AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Yabani Otlar
Bir Kulüp Mü Kuruluyormuş | Bir Tıkla Bakalım!
- Duyuru Panosu -
Işık Tapınağı
Model Değiştirme
Model Başvuruları
Debbie'nin Grafik Galerisi *yeni
' Cuteness s i g n a t u r e s.
La Révolte
Özel Model Başvuruları
Salı Mart 15, 2016 10:01 pm
Ptsi Şub. 22, 2016 12:43 am
C.tesi Ekim 02, 2010 11:08 am
Perş. Eyl. 30, 2010 11:07 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 10:04 pm
Perş. Eyl. 30, 2010 6:40 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:37 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 8:25 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 6:13 pm
Çarş. Eyl. 29, 2010 4:35 pm












Paylaş
 

 Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki
YazarMesaj
David Kevin O'Connor

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı Empty
MesajKonu: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı EmptyCuma Eyl. 05, 2008 2:45 pm

Dean Ormanı'nın tam kalbinde bulunan Eski Amore Mezarlığı, tamamen terk edilmiş ve etrafı koruyucu büyülerle çevrili gizli ve karanlık bir mezarlıktır. Mezarlığın sonlarındaki Tom Jackson'ın mezar taşına Fidelius Büyüsü uygulanmıştır ve Sır Tutucusu, Lord David Kevin Gaunt’tur. Kapak görevindeki mezardan bir merdivenle aşağıya doğru inilmektedir. Yerin dibindeki bu karanlık karargâha varmak için uzun ve dolambaçlı bir tünelden geçmek gerekmektedir. Tünelden yanlış yere sapmak, karanlığın içinde kaybolmak anlamına gelmektedir. Karargaha giden yol ise oldukça sade ve tehlikesizdir. Bu uzun tünelin ardında masa etrafına sandalyeler dizilmiş büyük bir oda bulunmaktadır. Ölüm Yiyenlerin toplantıları genellikle burada yapılmaktadır.

Spoiler:


En son David Kevin Gaunt tarafından Cuma Eyl. 12, 2008 5:18 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/david-ke
Bardan Nustead

GezginGezgin
Bardan Nustead



Mücadele Tarafı : Ölümyiyen
Rp Sevgilisi : Elena Mc'Gartih
Kan Durumu : Safkan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı EmptyCuma Eyl. 05, 2008 4:20 pm

Amore Borgata'ya gelmişti tekrardan. Burada dolaşmayı pek sevmezdi fakat tuttuğu ve kolladığı ideoloji yüzünden ; buraya gelmek zorundaydı. Ölümyiyen yoldaşlığı karanlık ve kasvetli yerleri seçiyordu hep. Buluşma yerlerine giderken korkuyordu bile bazen. Kasvetli ormanlar, terkedilmiş kaleler, ıssız mezarlıklar...Neden sahil kenarında yapılmazdıki bu toplantılar. İlla siyah pelerin giymek zorunda değillerdi ki. Turist kılığına girilerek pek eğlenceli bir toplantı yapılabilirdi pekala... Bu konulardaki fikirlerini tabiki kendisine saklıyordu Bardan..

Ormanın içinden geçmek yetmiyormuş gibi birde mezarlığın içine dalmıştı. Sürekli bir ses duyuyor gibi oluyor; telaşlı ve endişeli bakışlarla etrafı süzüyordu.. Tom Jackson'un mezarını aramaya başladı Bardan. Karargaha o mezar taşının altından gidiliyordu ve bu Bardan'a feci şekilde iğrenç geliyordu. Mezar taşının yanına geldiğinde etrafı bir kere daha süzdü. Kimsecikler görünmüyordu. Mezar taşını iterek içindeki oyuğa girmeyi başardı. Fakat girerken gözlerini kapatmış olduğu için yerdeki ufak taşı göremedi. Bunun sonucu ise Bardan'a yırtık bir pelerin ,ve sızlayan bir dize mal oldu.

Karanlık ve dolambaçlı tünelde bir oraya, bir buraya ilerliyordu. Geçen gelişinde tüneli hatırlayamaması kendisi için tam bir felaket olmuştu. Bu sefer bulacaktı. Gözlerini sonuna kadar açtı. Tüm dikkatini tünellere vermişti. Bunun sonucu olarak yere hiç dikkat edememişti Bardan.. Ahhh. Lanet... Yerdeki taşa takılıp yere düşmüştü yine. Normalde sakar bir insan değildi Bardan. Aksine oldukça dikkatli ve temkinli birisiydi. FAkat bu karanlık ve soğuk ortam Bardan'ın sağlıklı düşünmesini ve hareket etmesini engelliyordu. Bir an önce bulması gerekiyordu şu karargahı..

KArargahın kapısı görüş alanına girince bir ''Of '' çekti Bardan. Bu sefer kaybolmadan gelmişti. Kapının önüne gelince biraz durdu. Uzun bir nefes aldı. Üstünü başını düzelterek içeriye girdi..

Büyükçene bir masanın etrafına sandalyeler dizilmiş ve en başta Lord'un kendisi oturmaktaydı. Bardan asaletine yakışır bir selam vererek Lord'u selamladı. Diğerleri henüz gelmemişti galiba..

