye başlamıştı. Toprak kokusu yakınlaştı. Gözünün önünde kısa kısa resimler dans etmeye başladı birden bire. Kalbi atmayı durdurup sona hazırlanmıştı. Üç beş çiçek, bir iki tatlı öpücük, bağırış çağırış, kitaplar, su, ateş, hava ve en sonunda tüm gerçekliğiyle hissedebildiği toprak… Sert, dürüst, pürüzsüz…Yavaş yavaş sıcacık ıslanan, gitgide gerçekliği beyaz beyaz kaybolan toprak…

Boğazındaki son düğümü de çözdükten sonra, derin bir nefesle yeniden hayata döndü Paula kendi yatağında. Yeni doğan bir bebeğin annesinin karnından çıktıktan sonra aldığı ilk nefes gibi derin derin soludu. Oksijenden hafifçe karıncalanan ciğerlerindeki bütün havayı boşaltıp, yerine yenisini doldurdu bir süre. Nabzı normale döndüğünde uyanır uyanmaz kocaman açtığı gözlerini kapattı yeniden. Yavaş yavaş ellerini çarşafına geçirdi, Bir kedi gibi gerilmiş bedenini rahatlatmak için gerindikçe gerindi. Uzun süre kaslarını esnettikten sonra nefesini vererek yeniden açtı gözlerini. Gördüğü kabus boyunca hiç bağırmamış olduğuna şüphe yoktu. Ölümden hiç mi korkmuyordu diye merak ediyordu. Koca bir boşluktan aşağı bıraktığı ruhunu tutmaya bile çalışmamıştı. Belki de iten ta kendisiydi bilmiyordu. Kafası karışık yatağından doğrulurken kapanan bir kapı sesi duydu. Bulunduğu yere göre çok da uzaktan gelmeyen sesteki bir şey, genç Hufflepufflıyı yatağından kaldırdı.

Yatağının ayağına takılan örtüsünü sinirle geri itti. Yavaş yavaş yatakhanenin kapısına yaklaştı.Kapıya yaklaştıkça aralıktan içeri süzülen soğuk havanın etkisiyle biraz geri çekilse de, alıştıktan sonra santim santim araladığı kapıdan tek görebildiği tanıdık bir simanın çekip gittiğiydi. ‘’ Ryan! ‘’ diye fısıldadı içinden. ‘’ Bu kadarı fazla. ‘’ derken hiç düşünmeden sıcacık yatakhanenin havasına aldanıp, geceliğinin altına geçirdiği botlarıyla, üstüne geçirdiği cübbesiyle, gece ayazına dalmak üzere yatakhaneden çıktı asasını da alarak. Sessizce ilerlerken kendisini kimsenin görmemesi için sessiz sessiz nefes alıyordu. Portrelerin bile koridorlardaki varlığını hissetmesi Paula için her ne kadar sınıf başkanı olsa da iyi olmazdı. Koruyucu, güvenli Hogwarts’ın kapılarından dışarı çıktığında, kendisini her ne kadar savunmasız hissetse de, yavaş yavaş yasak ormanın girişine doğru giden yola doğru yöneldi. Ryan çoktan gitmiş olmalıydı belki, belki de Paula’dan çok önce yasak ormana dalmıştı. Bu ihtimali düşünmek istemeyen Paula, beklentilerini düşürerek yavaş yavaş yasak ormana doğru ilerledi. Aradığını bulamadığından sevinsin mi üzülsün mü bilemiyordu ki, ardından gelen ayak sesleri duyunca hemen yakındaki çalılığın arkasına saklandı. Saklanırken cübbesindeki aralıktan geçip, geceliğinin üzerinden bacağını çizen dikenli dala rağmen sessiz kalmayı başardı.

‘’ Demek buradasın…’’ diye söylendi içten içe Paula. Yavaş yavaş avını takip eder gibi uzaktan izledi Ryan’ı. Hafif vücudunun verdiği atletiklikle bazı noktaları ses çıkarmadan geçmesine rağmen, bir ara fark edildiğini hissetmeye başladı. Düşünceleri başından minik sinekler gibi savuştururken, Ryan’ın daha önce Paula’nın rastlamadığı bir gizli geçite doğru ilerlediğini gördü. ‘’ Neler biliyor bu çocuk böyle?! ‘’ Kendi kendine küfürler ederek Ryan’ın arkasından gitmeye devam etti. Etrafı mermer kolonlarla çevrili kısa bir koridoru geçtikten sonra Hogwarts binasına bitişik bir başka yapının duvarına doğru yaklaştı. Bir insan boyundan daha uzun ve geniş olan portreye ‘’ Cortumeni ‘’ diye fısıldayan Ryan’ı duyabilecek kadar yakında, fakat görebileceğinden ya da hissedebileceğinden daha uzaktaydı. Eğer yol boyunca fark edilmek adına hiçbir şey yapmadığından emin olmasaydı, ana kapıdan yatakhaneye dönecekti. Fakat, yaptığı işi yarım bırakmamak adına, asasına sıkı sıkı sarılıp, az evvel portrenin içinden geçen binadaşı ile aynı yolu takip etti, aynı yöntemlerle. ‘’ Cortumeni. ‘’ diye fısıldarken titreyen ellerinin soğuktan mı yoksa korkudan mı titrediğini bilmek istiyordu. İçeri girdiğinde rahatsız edici bir kokudan başka hissettiği çok fazla bir şey yoktu. Ryan’ın varlığını duyumsuyordu ;fakat konuşmaya cesareti yoktu. Merakını bastırarak bir iki adım attı sessizce. Asası elinde sımsıkı yerleşmiş, büyük bir oyuğun içinde bulunduğunu hissediyordu. Algılarının tamamlanması için faza beklemedi. Birden bire yüzünde yanan ışığın etkisiyle gözbebekleri küçüldü ve göz kapakları kısıldı. Elinin birini ışığı engelleyecek şekilde kaldırdı. Ryan onun varlığını far etmişti. Karşısındakinin keskin algılarına hayret ederek, şaşırmış bir şekilde kalakaldı. Bir şeyler açıklamak istedi önce ağzını açmaya çalıştı ama olmadı. Daha sonra sınıf başkanlığının verdiği saçma bir dürtüyle hesap sormak geldi içinden. Fakat bütün hareketlerini kısıtlayan Ryan’ın zamanlaması mükemmel refleksleriydi.

