Hogwarts Geleneksel Cadılar Bayramı Şöleni

Misafir

Tarih 31 Ekim Cuma....

Rüzgarın hafif meltemlerle estiği bir son bahar gününde Hogwarts'ın büyük ve heybetli salonu açılıştan bu yana ikinci kez süslenmeye başlamış durumda. O günkü saldırıdan bu yana tüm kalpleri saran korku hala bazılarını huzursuz etse artık yaralar yavaş yavaş sarılmaya başlandı. Okul yönetiminden olan Profesör James bunun öğrencileri yeniden güldürecek eğlendirecek bir parti olması için öğle yemeğinden sonra salonu kapattırarak başladığı çalışmaların sonunda gerçekten mükemmel görünüyor.

Neler yapılmamış ki? Büyülü tavan akşam yemeği için yıldızların sık sık kaydığı bir gece göğü şeklinde sihirlenmiş. Havada asılı kalmış bir şekilde uçuşan bal kabaklarından ışıklar süzülüyor. Binaların diklemesine uzanan uzun masaları cadılar bayramına özel hazırlanmış örtülerle süslenmiş ve önünde açılmayı bekler şekilde duruyor. Aynı şekilde düzenlenmiş profesörler masasıyla arasında büyükça dairesel bir alan süslenmiş ve iyi bir şekilde ışıklandırılmış. Profesör James'in kendi döneminde okuyan bir müzik gurubu için de pistte yer ayrıltılmış durumda. Kısacası bu gece öğrencilerin eğlenmesi için her şey hazır. Ve... Öğrenciler de yavaş yavaş kendilerini bekleyen alana dolmaya başlıyorlar.

Mitoloji

Kucağını kaymak biralarıyla doldurmuş olan Myra kim isterse ona vermek koşuluyla Büyük salona daldı.. Etrafta bir sürü uçan yaratık ve Hogwarts hayaletleri geziyordu. Kucağındaki biralar dökmemeye çalışan Myra aniden içinde bir soğukluk hissetti ve tam o anda aslında bir hayaletin içinden geçtiğini anladı. Başını çevirip baktığında bu hayaletin kafasız Nick olduğunu fark etti. Sonra hayalete doğru dönüp:

"Özür Dilerim Nick önüme bakmıyordum"

dedi yumuşak bir ses tonuyla. Nick önemsiz olduğunu belirten bir işaret yaptı ve tam bu sırada Myra Nick'e eğlenip eğlenmediğini soracakken kafasını yerinden oynatan Nick Myra'nın cümlesini tamamen değiştirmesine neden oldu..

"Neyse o zaman gecenin ilerleyen saatlerinde görüşürüz"

der demez Myra arkasına dönüp oradan hızla uzaklaştı. Nick'ten Gryffindor hayaleti olmasına rağmen nefret ettiği söylenemezdi ama bazen bu kafa olayları Myra'nın huzurunu kaçıyordu..

Sarı saçlı kız şimdi salonun ortasında kucağında içkilerle kalmıştı ve nedense kendi binasından hiç kimseyi göremediği gibi samimi olduğu herhangi birini de göremiyordu..

Gezgin

Geleneksel Cadılar Bayramı Şöleni...Bu sefer ki biraz farklı. Çünkü Büyük Şölende ki acıların unutulması için. Mel bunun farkındaydı. Büyük Şölende babası bir Slytherinliyi,en yakın arkadaşını,sırdaşını Dia'yı öldürmüştü. Bir cani,acımasız üstüne üstlük çapkın biri haline gelmişti. Tüm bunları düşünürken elinde ki balkabağı sularını taşımakta zorlanıyordu.