Lord'um tüm benliğimle selamlıyorum..
Selamlama işi bittikten sonra Lord'a göre sağdan altıncı sandalyeye oturdu. Burası onun yeriydi. Herkesin neden bir yeri olduğunu hala anlayamamıştı fakat hiçte sorgulamamıştı. Toplantının başlamasını ve diğerlerinin gelmesini beklemeye başladı..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bombos.bosforum.org
Ilmari Eljas Rosberg

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Ilmari Eljas Rosberg



Mücadele Tarafı : Yok böyle bir şey
Kan Durumu : Safkan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı EmptyCuma Eyl. 05, 2008 5:09 pm

Sessiz gecenin içinde siyah bir duman oluşur gibi oldu ve hemen ardından bir beden ortaya çıktı. Gelirken bıraktığı siyahlıkta bir cüppe vardı üstünde, kafasını kapşonuyla iyice örtmüştü. Sadece iki parıltı şeklinde belli olan gözleri duruyordu ortada. Uzun zamandan beri bu anı bekliyordu heyecanla. Dostlarıyla tekrardan görüşme şansı elde etmek ve tabiki Lordu'nun önüne çıkmak. Genelde bağımlılık gibi bir alışkanlığı yoktu ama babasına olan saygısı sayesinde karanlık tarafa bağlanabilmişti sadece. Bu düşünceler yüzündeki sırıtışı artırırken sanki göz parıltısı bile artıyordu.

Cüppesinin kol kısmısı yavaşça yukarıya çekti. Siyah bir leke gibi görünen dövmesiydi ortaya çıkan. Daha küçlü ve daha tehlikeli görünüyordu birkaç saat öncesine göre. Bunun nedeni Lord'una yaklaşmış olmasıydı. Üstündeki cüppeyi özenle düzelti. Yanında şu ana kadar hiç sesini çıkarmamış olan panterine baktı ve sadece ona olan sevgisini ortaya döktü. Gözleri hatırdında kalan ormanı süzüyordu şimdi. Toplantıların azalmasıyla buraya daha az gelmeye başlamıştı ama her özelliğini ve her yolunu çok iyi hatırlıyordu hala.

Gözleri sessiz ve ürkütücü ormanın içinde dolanıyordu. Sanki eski yuvasında gibiydi. Ağaçlar pek davetkar görünmemesinin yanı sıra kendi aralarında fısıltaşıyor gibiydiler. Sanki bu yabancı kişiliğin kim olduğunu her ağaça taşımasya uğraşveriyorlardı. Lesse onlara aldırış bile etmedi. Tamamen karanlık olmasıyla ilgileniyordu çünkü. Ağaçların çok eski olduğu yüksekliklerinden anlaşılıyordu. Hiç bir ışığın içeriye sızmasına izin vermiyor gibiydiler. Sadece bulunduğu yerden biraz ilerdeki bir açıklık ışığı loş bir şekilde kendine çekiyordu. Bir mezarlık.... Olduğu yerden bile dünyanın en berbat mekanı olduğunu hissettirebiliyordu. Sanki tüm kötülüklerin kalbiydi orası. Sessizdi ama tehlikeli bir sessizlikti bu. Kendisine yaklaşan herkese alayla gülüyordu sanki. Burası ormanın tam ortalarında bir yerdi.

Lesse'nin yerinde başka biri olsa ordan hızlıca uzaklaşırdı ama kendisi bunu yapmayacaktı . Yapamazdı da zaten... Oraya çekildiğini hissederek adımlarını hızlandırdı. Her adımında doğru yerde olmanın heyecanını hissedebiliyordu. Kolundan çıkarak tüm acımasızlık bedenine yayılıyordu sanki. Mezarlığın o kapısından çıktığı anda derisi üzerinde sanki ufak bir huylanma hissetti ama bunu umursamadı bile...


"Tom Jackson"

Mezarlığın içinde dolanıp sonlara doğru ilerlerken bu ismi mırıldanıyordu. bulması gereken mezar taşında bu yazıyordu çünkü. İşi çok zor olmamıştı aslında. Çok geçmeden bulabilmişti mezarlığı. Diğerlerinden daha ürkütücü gibiydi. Bu hoşuna giden en büyük gerçeklerden biriydi. Toplantı yeri olarak seçilen bu yeri asla yadırgamamıştı. Kendilerine verilen adı düşününce burasıyla bağdaştırması zor olmuyordu. Ölüm yiyenler.... En acımasız olarak bilinen topluluk.... Bu düşünce yüzündeki sırıtmayı her zaman artırırdı. Kapak önünde yavaşça açılırken asasını ileriye tutuyordu. Sonunda basamaklardan inmeye başladı. O karanlık koridora indiğinde arkasından bir sürtünme ve tok bir ses geldi. Kapının tekrar kapandığını burdan anlayabilmişti.

Asasından çıkan güçlü ışıkla yolunu bulmaya çalışıyordu her koridor birbirine o kadar çok benziyordu ki... Burda kaybolmak bir ölümdü en kötüsü için bile. Bu yüzden her adımını dikkatli atarken yolu da aklında canlandırmaya çalışıyordu. Evet görüntüyü kurması çok zor olmamıştı. İstediği kapıyla karşılaşabilmişti. Açık bir kapıydı. İçerden büyük bir masanın görüntüsünü zar zor görebiliyordu. Adımlarını hiç hızlandırmadan ilerledi kapıdan girdiğinde kolundaki hissin güçlendiğini fark etti. Bunun nedeni hemen karşısında duran kişinin Lordu olmasıydı.


"Lordum..."

Bu kısa sözcüğü saygıyla söylerken önünde eğilip selam vermişti. Hemen ardından ise doğrulup masaya göz attı. Sandığından daha boştu. Erken gelenlerden biriydi. Bunu anlamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/lejant-f86/ilmari-eljas-ros
Eileen Garcia

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.
Eileen Garcia



Mücadele Tarafı : Doğduğundan beri Ölüm'le
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Sırtlan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı EmptyCuma Eyl. 05, 2008 6:11 pm