Paula ileri doğru gayet vahşi bir içgüdü ile koşup kaçmak için hareket etmişti ki; Ryan o anda bir büyü ile şömineyi alevlere boğmuştu. Az evvel nerede, nasıl bir yerde bulunduğuna dair bütün soruları cevaplanan Paula, portreye doğru seyirtemeden birden bire gelen lanet ile görme duyusu köreldi. Laneti engellemek için ağzını açıp ‘’ Pro…’’ diyebilmiş fakat bozulan görüş açısı dengesini de etkilemiş ve duvara yapışmıştı. Sadece kendisine doğru gelen gövdeyi seçebilen Paula elinde sıkı sıkı tuttuğu asasını alan Ryan’a doğru rastgele yumruklarını savurdu. Çocuğun ağzından çıkan sessiz gülüşü duyuyordu sanki. Paula bunca sene aynı binayı paylaştığı kişinin aslında nasıl biri olduğunu iyiden iyiye merak etmeye başlamıştı. Bir şey söylemeye fırsatı olmadan ağzını güçlü ve büyük elleriyle kapatan binadaşına direnmek anlamsızdı.


Kendisininkinden çok daha güçlü bir beden tarafından bilmediği bir yere doğru sürükleniyordu. Bir süre sonra bedeninde sıkılmanın etkisiyle acılar hissettiğinden kurtulma çabalarına bir son verdi. Gecenin sonunu düşünerek kendini onun kollarına bırkatı. Ne dışarısının soğuğu, ne gecenin ayazı, ne de düşen çiyin çimlerdeki ıslaklığı meşgul edemiyordu şimdi algılarını. Tek hissettiği asasının elinden alınmış olması ve tamamen savunmasız olduğuydu. Kısa süre sonra çalıların arasından geçtiklerini belli eden hışırtılar sona erdi ve Paula narin bedeninin bir ağaç gövdesine yaslandığını anlayacak kadar sakinleşti. Çok yakınında hissettiği nefes ve Ryan’ın kokusundaki erkek gücü ile irkildi. Yavaş yavaş gözlerini açıp kaparken, boynunda hissettiği sıcak nefes ile duraksadı. Nefes almaya kısa süre ara verdi. Tenine değen sıcak dudaklardaki yakıcı his ile her seferinde korku dolu nefesler alıyordu. ‘’ Hala kabus görüyorum.’’ diye fısıldadı kendi kendine. Ryan’ın konuşmasındaki nefret ve alaycılıkla yavaş yavaş yutkundu. Cevap vermek için kontrolünü sağlamaya çalıştı. Bir süre yapamadı. Birkaç saniyenin ardından soruyu hiç duymamış gibi, güçlü görünmeye çalışarak hırladı:

‘’ Asamı geri ver Ryan! Bu yaptığına pişman olucaksın.’’

Her cümlede hızla inip kalkan göğsü, halen bozuk olan görüşünün etkisiyle savunmasız bir hal alan görüntüsü ve sesinin tonundaki çaresiz ama yırtıcı ifade ile, ikna edici olmaya çabalıyordu sadece…


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edward Ryan Schwanhild

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Dark Side.
Rp Sevgilisi : Claire.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Ejderha.

Tuzak ~ Empty
MesajKonu: Geri: Tuzak ~   Tuzak ~ EmptyC.tesi Kas. 08, 2008 6:10 pm

Yaralar depreşip azaldı, sineye damlalar sızdı, aşkısız yaşamanın hayali ezdi onu, anılar içinde gezdi her zaman ki gibi.. Hasreti yüreğini deşti, ebediyen onu unutacağını sandı. Gidişi nemli toprağını deşeledi. Bedenini kendisi için kazdığı çukura attı. İçinde ki ışık söndü, yüreği kendini çukura atarken sadece kendisini gömmedi, kalbinde aşkı için açılan mezara gömdü kendi elleriyle. Umudu kaybolup gitti karanlığın derinliklerinde, gözleri nemlendi. İçinde ki aşk duygusu kabardı bir den. Tanrının sadece kendisi olduğuna inanarak geçiriyordu bütün gecelerini. Her Kadehini kaldırdı, sözlerinin isyanına. Ruhu bedeninden çıkıp gitti, yokluğu ve varlığı belirsizleşti.