Önünden geçenler çarptıkça üstüne birşeyler dökülüyor,Mel gittikçe sinir oluyordu. En son Gryffindor masasından geçerken 2 çift kızın yanına gelip " İster misin? Korkma zehirlemem seni şapşal" dedi.. Kızın yüzü ekşidi ve "Hayır saol" deyince Mel de tam yapmak istediği şeyi yapma fırsatı buldu. Balkabağı suyunu aldığı gibi kızın üstüne doğru döktü. Ardından yapmacık olduğu belli olan bir ses tonuyla " Ah!Canım.Çok özür dilerim bilmeden oldu" deyip oradan uzaklaştı. Elinde hala 4 bardak balkabağı suyu vardı. Ravenclaw masasına giderken gözleriyle Ross'u arıyordu. Henüz gelmemiş olmalıydı. Neyse diyerek masada oturanlara birkaç bardak uzattı. Hepsi gülümsemeyle karşıladı balkabağı sularını. Ardından Slytherin masasına doğru yöneldi. Ama hiç kimse yoktu görünürlerde.Myra,Ophélia,Jess ve daha fazlası. Neredeydiler? O sırada kafasını düzeltmeye çalışırken Kafasız Nick'i gördü ve yanına koşarak " Hey! Kafasız,şu tatlı,bulanık takıntısı olan yani benim özelliklerime benzeyen Myra'yı gördün mü?" dedi. O da kafasıyla onaylarcasına işaret verip eliyle sağ tarafı gösterdi. Elini boş bedeninden geçirdi ve gösterdiği yöne doğru, elinde balkabağı sularıyla ilerlemeye başladı..

Mitoloji

Myra daha fazla dayanamayıp elindeki tüm bardakları Slytherin masasına bırakmıştı fakat hala kimseyi görememesi sinirlerini bozuyordu. Bıraktığı bardaklardan birini kapan kız kaymak birasını içmeye başlayarak çevreyi izlemeye devam etti. Gryfindorlular mutlu gözüküyordu ve şu an onun mutsuz olması onun moralini daha da bozdu.

Başını çevirip az önce geldiği yöne bakan Myra Slytherin cüppeli birini görür gibi oldu ama gördüğü kişinin elindeki bardaklar o kadar fazlaydı ki Myra durduğu yerden yüzünü seçemiyordu. Cüppesinde yeşilller olduğuna yani oradakinin bi' Slytherinli olduğuna emindi. Olduğu yerden biraz kıpırdayan Myra gelenin Melody olduğunu fark etti. Sevinç gösterileri ile masanın yanından ayrılan Myra yanından geçerken bir Gryfindorluya sertçe çarptı ve sonunda Melody olduğunu kesinlikle görebildiği kıza seslendi..

"Mell!..Burdayım.."

dedi ama Myra çok fazla heyecanlanmış olacak ki salonda pek çok kişi kendilerinin adı da Melody'miş gibi dönüp Myra'ya baktılar.. Myra bakanlara bakarak yine aynı ses tonuyla..

"Ne.. Ne var!?"

diye çıkıştı ve Melody'nin kendisini fark etmesini bekledi.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