Eileen odadaki saate göz ucuyla baktı. Artık hazırlanmanın vakti gelmişti. Bağdaş kurarak oturduğu koltuktan yavaşça doğruldu. Üzerindeki siyah elbisenin etekleri onun kalkması ile birlikte aşağı doğru sallandı. Çıplak ayakları dondurucu zeminle buluştuğu an irkildiğini hissetti. Giysilerin bulunduğu büyük dolaba doğru ilerlerken elindeki kitabı sehpanın üzerine bıraktı. İçinde farklı bir heyecean dolaşıyordu; herzaman olduğu gibi. Elbisesini yavaşça değiştirerek üzerine pantolon ve uzun kollu bir tişört giydi. Ayaklarına oraya her gittiğinde giydiği botlarını geçirdi. Mezarlıkta yürürken ona dokun hiç bir şeyin olmamasını kolaylaştırmak istiyordu. Üzerine siyah kalın pelerinini omzuna attığında artık hazırdı. Aynada ki siluetini inceledi. Omuzlarına dökülen saçlarından öne gelenlerini küçük bir toka ile topladı. Yüzü solgun gözüküyordu. Akşamın ne olacağının belirsizliğinden kaynaklanıyordu belki. Yüzünün solgunluğuna tezat olarak kırmızı dudakları alev alev yanar gibiydi. Gözlerinin hafif kısılması ile birlikte aynaya doğru gülümsedi. Hayatındaki heycanlar ne kadar da güzeldi. Ölüm korkusu duymak ona büyük bir haz veriyordu ve bu sadece toplantılara giderken oluyordu. Toplantılardaki insan figürlerini seyredip incelemek başlıca zevki gibiydi. Düşüncelerinin ardından aynaya arkasını dönerek odadan çıktı.

Hafta sonu için izin almakla çok iyi etmişti. Eğer o haber o okulda iken ulaşmış olsaydı. Okuldan bir bahane ile çıkmak zor olabilirdi. Zaten okula yeni gelmişti. Evin merdivenlerinden aşağı inerken aklına gelen ‘olmuş olsaydı gibi...’ bir sürü senaryo vardı. Evin kapısına ulaşıp açtığında içeriye yüzünü yalayarak giren serin hava ile dışarı kendini attı. Pelerinin başlığını kafasına geçirdi ve yürümeye başladı. Hava çoktan karamıştı. Bazı evlerin ışıkları yanıktı ve arada camın önünden geçenlerin gölgesi beliriyordu. Eileen yavaş adımlarla sessiz adımlarla Godric’s Hollow’un uzun caddesinden sona doğru yürüyordu. Evlerin seyreldiği bir yerde gözden kayboldu. Onun yürüyüşü camdan seyreden bir ev sakini nereye gittiğini çok merak etmişti.

Cisimlendiği yer hep bilindik bir mezarın yanıydı. Mezarlığın son kısmına gelen ve karanlığına alıştığı bir ortamdı. Yavaşça soğuk mezar taşlarına dokunarak gitmesi gerektiği yere doğru ilerledi. Mezar taşları ona annesini ve babasını hatırlatıyordu. Onlarınkini de ziyarete gittiğinde aynı şeyi yapardı. Mezar taşına dokunarak yanına eğilir ve onlara fısıldardı. Tek duygusal olabildiği ortamdı. 'Ne garip!' diye düşündü. Ağaçlar büyümüştü ve her yer gereğinden fazla otlak olmuştu. Otlaklar oraya varmasını biraz olsun zorlaştırıyordu. Dudaklarından dökülen sihirli sözcüklerin arasında bazen mezar taşlarında yazılı isimlerde vardı. En sonunda aradığı mezarlığa varmıştı.

Mezar taşını yavaşça asasından çıkan sihirle araladı. Etrafı gözleri ile şöyle bir kolaçan etti. Görünürde kimse yoktu. Merdivenlerden inerken gözleri hala etraftaydı. İyice indiğinde tekrar mezar taşı kapandı. Asasında oluşan ışık ile koridorda ilerledi. Zamanla yoluna farklı yollar çıkıyordu. Gecenin bu vaktinde yolu karıştırmak hiç istemezdi. Bu yüzden çok dikkatli davranıyordu. Ne de olsa buraya geleli uzun zaman olmuştu. Yolun sonundaki beklenen odaya gelmişti. Kapının önünde pelerininin başlığını indirdi; yavaşça araladı ve içeriye süzüldü. Lord en başta masanın kenarında kapıya bakmıyordu. İçerde ondan başka birkaç kişi vardı. Geç kalmadığına çok mutluydu. Geç kalmak gereğinden fazla soruna mahal olabilirdi. Büyük odada masanın kenarından hızlı adımlarla ilerledi. Lorda yaklaştığı an ve göz teması kurduğu an duraksadı ve konuştu.

“ Saygı değer Lordum!”

Sözlerini söylerken cüppesinin bir eteğini tutarak önünü nezaketle kapamıştı; hafifçe eğilerek. Ardından masada kendine uygun bir yere oturdu. Başı ile diğerlerini sessizce selamladı. Ellerini nereye koyacağını belirsiz bir şekilde saçına götürdü ve düzeltti; ardından masanın altında topladı. Artık Lordun konuşmasını beklemekten başka yapacak bir şey yoktu. Odada gözlerini gezdirdi. Son geldiğinden hiç farkı yoktu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melody Laurà Schatten

GezginGezgin



Mücadele Tarafı : ZAY diyomuşum hep birlikte kopuyomuşuzz :D Dark Side ^^
Kan Durumu : Safkan.
Patronus : Shark.