Saatin dilini bağlamış kader , anladığında kendinden geçmişti, istifini bozmadan kafasını kızın boynunda tutmaya devam etti. Gözlerinde ki kanlı nemler bütün vücudunu sarmıştı, genç adam, kızın kokusunu duyabiliyordu. Sırrını keşfedemediği bir çekicilik algılıyordu. İçinde ki duygulara engel olarak özüne dönmesi gerektiğine karar verdi. Yarasına tuz atıyordu bütün herkes, kime yaklaşmak istese ondan uzaklaşıyordu, ya onda bir şey vardı yada bütün hepsi aptaldı ve bunların hiç birine değmezdi. Hüzün deryasında derine daldı yine, Eşinden dostundan kaçtım dün gece, Hayalinde kaç kez kapısını çaldı. Bütün gece delirmenin eşiğinden dönerek ayıldı. Ne eli iş tuttu ne ayağı, titredi yüreği uçtu bütün gece.

Kayalarında bir ihtişam heybetli bakışları , Göl Kenarında her gece yansıyan şatafatın, Gözleri hep üstünde kaya mezarlarının. Karanlığın içinde ses çıkaran onca yaratık bütün hepsi kızı istiyordu. Ama kimseye kaptırmaya niyeti yoktu. Derin derin solumaya devam ederken gözleri kızın dudaklarına kaydı bir an için. Gözleri kızın dudaklarıyla temas ederken kızın konuşmasını dinledi. Ama hiçbir tepki vermeden öylece durdu ve yüzünde sinsi bir sırıtış belirerek ortam hakimiyetini kazandı. Asasını eline alarak bakışlarını kızın gözlerine dikti ve duvardan çektiği sol elinde ki asayı elinde döndürmeye başladı yavaş yavaş.. Yüzünde ki sırıtış hala bozulmamıştı, ormanın içinde yankılanan tiz çığlığının ardından konuşan kalın sesi ilgiyi üzerine çekmişti.


‘’-Cık…cık…cık…cık… Seninle biraz eğleneceğim, bebeğim.Sana bir soru sordum ve cevabını istiyordum.’’ Güçlü gibi durmaya çalışan kızın asıl hislerini anlayabiliyordu, istifini bozmadan asasını kızın yanağına biraz daha bastırarak bir çığlık daha attı ve ‘’-Pişman olmayacağım, çünkü kimse bir şey bilmeyecek. İkimizin arasında sır olarak kalacak olan bu anıyı hayatımın sonuna kadar saklayacağım. Eğer birine söylersen seni öldürürüm. Kimse bir şey bilmeyecek. Aslına bakarsan seni burada öldürmek isterdim ama ne yazık ki o güzel yüzünü daha görmek isterim.’’ Dedi sinsi bir bakış atarak. Kıza biraz daha yaklaşarak bağırdı ‘’-Nerden biliyorsun buraya geldiği mi?’’

Her gelişinde onu izliyor olabilir miydi? Hayır öyle olsa kestiği kedileri düşünüp midesi bulanabilirdi, ama öyle durmuyordu. Belki de sadece ortak salondan çıkarken görüyordu onu, son birkaç kere de cesaretini toplayıp onu takip etmişti. Ortamın sessizliğinden ve soğukluğundan ürkülmesi gerekilirken, Ryan hiçbir şey hissetmiyordu. Hırs gözünü kör etmişti resmen. Onun, doğasında olan buydu. Engelleyemiyordu…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/edward-r
James Simon Lorgoff

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Simon Lorgoff



Mücadele Tarafı : SD

Tuzak ~ Empty
MesajKonu: Geri: Tuzak ~   Tuzak ~ EmptyC.tesi Kas. 08, 2008 11:56 pm


Nefesi iyiden iyiye düzensizleşmiş ve inip kalkan göğsü stresini ele vermeye başlamıştı. Kırparak görüşünü geri getirebileceğini düşündüğü gözlerinde bir türlü belirmeyen berraklık, git gide kendini daha da içinden çıkılmaz bir bulanıklığa sürüklüyordu. Boynunda gezinen sıcak nefes, bütün sinirlerini ayağa kaldırmış ve algı eşiğini aşağılara çekmişti. Öyle ki tam önünde, neredeyse kendisiyle bitişik duran genç adamın nefes verişi gibi alışını da, tenindeki soğuma hissinden anlayabiliyordu. Gitgide hızlanan nefesinden Ryan’ın da sinirlendiğini düşünüyordu. Her ne olursa olsun asla ona cevap vermeyecekti. Bu en yakın arkadaşına ihanet demekti ve Paula bu ihanet için fazla dürüsttü. Tek yapabildiği susmaktı şimdi. Bir türlü yeniden sağlayamadığı görüşüne lanet etti. Ağzından belli belirsiz çıkan bir fısıltı, dayanma gücünün azaldığı anlamına geliyordu. Gitgide elleri soğumaya başladı. Bunun tam aksine yüzü git gide daha da sıcaklaştı. Vücudunun her yanını yanıbaşında duran binadaşının nefesinin etkisiyle bir soğukluk , bir sıcaklık kaplıyordu periyodik olarak.