-Şu lanet formaliteler!!
5 parşömen uzunluğundaki ödevini bitirdikten sonra diğer Ravenclawlı kızlardan birinin onu uyarması ile sarf etmişti bu sözleri. Büyük annesi yanında olsa herhalde onu nazik ama kendini kabul ettirici sözü ile onu uyarırdı. Ama ne yazık ki büyük annesi onun yanında değildi. Aslında onu sevmiyor değildi fakat o ses tonu yok muydu? Sanki insanlara bir şeyler söylerken aynı anda gizlice büyülü sözler fısıldıyor muş gibi bir etki yapıyordu. Ve Presca onun söylediği hiçbir şeye karşı gelemiyordu o yüzden.
Parşömenlerini ve diğer eşyalarını sandığına tıktıktan sonra en azından saçlarımı taramalıyım diyerek ayna karşısına geçti. Ah işte büyük annesinin ona yaptırdığı alışkanlıklarından biri daha…Presca daha önceden büyük annesinin onun üstünde bu kadar büyük bir etki bırakabildiğini hiç düşünmemişti. Ama şimdi bunu görüyordu ve bundan sonra kendi isteği olan şeyleri yaptırabilmeye dikkat edecekti.
Kızlar Yatakhanesinden ayrılırken eline her zamanki birkaç kitap almayı ihmal etmemişti. Balolar mı? Ah hepsi sadece formaliteden ve eğlencesiz şeyler olurlardı. Ama yine de o ortamda bulunup insanları incelemek ve onlar hakkında yorum yapmak zevkli oluyordu. Aslında cadılar bayramı için daha özel bir şeyler beklemişti Presca. Kendisi büyük annesinin yanında daha okula gitmezken hep değişik şeyler yaparlardı. Onlar hep Presca’nın istediği kişiye bürünmesine ve çeşitli oyunlar oynayıp birbirlerini korkutmalarına izin verirdi. Presca anıları hatırlayınca gülüyordu. Belki o zamanlar mutlu olduğundan belki de yaptıkları gerçekten komik olduğundan. O zamanlar gerçekten küçük olacaktı ki büyük annesinin korkutabildiğine inanabilmişti…
Kitaplarının göğsünün üstüne yasladıktan sonra ellerini üstüne kilitledi ve ilerlemeye başladı. Kule koridorlarında pek tanıdık birilerini göremese de daha alt katlarda kişi çoğunluğu artmıştı. ‘Şimdi yanında biri olsaydı aslında fena olmazdı.’ Diye kendi kendine sitem ile karışık söylendikten sonra büyük salona vardı. Pek bir kimse henüz teşrif etmiş gibi durmuyordu. Başka masalardakileri incelemeden direk Ravenclaw masasına yöneldi. Birilerinin gelmesini beklemek gerçekten sıkıcıydı. Bir an geri dönmeyi düşündü ama kulelerde idi onların binaları, yakın olsaydı belki düşünebilirdi. ‘Demek birileri sahne alacak.’ Diye mırıldandı hazırlanan sahneyi gördüğünde. Düzgün birileri olsa iyi olurdu sahne alacak kişiler. Yoksa gece iyice çekilmez olurdu. Gözlerine havada asılı duran balkabaklarına diktikten sonra birileri onu uyandırana kadar uyumaya başladı. Bu normal bir uyuma değildi tabi ki. Gözleri açık bir şekilde düşünceleri uyuyordu sanki.

Gezgin

Yorgunluğunu,sinirini,kafasındaki düşünceleri birkaç saatliğine çıkarıp,bir kavanozun içine hapsetmişti sanki.Hayır...Ne yazık ki bunu yapamamıştı.Yapmayı yada yapmış gibi davranmayı çok isterdi ama kahkahalarının ardındaki hüznü saklamakla yetinebilmişti sadece.

Vanessa,Gryffindor ortak salonunda Kate ve Isabella ile konuşup,gülüşürken,salona 7.sınıflardan bir arkadaş grubu girdi.Her zamanki havalarıyla ortalarda süzülüyorlardı.Cadılar Bayramı Şöleni için süslenmeye karar vermiş olacaklar ki,doğruca kızlar yatakhanesine çıktılar.Ortak salonun kapısı henüz kapanmıştı ki,yeniden açıldı.İçeri 1.sınıflardan bir kız girdi.Heyecanlı,aynı zamanda şaşkın bir hali vardı.Tavuk gıdaklamasına benzeyen bir sesle,coşkuyla,ortak salondakilere hitap ederek konuştu.

"Hey,burada ne işiniz var?Büyük Salonu görmelisiniz.O kadar harika süslenmiş ki...Büyüleyici görünüyor."

Vanessa,yerinden kalkıp,yüzündeki gülümseme ile kızın yanına gitti.Kızı omuzlarından sıkıca kavrayıp,bir koltuğa oturttu.

"Sakin ol,Hilly.Biraz oturup sakinleş.Bu her yıl yapılan bir şölen ve Büyük Salonda her yıl birbirinden güzel eğlenceler düzenlenir.Yakında buna alışırsın." Sonra Isabella ve Kate'e döndü.

"Eee kızlar,partiye hazır mısınız?Açılış Şöleninde olanlardan sonra bu herkese ilaç gibi gelecek.Gelin de bir bakalım."

Kate ve Isabella yerlerinden sevinçle fırlayınca,hep beraber Ortak salonu terk edip,Büyük salonun yolunu tuttular.

Büyük Salon o kadar güzel görünüyordu ki...Hala da,herkes arı gibi çalışıyor,eksikleri kontrol ediyordu.

Vanessa,başını kaldırıp,büyülü tavana baktı.Aynı anda bir sürü yıldızın kaydığı mükemmel bir gökyüzü görüntüsü verilmişti.Etrafta uçuşan bina hayaletleri insanın içini ürpertiyordu.Bina masalarına baktığında her birine süslü örtüler serildiğini gördü.Masalara bakarken,ister istemez gözü Hufflepuff masasından fazla takılmıştı.Kimlerin olduğuna bakarken,Isabella'nın sesini duydu.