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı EmptyCuma Eyl. 05, 2008 6:48 pm

Karanlığın içinde sert ve hızlı adımlarla yürüyordu. Heyecan verici bir his vardı içinde. Dili damağına yapışmıştı; aşırı susuyordu. Ormanın karanlığı, günün üzerine siyah bir tül gibi serilmişti. Mell'in önünü görmesi neredeyse imkansıza dönmüştü. Gözlerini kısıp, vücudunu siper alarak koşmaya başladı. İçindeki adrenalin gittikçe artıyordu. Kalbi fırlarmışcasına atıyor, eli ayağı birbirene dolanıyor ve kısa süre içinde kendini yerde buluyordu. Kafasını bir ağaç köküne sert bir şekilde çarpmıştı. Başı içinden bıçak geçmiş gibi ağrıyordu. Deli gibi sızlıyordu. Sanki başının üzerine bin ton ağırlığında kahrolası birşey konulmuş gibiydi. Kafasını kaldırmasını önlüyor, acı çekmesini sağlıyordu. Gözlerini kırpıştırarak açmaya çalıştı. Kirpikleri bile diken gibi batıyordu. İçinde sanki bir yılan vardı. Durmadan kıvranıyordu, sabırsızca ve bir an önce kurtulma duygusu içinde ilerliyordu. Mell'in bedenini içten hapsediyordu. Sanki güçlü bir medeniyet, Mell kadar güçsüz bir medeniyeti yok etme çabalarına girmiş gibiydi. Mell'in kaleleri zapt edilmiş, askerleri işkenceyle öldürülmüştü. Yılan bir vatan hayini gibi ortalarda dolaşıp her şeyi hallettikten sonra açığa çıkmıştı. Bu duygu bitmek bilmiyordu. Artıkca artıyordu...
Kafasını zorlayarak kaldırdı. Alnı kan içindeydi. Gözlerine kadar ulaşan kan ılıktı. Soğuk havada ısınmasını sağlamıştı. Kana aldırmadan ayaklarının üzerinde ilk kez durmaya çalışan bir bebek gibi, ağaca tutunarak kalktı. Başının ağrıması gittikçe artıyordu. Önünü tamamiyle göremez hale gelmişti. Alnından süzülen kan; gözünün içine giriyor, göz bebeğinin çevresini kaplıyordu. Gözü acımaya başlamıştı. Eliyle gözüne doğru akan kanı sildi. Başka bir kan topluluğu ise burnundan kaydı. İstikameti dudaklarıydı. Bir yılan gibi süzülerek Mell'in dudaklarına kadar ilerledi. Kan... Mell, diliyle dudağına akan kanının tadına baktı. Oldukça ekşi bir tadı vardı. Garip, bir o kadar da zevk verici. " Mmm " diye mırıldandığını hissetti. Gözlerini kapatıp uzun süre nerde ve ne şekilde olabileceğini geçirdi. Tahmin etmekte çok güçlük çekiyordu. Cübbesinden asasını çıkarıp elleriyle yokladı. Halâ gözleri kapalıydı. Açmaya cürret edemiyordu. Ellerinde asasının kıpırdadığını zannetti. O da istiyordu. Dayanamadığı her halinden belli oluyordu. Gözlerini hafifce açıp karanlıkta, elinde duran asasına baktı. Üzerindeki yılan deseni deli gibi çırpınıyordu. Zamanı gelmişti. Kolunu sert bir şekilde havaya kaldırdı. " Morsmodre! " diye haykırdı.
Gökyüzüne asanın ucundan havai fişek gibi birşey fırladı. Yeşil renkliydi. Sert bir şekilde yol alıyordu. Gök yüzüne ulaştığında ne olduğu anlaşıldı.
Bir iskelet kafasının içinden, yılan kafası göründü. Gittikçe narin bir şekilde, ağzın içinden çıkmaya çalışıyordu. Sanki yıllarca kabuğunda saklanmış bir kaplumbağa gibi, günyüzüne çıkmaya hazırlanıyordu.
Mell, güçlendiğini hissetti. Artık her hangi bir acı duymuyordu. İçindeki o kahrolası savaş da sona ermişti. Mell, son öldürücü darbesini kullanmış ve savaşı kazanmıştı. Umursamazcasına ellerine baktı. Kan içindeydi. Gülümseyerek kan kırmızısı ellerini inceledi. Karanlık işaretin ışığında ne kadar da hoş görünüyordu. Mell, ellerini çok severdi. Şimdi kanlar içinde, karanlık işaretin altında gözüne daha bir hoş görünüyordu.
**
Yastığında; alnındaki ve boynundaki damarları şişmiş, ter içinde kıvranırken gözlerini açtı. Çok garip, etkileyici, ürkütücü ve aşırı derecede hoşuna gider bir rüya görmüştü. Karanlık Lord geri dönüyordu! Bu bir işaret olmalıydı. Sol kolunu göz hizasına getirdi. Geceliği diye adlandırdığı saten kumaşlı elbisesinin kolunu sert bir şekilde sıyırdı. Evet! Kalınlaşıyordu. Karanlık işaret gittikçe belirginleşiyordu. İçinden " Lord güçlenmiş olmalı! "diye geçirdi. Birden gözleri ışıldadı. Lord, işaret göndermişti. Toplanmaları gerekiyordu. Yatağından kalkıp, üzerindeki saten geceliğini sıyırdı. Acele ederek, gardrobuna yöneldi. Siyah bir t-shirt, pantolon ve siyah cübbesini giydi. Cübbesinin kukuletasını başına geçirdi. Sarı ve uzun saçları, kukuletadan dışarı fışkırmıştı. Aynada kendisine bakınca, ürkütücü olduğunu hissetti. Bu, acayip hoşuna gitmişti. Gülümseyerek aynadaki görüntüsüne göz kırptı. Her zaman yastığının altına gizlediği asasını çıkardı. Annesi; O'na küçükken, asasını asla yastığının altına saklamamasını tembihlemişti. Ne olur ne olmaz diye korkuyordu. Ne olabilirdi ki ? Aptal ve cansız bir asa tek başına kalkıp büyü yapabilecek miydi ki? " Umrumda bile değilsin anne..." diye mırıldandı. Asasını elinde sıkı sıkı kavradıktan sonra, Ölüm Yiyen karargahına gitmeye hazırlandı. Asasını sıkı sıkı tutup, karargah yolunu düşündü. Ve kısa süre sonra Dean Ormanı'nın tam kalbinde bulunan Eski Amore Mezarlığı'nın ortasında buldu kendini. Burası son derece güçlü büyülerle korunuyordu. Kahrolası ZAY'dan asla birisi gelemezdi. Zaten nereden bileceklerdi ki ? İyilik meraklıları, bulanık yandaşları pis kanı bulanıklar!
Yavaş yavaş, karargahın girişi olarak ayarlanmış mezar taşına doğru yaklaştı. Önüne gelince derin bir nefes aldı. Bu anı bekliyordu yıllardır. Kısık sesiyle " Tom Jackson " diye mırıldandı. Elini mezar taşının üstüne koydu. Yazının kabarıklığını parmaklarında hissetti. Kapağı eliyle sıkıca kavradıktan sonra inleyerek kaldırdı. Ne de ağırdı! Bir Ölüm Yiyen kuvvetli olmalıydı. Özellikle, Lordu'na sadık bir ölüm yiyen...
Tünele girince kapağı kapatıp başını eğdi. Küçük merdivenlerden inip, o dolambaçlı, karma karışık ve uzun tülene doğru yöneldi. Tünelin sonuna oldukca yolu vardı. Asasını çıkarıp " Lumos. " diye mırıldandı. Asasının ucundan, cılız ama kuvvetli bir ışık huzmesi önünü aydınlattı. Tünelde aşırı derecede dolambaç vardı. Her ne kadar tehlikeli olmasa da, kaybolma korkusu kaplamıştı her bir yanını. Bu tünel; hem onu neşelendiriyor, hem de kanını donduruyordu. Gittikçe bitmeyen dolambaçlı yolda, oldukça zorlanıyordu. Gözlerini kocaman açmıştı. Kukuletasından önünü tam göremiyordu. Ama daha kukuletasını çıkaracağı zaman gelmemişti. Zorlanarak ilerlemeye devam etti. Gözlerine sis gibi birşey dolmuştu. Ya bir yer yanıyordu, ya da soğuktan ağızından çıkan dumanlar gözlerine doluyordu. Elleri buz tutmuştu. Kahrolası tünel de aşırı soğuktu. Yer tabakanın neredeyse yüzlerce metre altındaydılar. " Soğuk olması normal. " diye düşündü. Gerçekten de normaldi.
Nefes alış verişi, her geçen saniyede biraz daha sert ve seri oluyordu. Tünel darlaşıyordu. Pek uzun boylu olmasa da, tünelden rahat geçebilmek için başını önüne eğdi. Asasını ayaklarının ucuna doğrultu. Düşüp, orasını burasını parçalamak en son isteyeceği şey olurdu. Kukuletasından önünü göremiyordu. Ama şu anda çıkaracak zaman değildi. Zamanı gelince çıkaracaktı..
Melody daha küçük yaştayken, iyi bir ölüm yiyen olacağına babası ile birlikte yemin etmişti. Babası Rare Black, tam bir Ölüm Yiyen bağımlısıydı. Ne kadar da bağlıydı Karanlık Lord ve Lady'ye. Ta ki...
Mr. Black bir Zümrüdüanka Yoldaşlığı ve Ölüm Yiyen çatışmasında, Kahrolası bir Zay'lı tarafından öldürülmüştü. Melody, o günden bu yana Zay'a karşı aşırı derecede nefret ve tiskinti beslemekteydi. Babasını ne de çok severdi... Rare Black, kızının bir Ölüm Yiyen olacağını öğrendiğinde ne kadar da mutlu olmuştu. Adeta havalarda uçuyordu. Melody, babasının anısına bunu yapacaktı...
Tünel gittikce uzuyordu. Melody'nin aşırı derecede canı sıkılmaya başladı. Sesini severdi. Oldukca kadife bir sesi vardı. Özellikle çığlık atarak söylediği şarkılarda çok hoşuna giderdi. Şarkı söylemek istediğini fark etti. Ama farklı bir şarkı söylemek istiyordu. Belki de kendi düşüncelerini yansıtan bir şarkı besleyebilirdi. Genzini temizleyerek yüksek sesle şarkısını söylemeye başladı.
" Zavallıcık Zay, Zavallıcık Zay.
Seni iyilik meraklısı budala.
Bugün senin son günün olacak.
Bir Ölüm Yiyenin asilliği ile öleceksin.
Peki sen yine ölürken,
O pis bulanıkları halâ korumaya devam edecek misin?
Sizi aptal pis kanı bozuk Zay'lılar.
Zavallı Zay, Zavallı Zay..."