Asasını istedikten sonra, cevap alamadığı talebine ek olarak gelen sessizlik sinirlerini ve tahammül gücünü zorluyordu. Yanı başında duran binadaşının belli belirsiz esintisi gelen erkeksi parfümü çalındı duyularına. Hareket ettiğini algılayabildi. Şimdi Paula ile dalga geçer gibi, kendisine ait olmayan bir eşya ile, kaderi boyunca kendisine eşlik edecek bir parça ile dalga geçer gibi eğleniyordu. Paula, hissettikleri fakat göremedikleri üzerine iyice sinirlendi. Ağzını açacak oldu ki; ilk duyduğundan çok daha güçlü ve kalın bir ses kulaklarını doldurdu. Duyar duymaz tüyleri diken diken olmuştu. Akabinde gelen cümlelerle iyice gerildiğini ve her hissettiği nefes ile irkildiğini hissetti. Artık sinirli ve heyecanlı olduğunu saklayamıyordu.

‘’-Cık…cık…cık…cık… Seninle biraz eğleneceğim, bebeğim.Sana bir soru sordum ve cevabını istiyordum.’’Paula yanağında hissettiği asanın soğukluğu ile geriledi. ‘’-Pişman olmayacağım, çünkü kimse bir şey bilmeyecek. İkimizin arasında sır olarak kalacak olan bu anıyı hayatımın sonuna kadar saklayacağım. Eğer birine söylersen seni öldürürüm. Kimse bir şey bilmeyecek. Aslına bakarsan seni burada öldürmek isterdim ama ne yazık ki o güzel yüzünü daha görmek isterim.’’

Tükenen tahammülü ile ilk başlarda güçlü de olsa git gide soluklaşan bir ses ile konuşmaya başladı Paula. Ellerindeki soğukluk, ela gözlerindeki bulanık bakışlara yansımış olmalıydı.

’ Lanet olsun Ryan kes şunu. Senin neyin var?! Ben, ben bir şey görmedim. Sadece biraz dolaşmaya çıkmıştım. Sonra seni gördüm vee… İşte bu kadar bırak beni gideyim.Beni korkutuyorsun. ‘’

Cevaptan tatmin olmadığını açıkça belli eden bir çığlık, yasak ormanın derinliklerindeki en vahşi yaratıkların nefretini, vahşiliğini bile bastıracak kadar erk ve hırs doluydu. Paula çözülen bağlarına rağmen dizlerinin üzerinde durmaya çabalıyordu. Yaslandığı ağaç gövdesinde biraz aşağı aydı düşer gibi istemsizce. Görüşü bulanık da olsa kaçmak için plan yapıyordu. ‘’ Lanet olasıca. Nefret ediyorum senden. Bırak beni, bırak gideyim. ‘’ İçindeki ikilem git gide büyüyordu. Aislin’i ispiyonlamak öldürülmek pahasına da olsa yapmayacağı bir şeydi. Kişiliğini oluşturan taşları yerinden oynatmak kendini kaybetmekti. Kendisini kaybetmektense, kaybolmak daha anlamlıydı. İyiden iyiye bozulan görüşü, baş dönmesi hissettiriyordu. Hafifçe sarsıldığı anda arkasındaki ağaca yasladı iki elini de, ardından da bir eliyle içindeki iyiliğe dokunabilmek adına Ryan’ın kolunu buldu. Sımsıkı kavradığı kolu hafifçe sıkarak ‘’ Görüşümü düzelt Ryan, lütfen, o zaman gözlerine bakarak anlatmak istiyorum neler bildiğimi. ‘’ Paula oynadığı kumarın farkındaydı. Eğer düşündüğü gibi kaçamazsa, sonu hiç düşünmek istemediği yerlerde bitecek şeyler olacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edward Ryan Schwanhild

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Dark Side.
Rp Sevgilisi : Claire.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Ejderha.

Tuzak ~ Empty
MesajKonu: Geri: Tuzak ~   Tuzak ~ EmptyPaz Kas. 09, 2008 2:07 am

Umuda kanat çırpan bir tek kumrusunu bile görmediği, ormanın üzerine göz gezdirdikten sonra en amansız fırtınada bile adı gibi yüreklere sevinç eken, ektiği sevinçleri tebessüm olarak biçen hayali bir arkadaş arıyordu, ya da herhangi bir canlı. Kimi sevinçten , kimi korkudan, kimi de öldürme hırsı ile koşuşturuyordu etraflarında derdine derman bulmak için, umutsuzluğuna umut aramak için... Ömür merdiven dayamış da olsa son katına menzil gözükse de ufukta, beden düşse de elden ayaktan…Düşse yatağa, duyulsa ölümün ayak sesi
solunsa soğuk nefesi

Gönül duymaz, gönül aldırmaz , Gönül on beşinde, bilemedin on sekiz. Daha yaşamayı yeni öğrendiğini söyler , Sevmeyi, sevilmeyi yeni Sevdayı yeni tattığını, tadına varamadığını. Diler bir yetmiş yıl daha, yalvar yakar… Sevinci çocuk sevinci, İlk senede duyduğu sevincin aynı. Emekleyen çocuğun ilk adım sevinci, İkinci sendeler ayrı bir sevinç, üçte ayrı…Bilir ki; Yaşamın son demidir alınan nefes, Boy verir yitmeye yüz tutmuş sevinçler, Devşirmeye bir ömür diler gönül , Yalvarış yakarış nafile, umutlar nafile, Yaşamın son demidir alınan her nefes…