"Haydi Ness,oturalım artık."

Vanessa,Gryffindor masasına baktı.Neredeyse yarısını dolduracak kadar öğrenci vardı.Şamata yapıyor,gülüşüyorlardı.Başını kaldırıp,tekrar büyülü tavana ve süslere baktı.Fısıltıdan biraz yüksek sesle,mırıldandı kendi kendine.

"Hogwarts'ı çok seviyorum".

Vanessa,Kate ve Isabella ile Gryffindor masasında,yakın arkadaşlarının bulunduğu bir yere oturup,muhabbetlerine katıldılar.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

'' Mutlu cadılar bayramı kızlaaarr!! ''

Bütün gün rastladığı her noktada arkadaşlarının burunlarına üflediği parti düdüklerinden dudakları yorulmuştu. Sağa sola koşturup yapılan hazırlıklarla dalga geçiyordu kendisininki bittiğinden. Her zamanki kıyafetlerinden biraz daha korkunç bir etek ve tamamlayan bir bluz giymiş üzerine yapmacık kırmızı damlalar damlatmıştı. Dudaklarını parlak kırmızı bir renge boyamış ve başına da minik iki şeytan boynuzu figürü yapılmış bir taç takmıştı. Temaya tamamen uygun görünüyordu ve hiç çaba harcamamıştı. Makyajı, saçı, havası zaten bütün gün boyunca onu hazırlamıştı.

Büyük salona gitmek üzere yatakhaneden çıktığında hala neşeliydi. Etrafa bakınıp tanıdıklarına göz kırparken çoktan büyük kapılardan içeri girmişti. Oldukça büyüleyici bir manzara algılarını sarstı. Büyümüş ela gözleri yaramaz bir çocuk gülümsemesi ile birleşip muzurluğunun yüzünden okunmasını kolaylaştırdı. Arkadaşlarından birkaçının oturduğu masaya doğru yönelirken Vanessa' ya el salladı. İçkileri dağıtan Slytherinli garsonlardan birinden bir kaymak birası aldı. Alırken '' Demek ayak işlerini siz yapıyorsunuz. '' demeyi de ihmal etmedi. Elindekileri taşıma telaşına düşmüş Slytherinli Paula ile sonra hesaplaşacağını söyleyen asılsız tehditler savuruyordu.

Başıyla yaptığı ve '' Hı hı. '' yorumuyla tamamladığı tavrı kızı iyice çileden çıkarsa da umursamadan koyu bir sohbete dalmak üzere masaya döndü yönünü tekrardan.

Gezgin

" Bir an önce hazırlanmanızı umuyorum küçük şeyler. "

Yine o lanet olası sesi duymuştu. Tam rüyanın en güzel bölümündeyken uyandırılmak kadar kötü bir şey olamazdı herhalde. Adeta deliye önen Rose , bir hışımla yatağından kalkıverdi. Hava hafiften esiyordu. Doğa tam anlamıyla tertemiz ve bol bol oksijen içermekteydi. Tam Rose' luk bir hava vardı dışarıda. Ve işte kutsal gün.. Cadılar Bayramı Balosu vardı. Rose bu balo için kendine mükemmel bir elbise hazırlatmıştı. Fakat ilk önce ılık bir banyoya girmesi gerkeiyordu ki, oraya temiz bir şekilde gidebilsin. Sessiz adımlar ile banyoya doğru yöneldi. Çıplak bedenine vuran ılık su, onu rahatlatıyordu. Bir yandan da kısık bir ses tonu ile şarkı mırıldanmaktaydı. Rose; her zaman banyo alırken şarkı söylerdi , bu artık onun için bir hobi haline gelmiş bulunuyordu. Yumuşak , kızıl saçlarını durularken; elleri adeta bir sabun gibi kaymıştı saçlarından. Su her yüzüne vurduğunda gözlerine kapatıp , bunun tadını çıkarıyordu. Banyo faslını bitirdikten sonra elini pembe bornozuna doğru uzatıp çıplak bedenini sarmak istercesine ; bornozu üzerine geçirdi. Islak ayaklarıyla yürümekteydi. Balo akşam başlayacaktı. Rose elbisesini şimdiden giymemeyi tercih etti ve üstüne rahat bir şeyler geçirdi. Saçlarını yavaşca taradıktan sonra salık bırakıp kahvaltı yapmak üzere Büyük Salon' a doğru yol aldı.