Yolun neredeyse sonuna gelmişti. Şarkısını yavaş yavaş mırıldanmaya devam ediyordu. Etkiliyici bir şarkı olmuştu. Toplantıdan sonra, odasına çekildiği sırada gitarında da denemek isterdi. Asasını arkasına yöneltti. İleriden gelen ışık görmesini kolaylaştırıyordu. Yolun sonu burası olmalıydı. Asasını bir kere sallayıp " Nox. " diyerek mırıldandı. Önündeki ışıkta artık rahatlıkla yürüyordu. Üstünü düzelltikten sonra kukuletasının altından süzülen saçlarını, tırnaklarını tarak gibi tutarak taradı. Hoş ve ürkütücü görünmek istiyordu. Kukuletasını gözlerinin önüne kadar biraz daha çekiştirdi. Asasını halâ sıkıca elinde tutuyordu. Tünelin sonuna gelince, büyükce bir oda gibi bir yere girdiğini gördü. Ortada büyük bir masa vardı. Masanın uçlarında Lord ve Lady yerlerini almış, savaşçılarını bekleyen komutan gibiydiler. Melody, kukuletasının altından bakarak masaya yaklaştı. Asasını yüzüne doğrultu. Kukuletasının açılması için eliyle, paralel bir şekilde asasını salladı. Kukuleta yukarı doğru sıyrıldı. Saçları açıkta kalmıştı. Sudan yeni çıkmış ve kurulanmak isteyen bir köpek gibi başını iki yana salladı. Bunu saçlarının düzelmesi için yapmıştı. Gülümseyerek gözlerini kıstı. Masadaki yeri, Lord'a yakın ikinci sıradaydı. Olduğu yerde eğilip yüksek sesle " Aramıza hoş geldiniz Lord ve Lady'm " diyerek doğruldu. Asilliğini öne koyarak oturacağı yere doğru yöneldi. Sert bakışlarla gelenleri süzdü. Lord'a dönüp, " Geleceğinizi hissettim sayın Lord'um. " diyerek dahice bir bakış attı. Önüne dönerek kollarını masaya dayadı. Sol kolundaki güzel işaret yerinde duramıyordu. Sol kolunu sıyırarak, karanlık işarete baktı. Yılan koyulaştıkca koyulaşıyordu. Kabarıyordu adeta. Şaha kalkmış bir at gibiydi. Bir o kadar da asildi. Kolunda ilerledikçe ilerliyordu. Gülümseyerek etrafı incelemeye devam etti. Bir an önce başlanmasını istiyordu. İntikam zamanı çok yakındı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/laura-sc
Dayrnt Edward Miller