Sevinç, bir çocuğun gözlerindeydi parlayarak. Sonsuz atmosferde kanat çırparak, uçuyordu kelebek gibi rengarenk... Yırtılacak diye tutamadığın bir kanattı sessizliğin adı
sevinçti sessizlik. Yakalayamadığı çocuğun gözleriydi yıldızlara dokunamayacağı kadar
gerçek olan... Tutamazdı, zarar veremezdi. Yırt, yırtabilirsen çocuğun gözlerini… Yakala, yakalayabilirsen sessizliği... Sinesinde ki sevinç , Uyumludur sevdasının gülücükleriyle, Uzun uzundur sitemleri, güneşin terk edişinde onu, nerde yaralı bir sevinç görse, Eksi dokunuşlarda , Okşayışlarını böler.. Öpüşünün… Sessiz sedasız..

Ağlamaz, inlemez bir daha… Hemencecik gelmiyor ölüm, Biliyor herkes, her nefes alışta, Biraz daha yaklaşıyor sinsice, Uzun ormanları aştıkça o, Hıçkırıklar çoğalıyor gülüşlerde. Ve bir daha… Bir daha, yalvarıyor kendi gölgesine… Terk etmesin diye nefretini, eğer terk ederse bütün bu yaptıklarından zevk almayacak hepsi anlamsız biraz davranış haline gelecekti. Sevdamızın onuruna saklanan kurşun, kalbimizin vuruşlarıyla güçlendikçe, istiyordu ki daha ağarmadan tan yeri, kuşlar alsın getirsin, O en kutsal seslenişi…

Hiç mi duymuyor, Son çağrısını meleklerin. Eğer biraz çabalasa, biraz renkleriyle oynasa yarınların, çocuk kadar masum olduğunu, Görecek seslerin… Çünkü her fasılasında zaman
Top oynar Ekseniyle Dünya'nın , ama tuz kokan okyanuslarda, kayboldukça ağıtının yankısı, sinesinde ki sevinç, Çelişkiye düşecek. Sevdanın Gülücüklerle dolu bakışlarına… Derin bir nefes alarak karanlık düşüncelerini ışığa çıkarttı bir anda, Kızın kurtulmak için her yolu denediğini görebiliyordu, ama bunun bir faydası olmayacaktı. Hiçbir şekilde ona yardım etmeyecekti; konuşana kadar…
‘’-Bebeğim, beni kandıramazsın. Boşuna nefesini tüketme, kimsenin de bizi duyacağı yok! Incarcerous!’’ hızla geriye çıktı ve asasını kıza doğrultarak kollarını ve bacaklarını sımsıkı gövdesinden bağlayan kalın ipler çıktı. Yüzünde ki sinsi ifadenin kaybolmamasına dikkat ederek bakışlarını kıza çevirdi. Hala derin derin nefes alıyordu ki bakışlarının tekrar kızın dudaklarına kaydığını fark etti. Kızın bağlı koluna kaydı yavaşça deniz mavisi gözleri, arka cebinden çıkarttığı keskin bıçağı kızın koluna götürdü. Hızla cüppeyi yırttı ve pürüzsüz bedenine değen bıçağın derisinin altına girmesiyle kızın tepkisi aynı anda gerçekleşti. Bıçağın üzerinde ki kanları diline götürdü ve yalayarak demirimsi tadı damağında ve sonra boğazında hissetti. Sıcak kan midesine giderken yüzünde ki sinsilik hiç bozulmamıştı.

Bıçağı geri cebine koyarak iplerle bağlı kıza yaklaştı ve dilini kızın boynuna sürttü. Ne yaptığını bilmiyordu, kendini kaybetmişti resmen, kızın cazibesine mi yoksa kendi içinde ki değişik türde ki çekiciliğe ve duygulara mı esir düşmüştü? Hiçbir şey bilmeden boğazını temizledi ve konuşmak için söze başladı; tekrar o, kalın ses ormanın orta yerinde belirdi ve ardı sıra konuşmaya devam etti;
‘’-Şimdi anlat her şeyi, tatlım.’’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/edward-r
James Simon Lorgoff

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Simon Lorgoff



Mücadele Tarafı : SD

Tuzak ~ Empty
MesajKonu: Geri: Tuzak ~   Tuzak ~ EmptyPtsi Kas. 10, 2008 1:11 am


Her ne kadar oynadığı oyunun saçmalığının farkında olsa da, her ihtimali denemeye değer buluyordu. İçinden bir ses, bu sefer fazlaca ileri gittiğini söylüyordu. Karşısındakini bir aptal yerine koyması yetmezmiş gibi, sergilediği kusursuz oyunla da, inandırıcılığını arttırmak gibi adice bir çabaya girmişti. Fakat kendisine yapılanlar, oynadığı oyundan çok daha adiceydi. Paula, koruma içgüdüsü ile çıktığı yolda, kurduğu kendi tuzağına düşmüştü. Tamamen iyi niyetle çıktığı yolda, kötü niyet duvarlarından örülmüş bir zindanda, avcısı ile yapayalnız bir avdı şimdi. Titreyen bedeni git gide kendi bile inanmadığı yalana inanmayan avcısının hırs dolu nefretini hissediyordu. Yüzündeki ifadeyi bulanık bakışlarına rağmen değiştirmemeye çalışarak, ancak karaltısını grebildiği Ryan’a doğru bakmaya devam etti. Hiçbir şekilde kendisine inanmadığını nefesindeki ritimde bile hissetmesi zor olmamıştı.