Büyük Salon' a vardığında henüz hazırlıkların yeni yeni yapıdlığını gözlemlemişti. Huffepuff Masasına geçip bir kaç şey atıştırdıktan sonra biraz durup; hazırlıkları izledi ve daha sonra fazla zaman kaybetmemek istercesine fişek hızıyla oradan ayrıldı. Şimdi ise göl kenarına gelmişti. Bu müthiş doğanın kokusunu içine çekmeden rahatlamayacaktı anlaşılan. Çimlerin üstüne oturur oturmaz derin bir nefes alarak , temiz havayı içine çekti ve yutkundu. " Hava ne güzel. " demişti kendi kendine o anda. Daha sonra meraklı bakışlar iel etrafını süzmeye başladı; kim bilir belkide herhangi bir öğrenci onu kendi kendine konuşurken görmüş olabilirdi ve bu da Rose için hiç iyi olmazdı. Göl kenarında ağaçların esintisiyle yarım saat geçirdikten sonra hazırlanmak üzere yatakhaneye çıktı. Ve işte sonunda o güzeller güzeli elbisesini üstüne giyecekti. Narin ellerini beyaz, alttan fırfırlı ola sade ve güzel elbisesine doğru yönlendirip bir hamlede kendine doğru çekti. Elbiseyi üzerine geçirmedi bir kaç dakikasını almıştı.

Fakat her şey o güzel elbiseyi giymek için değerdi. Hemen aynada gidip kendine baktı. O kadar güzel görünüyordu ki, tıpkı bir prenses gibi. Annesi onu bu şekilde görseydi çok sevinirdi. Şimdi sıra saçını yapmaya gelmişti. Aynanın karşısına geçips açını arkadan topuz şeklinde topladıktan sonra yüzüne sade bir makyaj yaptı. Bu onu daha da çekicileştirmişti. Şimdi tam anlamıyla mükemmeldi. İçinden - bu gece herkes beni konuşacak- diye geçirdi. Kendini övmeye bayılıyordu. Karışık meyve kokusunuda üzerine sıktıktan sonra küçük gece çantasını koluna takıp ortak salona indi. Onu gören öğrenciler " Şuna baksana ne güzel olmuş. " gibilerinden konuşmaya başlamışlardı. Rose bunun üzerine ufak tebessümlü gülümseler fırlatıp göz kırpıyordu. Balo saatinin yaklaştığını görünce; onlara hiç aldırmadan oradan ayrıldı. Büyük Salon' a doğru yürüyordu. Koridorda yankılanan beyaz topuklu ayakkabılarının çıkarttığı sesler ona ayrı bir hava katmıştı. Ayakkabısının önünde elmas süslemeler bulunuyordu. Rose, bu tür kadınsı süslemeleri çok severdi.

Sonunda Büyük Salon' a varabilmişti. O muntazam ve büyük kapı şıp diye açıldı ve Rose ilk adımlarını attı. İlk önce gözleri havada asılı duran balkabaklarına ilişmişti. Daha sonra ise binaların masalarındaki örtüler.. Evet baloya özel oalrak değiştirilmişti ve bu çok şık durmuştu. Balkabaklarından süzülen ışıklar ortama ayrı bir hava katıyordu. Rose tüm bu olanları izledikce yüzünde muzip bir gülümseme beliriyordu. İçinden - vay canına- dercesine geçirdi. Şimdiden öğrenciler büyük salona doluşmaya başlamışlardı bile. Rose' un balo için henüz bir kavalyesi yoktu ve bunun için birazda olsa üzülmüştü. Umutsuz bir ifadeye bürünüp Hufflepuff Masasına doğru yöneldi.

» Hogwarts Bunu Unutamayacak!

Hogwarts Geleneksel Cadılar Bayramı Şöleni

Hogwarts Geleneksel Cadılar Bayramı Şöleni

Similar topics

Similar topics