GezginGezgin
Dayrnt Edward Miller



Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf
Rp Sevgilisi : Şimdilik yok!
Kan Durumu : Safkan
Patronus : Kartal

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı EmptyCuma Eyl. 05, 2008 9:02 pm

Dayrnt sabahın köründe kalktığında il yaptığı iş baş ucunda duran saati almak oldu. Daha sabahın körüydü. Geç kalması çok zordu. Kolundaki dövme fazlasıyla zonklamaya başlamıştı, hatta kan toplamıştı. Biraz ovuşturduktan sonra yataktan doğruldu ve etrafına bakınmaya başladı. Yastığının altından asasını çıkarttı ve Perdesine yöneltip sözsüz bir büyüyle açtı. Sonunda oda aydınlanmıştı. Kim bilir kaç gündür perdeler kapalıydı ki açılırken toz çıkmıştı. Buna gülümsedikten sonra yataktan bir hamlede kalktı. Dolabını açarak içindeki kıyafetlere göz gezdirmeye başladı. Sonunda siyah cüppesini, siyah pantolon ve göleğini, yanına da Ölüm Yiyen maskesini çıkarttı. Yatağının üstüne koydu ve hızlı adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Birkaç bir şey atıştırdıktan sonra odasına tekrar döndü. Yatağının üstünden elbiseleri kaldırdı ve pencerenin koluna askıladı. Daha sonra tekrar yata bıraktı kendini. Kötülüğün hakim olduğu bir rüya görüyordu. İşte bu onun için güzel bir haberdi. Eski Lord geri gelmişti ve tekrar David yardımcısı olmuştu.Her iki durumda Dayrnt'ı mutlu etsede böyle daha güçlü olmuşlardı sanki.

Bir sürer sonra gözlerini araladı. Neredeyse yarım saat olmuş gibi geliyordu ona. Elini tekrar saate götürdü ve baktı. Saat gece 11 olmuştu bile. Hızla yataktan kalktı ve acele edercesine hazırladığı eşyalrı giymeye koyuldu. Tamamen hazır olduğun odasından çıktı ve Hızla ışınlandı. Şimdi Eski Amorer Mezarlığı'na gelmişti. Kapağı yavşça kaldırdı ve yosun kokusu gelen yere doğru yürümeye başladı. Asasını çıkarttı ve söz söylemye gerek duymadığı için sadece içinden ' Lumos. ' dedi ve elinde tuttuğu asasının ışığı yandı. Onu önünde tutarak yürümeye devam etti. Bir süre sonra sola döndü ve tekrar içinden ' Nox. ' dedi. Artık gözleri karalığa alıştığı için her şeyi seçebiliyordu. Çok net değildi elbette. Fakat yeterli kadar görebiliyordu. Tünelin diğer ucu zifiri karanlık olduğu için sonsuzmuş gibi gözüküyordu fakat Dayrnt sonuna yaklaştığının fakındaydı. Bir Ölüm Yiyen olduğu için bunu hissedebiliyordu. En sonunda tünelden çıktı ve atrafına bakındı. Salona varmıştı. Fakat ormandan geçtiğini hiç hatırlamıyordu. Yinede varmıştı işte. Şimdi karşısında 30 kişilik masa duruyordu ve baş köşelerinde Lord ve Lady dışında birkaç Ölüm Yiyen daha gelmişti ondan önce.

Lady'e yaklaştı ve başlıyla nazik bir şekilde selam verdi. Sonra Lord'a doğru ilerlemeye başladı. Onun yanıan gelince nazik bir şekilde referans yaptı ve sandalyesini çekip odurdu ve Karanlık Lord'a bakaran: " Selamlar size Lord David Gaun. Sizi bu gün sağlıklı gördüm. " dedi. Bu selamlama tarzı sadece ona aitti. Yani yanına gelip ' Selamlar size... ' diye devam eden biri olursa o kesinlikle Dayrnt'tı. Yanında ise Black ailesinden biri olduğunu gördü ve ona da dönüp: " Sanada selam sayın Black Ailesi mensubu. Seni gördüğüme sevindim. " dedi ve diğer yoldaşlarına dönerek " Sizlerede selam genç yoldaşlarım. Sizleri gördüğüme de çok sevindim. " dedi ve önüne döndü. Etrafına bakındı. Daha çok eksik kişi vardı. Toplam -Lord ve Lady dışında- 25 kişilerdi ve sadece 5 kişi gelmişti. Black ailesinden 5 kişi vardı ve sadece 2'si gelmişti. Umuyordu ki diğerleri de gelsin ki ceza almasın. Daha kötüsü, ölebilirlerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
David Kevin O'Connor