Karşısında duran yıllardır aynı armayı taşıdığı binadaşıydı. O an için yüzünü görememesine rağmen, Hogwarts’a geldiğinde dikkatini çeken ilk kişiydi. Bir türlü yıldızları barışmasa da, bir zamanlar çok iyi tanıdığı eski bir arkadaşıyla birlikte olan Ryan’ın, aynı tanıdığı kız gibi, çok da kötü olamayacağını düşünüyordu. Arada bir birbirlerini çok iyi tanımadıkları için garip bakışmalar olsa da, Paula hiçbir zaman Ryan’ın kendisinden bu denli nefret edebileceğini düşünmemişti. Şimdi yanında soluyan sanki yıllardır aynı binayı paylaştığı kişi değil, bir yabancıydı. Paula’nın görüşünü kaybettiği anda,Ryan gitmiş, yerine bakılması bile imkansız derecede çirkin, kötü kalpli,acımasızlığı ruhunu bile yok edecek kadar vahşi bir yaratık gelmişti. Soluğundaki sıcaklık, nefretin büyümesi için içinde yanan ateştendi. Her geçen saniye biraz daha çıldırtıcı ve pes ettirici olmaya başladığında, bedenini saran kalın ve sağlam iplerle, iyice yere yıkıldı. Ne olduğunu anlayamadan gelen ikinci bir saldırı artık ölüme yaklaştığını düşündürmeye başlamıştı.

Etini kat kat yararak içeri ileri ilerleyen soğuk metal, girdiği gibi geri çıktı cübbesinin kalın kumaşına sürtünerek. Kolundaki derin kesikten yavaş yavaş dışarı süzülen kan, kolundaki soğuk deriyi süzüldüğü gibi yavaş yavaş ısıtıyordu. Yanı başında duran genç adamdaki dengesizliği sezmişti Paula. Öz sıvısından aldığı iki damla ile hırıltıya benzer çıkardığı sesler, onu bedenini çoktan terk etmiş, zavallı bir ruh gibi algılamasını sağlıyordu. Narin derisini yırtan bıçak ile attığı çığlık karanlıkta kaybolurken,artık tek çaresinin, çaresizce avcıya yalvarmak olduğunu anlamıştı. Umutsuzca, nefes nefese sıraladı cümlelerini. Hıncını almanın cümlelerle mümkün olacağını düşünecek kadar aptallaşmıştı. İlk anda engelleyebildiği siniri ile son atışlarını yaptı:

‘’ Ryan! Kendine gel! Bana ne yaptığını görmüyor musun? Benim Paula. Sana ne yaptım, sadece takip ettim. Anla artık bir şey bilmiyorum, sakladığın her neyse bilmiyorum ve umrumda da değil hasta sefil şey! ‘’

Anlaşmak ve konuşmak git gide zorlaşıyordu. Her ne kadar çırpınsa da kurtulamadığı ipler canını daha da yakmaya başlamıştı. Üzerinde bir de sürekli olarak bilmediği ama öğrenmek için delirdiği gerçeği anlatmaya zorlanması, Paula’yı acılar içinde bile olsa çileden çıkarmıştı. Artık ne kendini, ne binasını, ne de arkadaşını düşünecek hali kalmıştı.

‘’ İnan bana buradan kurtulduğumda seni kendi ellerimle öldüreceğim! Bir şey bilmiyorum anla artık. Bırak beni! ‘’ Sinirlerine hakim olamadığından hem sesi daha da yükselmiş hem de göz yaşları, henüz görüşünü bile sabitleyememiş gözlerinden akmaya başlamıştı. Kısık kısık nefesler alarak, kesik kesik cümleler kurdu.

‘’ Yeter, yalvarırım çöz beni! Bırak gideyim. Ne istiyorsun benden…Söz veriyorum aramızda kalacak. Bildiğim tek şey ormana gittiğindi. Bunu da seni takip edip anladım. Ormanda ne yaptığın hakkında en ufak bir fikrim yok,yemin ederim. Uyuyamadığım bir gece seni yatakhaneden çıkarken gördüm. O zaman öğrendim. Belki konuşmak istersin diye biraz takip ettim. Ormana giden yolda seni kaybettim zaten. Bekçi kulübesine yakın bir yerde geldiğini görünce saklanıp, geçide girdiğini gördüm. İşte hepsi bu kadar. Çöz beni artık Ryan! ‘’

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edward Ryan Schwanhild

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Dark Side.
Rp Sevgilisi : Claire.
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Ejderha.

Tuzak ~ Empty
MesajKonu: Geri: Tuzak ~   Tuzak ~ EmptyPaz Kas. 30, 2008 12:39 pm

Yağarken kalbine özlem hicranla,Yarımdır besteler güfteler hüzün. Onsuzluğa sürgün gönülü hüsranla, Yarımdır besteler güfteler hüzün. Her an hayalinde, aklımda yüzü.. Dökülüyor kirpiğine gözlerinden hüzün. Gönülde açıyor son gülü, güzün. Yalnızlığa mahkum yüreği yanar durur. Güz ayazı yemiş elleri kanar. Gönül hiç unutmaz ismini anar. Yarımdır yarım kaldı her şey, bütün yaşananlar.. Hicran ılgıt ılgıt kalbine akarken Suskuyla gülümsüyor gözleri bakarken. Hasreti sinede gizli. Gözlerini açtığı her yerde gördüğü tek kişi her zaman o, oldu. Başka birinin yerini almasını istemiyordu, alamazdı zaten.. Kalbini çaldırdığı kişiden; kimseye vermemesini istemişti sanki. Dudaklarından süzülen birkaç sözcüğün sonunda bitmişti bütün bu olanlar artık ağzından çıkacak en ufak bir şey bile bunu düzeltemeyecekti.

Şarkılar hüzünlendi gözlerine baka baka, hüsrana uğradı; ruhumun yoldaşı kırık notalar. Vurgun yemiş gamlı bütün kıtalar. Hiç olumlu bir şey çıkmıyordu artık bestelerden. Hep kötü şeyler düşünüyor, hissediyordu. Bunu değiştirmek istiyordu, ama beceremiyordu işte. Aylar öncesinde biten bir şeyi unutmak öyle zordu ki, seneler geçse de unutmayacaktı belki de.. Tabii en iyisinin unutmak olduğunu biliyordu ama hiçbir zaman önemli bir şeyi unutmamıştır. Hele ki onun için dünya’da en değerli olan şey; aşkken. Ama artık ne aşk’a inanıyordu, ne de Tanrıya. İkisinin de yok olduğunu sanıyordu. Sadece kötülük olmalıydı dünya’da sadece tek hakim; kötülük.

İyilikten hiçbir iz yok, acıma hiç yok.. Bunca yıl gönlünü yakıp kavuran, Dertten derde salan hüzün gidiyordu artık. Yolluyordu bütün bedeninden. Kendini toparlayacaktı artık.. Yakıp küllerini yele savuracaktı. Bir tek onda mı kalmıştı hüzün? Çoğu kişi aşk acısı çekiyordu. Ama Ryan’ın derdi farklıydı. On hayatının anlamı gibi görmüştü. Her şeyin merkezini onun üzerinde görmüştü. Ama her seferinde ondan uzaklaşıyordu. Ağlamayacaktı artık, kendine söz vermişti. Gönlünün kapısı sevdaya örtük. Âşık olanların sonunu görmüştü artık. Onu, ondan çalan tek duyguya veda ediyordu artık…

Sevda deryasından kurtulup kaçtı, Yeni ufuklara yelkenler açarak. *Oh be* diye rahatlamak istedi ama hala çilesi bitmemişti. Ve rahatlayacak gibi de durmuyordu. Acıdan gülmeyi unutmuştu, Eskiden oydu zorlanıp gülerdi. Bu aşktan sonra her şeyi alt üst olmuştu, hiç yaşanmamasını istiyordu şimdi. Onu hiç tanımamak. Öyle daha kolay olurdu, gerçi yine aşık olurdu ama hiç olmazsa çıktıktan sonra ayrılmazlardı. Ya da birbirlerine darılmazlardı. Karşısına çıkmamasını umuyordu. Bütün umudu yıkılsa da ayakta durmaya çalışıyordu. Kör ediyordu gönlü onu. Onsuz hayat anlamsız oluyordu, hiçbir şey duymak görmek istemiyordu.

Ama şarkılara küsemiyordu, çoğu onu anlatıyordu. Hayatını, kötü kaderini.. Acı bir çığlık atmak istedi bütün bunlar aklına gelince. Kapısının çalınmasını istemiyordu. Gönlünde kırgın yatan bir aşk, hastalanmıştı artık. Ölümcül bir hastalığa kapılmıştı.. Bir tutam mutluluktu kuytuda sakladığı, El sürmeye kıymayıp sadece kokladığı. Ama artık koklamaktan daha fazlasını yapmak istiyordu; içine çekmek, onun hep yanında olmasını sağlamak. Ama karşıdan bakınca bu gerçekten çok zor görünüyordu. Hayaldeydi mutluluk sadece bir kaç kare, Acımadan sökülüp o da atıldı yere. Şimdi neyi koklayacaktı? Nasıl onun yokluğunu unutacaktı? Belirsiz… Gözleri boşluğa kaydı, bütün umutlarını kaybetmiş bir kedi gibiydi. Kedilerin o hallerini çok iyi bilirdi. Aslında bütün kedilerin sonu gibi mi olacaktı onunkisi de ?

Bir kırık tebessümü yine kederle yudumladı, kafasının içinde yankılanan ses hiç durmayacak gibiydi. Deli gibi tekrarlıyordu *Çöz beni artık Ryan!* Bağırıyordu, çırpınıyordu. Hayatının dönüm noktasındaymış gibiydi. Eline aldığı kanlı bıçağı boğazına götürdü kızın. O, an için öldürme duygusu kabarmıştı taş kalbinde. Ama kızın boğazında düğümlenen ve bütün vücudunu saran kalın ipleri kesti. Onun bir şey bilmediğine ikna olmuş gibiydi. Aslında biraz da kendini kaybetmişti. Duygularını kontrol altına almıştı oysa ki. Çok önceden.. Silvia varken.. Her şey güzeldi.. Şimdi bütün duyguları eskisinden de beter olmuştu. Her şey iki kat artmıştı. Derin bir nefesin ardından gözlerini kıza çevirdi. Onun, asasını cebinden çıkartarak eline tutuşturdu. Hiçbir şey demek istemiyordu, içinden gelmiyordu aslında. Ama küçük bir şey söylemek iyi gelebilirdi belki de..