BannedBanned



Mücadele Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı EmptyC.tesi Eyl. 06, 2008 10:59 am

Hogwarts’tan ayrıldığı pazartesi günü, Yasak Orman’da at adamları atlatıp Amore Borgata’ya cisimlenmişti. Aklına gelen ilk yer olmasından ziyade, buranın doğduğu yer olması ve annesini burada kaybetmesi; David’i buraya sürüklemişti. Pazartesi günü okuldan çıktığı gibi Amore Borgata mezarlığının başlangıcına cisimlenmişti. Annesinin mezar taşına oturup, ne yapacağını düşündüğü sırada, annesinin itaat ettiği çok eski efendi olan Karanlık Lord, Voldemort, aklına gelmişti. Kayıplara karıştıktan sonra bazı hizmetkârları annesini gibi uğrunda ölmüş, bazıları ise babası gibi onu aramaya gitmişti. Eskiden süre gelen Nacromentia kitabını aramış ve eski Sihir Bakanı’na bunun için işkence yaparken öldürmüşlerdi. Babası ve annesi gibi olmalıydı, onların itaat ettiği büyük efendiyi geri getirmek için çabalamalıydı ve bunun için eski Ölüm Yiyen’lerin kalanlarından yardım alırken, kendi ordusunu da kuracaktı ki Voldemort’u geri getirdiklerinde güçleri, iki Lord ve iki Lord yandaşı orduyla daha fazla olsun. Bu düşünceyle annesinin mezar taşından kalkmış, mezarlığı tarayarak eski, çok çok eski bir mezar taşı aramıştı. Aklındaki fikri uygulayabilirse, saçacağı dehşet ve korku düşünmek, kanındaki saflığın heyecanla kıpraşmasını, kalbinin zevkle atmasını sağlıyordu. Mezarlığın sonlarına doğru bulduğu Tom Jackson, 1830’da ölen ve muhtemelen şu zamana kadar çoktan eriyip gitmiş, eski bir Amore halkı büyücüsüydü. 1830’dan bu yana geçen sürede mezarlık unutulmuş olmalıydı ki üzerini bürümüş koca otlarla bu oldukça belli oluyordu. “Bu olur!” Mezar taşına uzun, beyaz ellerinin parmaklarıyla dayanırken fısıltısından, içindeki zevkin her parçası akıyordu.

Pazartesi gecesi Fidelius Büyüsü uyguladığı mezarlık, artık bir sığınak; toplantı mekânı olmuştu. Sır Tutucu’sunun kendisi olduğu bir sığınak… Cumartesiye kadar geçen dört günde, yeni yandaşlarını ve Lady’sini bulmuş, ordusunu toplamıştı. Artık güçlü büyücülerden, büyücü halkına karışmış kimselerden oluşan bu orduyla, büyücü dünyasında zararları, ölümleri ve yıkımlarıyla ün kazanacaklardı. Aptal Muggle’ları öldürüp onlara işkence etmeleriyse, Muggle halkı tarafından trajedi olarak karşılanacaktı. Ne yazık(!)… Pazartesinden cumartesi gününe kadar, gücüne güç katmak için yandaş toplamaya çalışmış ve işte o haftanın cumartesi gecesi ilk toplantılarını yapmak üzere Tom Jackson’ın kapak görevindeki mezar taşını kaldırıp, tünelin sonundaki toplantı odasına yürümeğe koyulmuştu. Geçtiği tünel, normalden çok daha fazla karanlık olduğu için asasını ışıklandırdı. Tünelin farklı farklı, çeşitli tuzaklarla dolu, oldukça fazla geçidi vardı; fakat salona ulaşmak için takip edilecek yol, en sade ve tehlikesiz olanıydı. Herhangi bir yola sapmak, karanlığın içinde ve yerin metrelerce altında kaybolmak anlamına geliyordu ki, bu düşünce ona haz veriyordu. Tünelleri kendisi oluşturduğu için hangisinden gidince, karşına neler çıkacağını veya bunlardan nasıl kurtulacağını yalnızca kendisi biliyordu. Şimdi, ezbere bildiği tünelin, en sade ve tehlikesiz yolunda ilerliyordu. Tünelin sonunda masa etrafına sandalyeler dizilmiş toplantı odasına geldiğinde, yoktan var ettiği meşalelerle duvarları süslemiş, uçlarına ufak bir ateş topu yollayıp odanın loş ışıkla dolmasını sağlamıştı. Oda da en karanlık yer olan duvara yakın başköşeye oturup önce Lady’sini, sonra da yandaşlarının gelmesini beklemeye koyuldu.

Çok kısa süre sonra gelen Dark Lady de karşısındaki başköşeye oturup, Dark Lord ile beklemeye başlamıştı. Cumartesi gecesi, saat on ikiyi vurduğunda yavaş yavaş, sadık Ölüm Yiyenleri gelmişti. Eski Lord’un da yaptığı gibi hepsinin sol koluna, kocaman kara bir işaret damgalamış ve bu işaret sayesinde, herhangi bir durum olduğunda Lord, Ölüm Yiyenlerini rahatlıkla yanına çağırabilemeyi sağlamıştı. Masada herkesin yeri belliydi ve ilk gelen Bardan, Lord’u selamladıktan sonra yerini almış, korkusunu biraz belli ederek Lord ve Lady gibi beklemeye başlamıştı. Ondan çok kısa bir süre sonra ise Lesse gelmiş, Lord’unu fevkalade bir şekilde selamlayıp, o da yerini almıştı. Pek az bir zaman sonra ise, boşalan Tılsım Profesör’lüğüne oturmayı beceren Eileen Garcia gelmiş, Lord'unu cüppesinin eteklerini öperek selamlayıp, kendisine yakın bir sandalyede yerini almıştı. Eksiklerin hızla tamamlanmasını ve bir an önce iş başına koyulmayı istiyordu; bir an önce yıkımlara, ölümlere başlama düşüncesi onu heyecanlandırıyor ve bu düşünceyle her seferinde, hırsı bir kat daha artıyordu. Eillen’den sonra gelen Melody de Lord’u ve Lady’yi selamlayıp Eileen’in karşısında yerini aldı. Hemen ardından ise başka bir Black olan, Hogwarts’ta profesörlüğe yeni atanmış Dayrnt geldi; onu ve diğer yandaşları selamlayıp, sağ tarafında Lord'a çok yakın olan sandalyeye oturdu.