‘’-Ben.. bilmiyorum lanet olsun. Daha sonra konuşalım.. ‘’ Kafasında ki kararsızlık her halinden belliydi. Ne yapmaya çalıştığı ise bilinmiyordu, kendisi bile bilmiyordu aslında bunu. Bir sessizlik oldu. Ama kendini bu sessizlikten kurtarmak istercesine öksürdü. Gözlerinde ki teri silerek bıçağı cebine sıkıştırdı. Asasını sağ eline alarak cüppesini çekiştirdi ve kıza son bir bakış atarak hızla oradan çıktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/edward-r
James Simon Lorgoff

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
James Simon Lorgoff



Mücadele Tarafı : SD

Tuzak ~ Empty
MesajKonu: Geri: Tuzak ~   Tuzak ~ EmptyPaz Ara. 07, 2008 1:33 am



Söylediği son sözlerden sonra artık çözülmeye dair ümitlerini yitirmeye başlamıştı. Hala düzelmeyen görüşünün kendisinde kalıcı hasarlar bırakmasından korkuyordu. Karşısında çelişkiler içinde, kaybetmiş ruhunu arayan, hıncını bütün dünyadan almaya hazır, kanı damarlarında bir insanınkinden daha hızlı aktığı belli olan, hayal meyal görebildiği binadaşı; etrafında bir türlü seçemediği fakat belli belirsiz kendilerini gösteren otlar, ağaçlar. Birkaç baykuşun derin ötüşü. Rüzgarın okşayan fakat faydasız varlığı, içinden gelen ağıtların beynindeki gürültüsü, hepsi birleşiyor ve anlamsız bir yoğunluk oluşturuyordu.



Sanki gözlerinden akıtabilse şeffaf, alabildiğine yoğun, civa gibi ağır damlalar akıtacaktı. Ayağa kalkabilse koşmak için gücünün kalıp kalmadığından çok, kaybettiği kanın miktarını anlamak için koluna bakacaktı. Vücudunu kaplamaya başlayan soğukluk havadan mı, korkudan mı, yoksa kan kaybından mı bilemeden; hala hareket edip çırpınabilecek kadar gücü olmasına şaşırıyordu. Çaresizliğinin vermiş olduğu inat duygusuyla neredeyse hırlayarak iplerden kurtulmaya çalışıyor. Denedikçe yarası açılıyor ve gücü tükeniyordu. Artık kendini bırakmak üzereyken yavaş yavaş kendisine doğru yaklaşan bıçağı seçebildi çeliğin ay ışığıyla parlayışından. Bir el yavaş yavaş boynuna yaklaşıyordu. Soluk alıp verişi hızlanan genç adamın nefesindeki koku tuhaftı. Ağır bir demir kokusu ortalığa yayılıyordu.



Son sözlerini söylemek isteyen bir mahkum gibi ağzını açacak gibi oldu; fakat hemen ardından buna gerek kalmadığını anladı. Bıçak zarar vermek için dolaşmıyordu bu sefer etrafında. Paula’yı iplerden kurtaran Ryan, asasını da eline tutuşturdu. Paula ne yapacağını bilemez halde ayakları ile kendisini geri itip sadece asayı sımsıkı kavradı. Bulunduğu yerden hızla kaçarak uzaklaşan Ryan’ın son sözlerini dinleyemedi bile. Bir büyü ile onu durdurmak ardından da canına okumak istiyordu. Fakat etrafını göremediğinden hiçbir şey yapamadı. Gecenin karanlığında siyah cübbeli çocuk görünmüyordu. Şimdi ormanın ortasında yalnızdı. Gecenin ilerleyen saatleri, saklandıkları yerden dışarı çıkarıyordu bütün orman sakinlerini. Ardında birkaç çalı sesi duyduğunda olduğu yerden bütün halsizliğine rağmen fırlamayı başaran genç kız olanca gücüyle koşmaya başladı gittiği yeri göremeden.



Takıldığı çalılara aldırmadan, düştüğü gibi yine ayağa kalkıyor, ardından da koşmaya devam ediyordu. Nereye gittiğini bir türlü göremediğinden sadece hislerine güvenebiliyordu. Bir süre sonra Hogwarts’ın ışıklı binasına yaklaştığını düşündü aydınlanan çevreden. Asasını eline alıp son nefesini verir gibi hırıltıyla ‘’ Accio panzehir! ‘’ diye bağırdı. Açık duran elini dolduran minik tübü, bir dikişte bitirirken, beklemek için uygun yerde olup olmadığını bile bilmiyordu. Bir dakika içinde düzelen görüşüyle birlikte bir tazı gibi doğru yönü bulduğunu anladı. Taş binaya doğru sanki annesini bulmuş bir çocuk gibi koşarken bir yandan da gözlerinden yaşlar boşanıyordu. İçinden savurduğu küfürlerin ardı arkası kesilmiyordu. Hastane kanadına gitmesi gerektiğinden adımlarını bulunduğu yerden kuzeye çevirdi. Git gide düşen tansiyonu adımlarını yavaşlatsa da, intikam için kendini toplayacağı günü beklemeliydi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Tuzak ~

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-