Bir süre daha bekledikten sonra, gelen gidenin olmaması, Lord’u şaşırtırken, içinde kabaran öfkenin suratına yansımasına neden oldu. Öfkeyle kasılan yüzünü karanlığa gömüp, konuşmaya başladı. “Bu kadar az olmamız ne yazık. Umarım geç gelecek olanların geçerli bir mazereti vardır.” Korku tüm odayı kaplamışken konuşmasına devam etti. “Daha fazla beklemeye gerek yok, değil mi Lady’m? Bir an önce toplantıya başlayalım diyorum.” Birkaç kişi öne eğik başını yukarı aşağıya salladı. “Bugün, henüz toplantıya gelmeden yeni üç kişi daha aramıza katıldı. Onlar biraz gecikecek: Milerina, Elana ve Dietricha. Tanıyor olabilir misin Bardan Milerina'yı? Ne de olsa meslektaşın. Dietricha da Hogwarts'ta Kehanet Profesörü oldu. Peki ya Melody, Dayrnt ve Eileen, Hogwarts’ta işler nasıl? Benim gitmemden sonra neler oldu? Ya sen Lesse, Bakanlık benim Hogwarts’tan ayrılmamı neye bağlıyor? Henüz peşime düştüler mi?”

Yandaşlarına sorular sormak ve cevap beklemek, aslında yalnızca bir umuttu. Bu gelmeyenler… Hogwarts’taki Sihirli Yaratıkların Bakımı Profesörü neden aralarında değildi? Son anda taraf değiştirmiş olabilir miydi? Eğer öyleyse… Peki ya diğerleri: Johnny ve bir başka Hogwarts profesörü Christina. Cevapları beklerken kafasını kurcalayan düşüncelere gömülüp diğer yandaşlarının da gelmesini istedi. Eğer gelmeyecek olurlarsa başarısızlığa uğramış olacaktı ve bu şimdiden bile hiç iyi olmazdı.


En son David Kevin Gaunt tarafından C.tesi Eyl. 06, 2008 2:41 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sihirdunyasi.roleplaylife.net/karakter-karty-f86/david-ke
Shadow Strazmir

GezginGezgin
Shadow Strazmir



Mücadele Tarafı : Ölüm Yiyen//Gizli
Rp Sevgilisi : ARANIYOR!
Kan Durumu : SafKan~
Patronus : BasiLisK~

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı   Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı EmptyC.tesi Eyl. 06, 2008 1:13 pm

Dean aceleyle Amore Bargotedeki en eski bina olan Amore Residenza adlı evinden en güzel cüppesini ihtimamla giydi ve bir önce dışarı çıktı ancak bir müddet sonra arkından bazı insanların fısır fısır konuşarak ona baktıklarını gördü..Canı çok ama çok sıkılmıştı kimsenin onun bir ölüm yiyen olduğunu anlamasını istemiyorudu Sihir Bakanlığında çok yüksek denebilecek bir rütbedeydi Başkan Yardımcısıydı ve yüksek mevkii sayesinde Lord ve Ladysine en içten şekilde yardım edebiliyordu ve kimse -en azından ölüm yiyen olmayanlar-onun bir Karanlık Lord müridi olduğunu bilmiyordu..Kafası çok ama gerçekten çok karışmıştı belki de bu tamamiyle Dean ın paronoyasıydı ama yinede kendini
riske etmek istemedi sonuç olarak da adamların onu takip etmemelerine engel olmak için biraz bekledi üzerine bir kopişonu olan bir cüppe giymişti rengi ise gece karanlığından faydalanmak amacıyla opak siyahtı..Adamlar bir müddet sonra ona ters ters bakarak oradan ayrıldılar ancak tedbiren bir müddet daha beklemişti Dean ve bir anda dışarıda bir soğukluk hissetti canı çok yanıyordu kendisini muhtaç gibi hissediyordu ve bu hissi veren şeyler üzerine üzerine sanki hiç ayakları yokmuşcasına kayarak ilerliyordu bir müddet sonra bu kukeletalı hilkatr garibelerinin Ruh Emiciler olduğunu anladı ne yapacağını çok iyi biliyordu

-''Expecto Patronum.!''

diye hayli fısıltılı bir sesle söyledi Ruh Emiciler ''Basilisk'' şeklindeki patronusu görür görmez kaçışmaya başladılar Dean de bu olayda
da fırsatçılığını konuşturarak cisimlendi Amore nin Eski Mezarlığına doğru..Lordunun yanı başına..Lord ve Lady büyük ihtimalle toplantıya başlamışlardı ve çok sevdiği ve dünyadaki en asil insan olarak gördüğü
Karanlık Lordun onu affetmesini umuyordu..

Her zamnki asi haliyle toplantının yapıldığı yere girdi ve şaçlarını şöyle bir sallayarak bir kalp atışı süresince bekledi ve .Rutubet kokusunun ağır bastığı odanın ortasındaki uzun ve ihtişamlı masanın baş köşesinde Karanlık Lord oturuyordu..


-''Selamlar lordum''
dedi ve beklemeye koyuldu...


En son Dean Black tarafından C.tesi Eyl. 06, 2008 2:33 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Ölüm Yiyen, Dark Lady ve Lord I. Toplantısı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 3 sayfasıSayfaya git : 1, 2, 3  Sonraki

 Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kurgular Sayfası-