Gün Batımı

Banned

İşte yorucu bir gün daha sona ermişti.Güneş dağların ardından yavaş yavaş inerken turuncu ışık yaymaya başlamıştı.Bahçede hemen hemen kimse yoktu.Göl kenarına doğru yürümeye başlamıştı ki orada duran iki kişinin de okula geri döndüğünü gördü.Şimdi göl kenarı bomboştu.Hiç bir çıtırtı yoktu , sadece muhteşem bir günbatımı ve serin bir rüzgar.İşte tam bu sırada cüppesini ve üzerinde kileri çıkartmıştı önceden giydiği şortu kalmıştı sadece üzerinde.Kıyafetlerini ileride ki ağacın altına koymuştu.Koşarak göle gitmişti.

Suyun biraz soğuk olduğunu daha baş parmağını suya sokmadan fark etmişti.Kendi kendine üşüdüğünü belli ederek garip sesler çıkartmaya başlamıştı *uvv çok soğuk* ama birkaç saniye içinde kendini suya bırakmıştı ki alışması biraz zaman alacaktı.Kafasını tamamen suya sokmuştu şimdi.Suyun altında bir balık gibi yüzmeye başlamıştı.Bir kaç tane de görür gibi olmuştu ama güneşin turuncu ışığı hariç başka bir ışık olmadığından belli olmuyordu.Bu saatlerde gelirdi buraya hep.Gerçekten harika bir manzarayı izliyordu , bir yandan da yüzüyordu.Bu anı hiçbir zaman yakalayamazdı belki de.Eskiden geldiği halde böyle bir manzarayla ilk defa karşılaşıyordu , hala yüzmeye devam ediyordu.

Şimdi sırt üstü yatmış yıldızlara bakıyordu , suyun üzerinde yatmak gerçekten eğlenceli geliyordu ona.Bunu yapmasını öğrendikten sonra hep yapmaya başlamıştı artık bunu.Suya alışmış olacak ki titremiyordu artık.Ona doğru gelen bir siluet görür gibi olmuştu ama başka bir şeydir diye dikkat etmemişti.Kim olabileceği konusunda hiçbir fikri yoktu , daha önce hiç yakalanmamıştı.Şimdide yakalanmaya niyeti yoktu ama biri onu görürse de bir şey değişmezdi.Ona karışan olacağını sanmıyordu.

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Fena halde esen rüzgar, Arina'nın titremesine yol açmıştı. Ağaçlığı aşarken üzerindeki uzun pelerine daha da fazla sarındı. Kızıl saçları omuzlarına dökülüyordu ve ağaçların dallarına zaman zaman takılıyorlardı. Gün henüz batarken, yıldızlar gökyüzüyle koyun koyuna girmişlerdi. Bu turunculuk ve laciverlik arasında parlayan gümüş noktalar, göle yansıyor olmalıydı şimdi. Güçlükle ağaçların arasında ilermeye devam etti. Teni bugünlerde her zamankinden daha fazla beyaz ve soluktu. Yüzündeki yegane renk kaynağı bu beyazlık arasında oldukça belirgin bir biçimde ortaya çıkan kan kırmızı dudakları ve yeşil gözleriydi. Dallardan biri boynunu çizdiğinde hafif bir kan damlıyordu ama farkında değildi. Sonunda ayağı bir ağacın köküne takılmış ve duraksamıştı.

"Ah, lanet olsun!"

Küçük bir gezinti ve yalnız geçirilecek bir akşam için nelere katlandığına inanamıyordu. Gözleri gölü seçebilir olduğunda rahat bir nefes alacaktı ki üzerinde bir silüet fark etti. Şüpheyle o yönü süzdü. Birisi yüzmeye gelmişti -bu saatte- halinden memnun gibiydi. Rüzgar bedenine böyle çarparken yüzen kişinin üşüyüp üşümediğine kafa yordu birden ama sonra bundan vaz geçti. Bu nedne umrunda olmalıydı ki? İlerlemeye devam ettikçe suyun üzerinde yatmakta olan kişiyi tanıdığını fark etti. Ellerini yeniden ovuşturdu. Şaşkınlık belirtisini yüzünden silmişti.

"Yüzmek için geç bir saat değil mi, Edward?"

Banned

Ona doğru yaklaşan siluet şimdi belirginleşmiş bir insan haline girmişti.Dikkatle ona bakıyordu , hala kim olduğunu kestiremiyordu , ama kendinden küçük olduğunu görebiliyordu.Omuzlarında dökülen kızıl saçlar , ve kırmızı dudaklar.Bu kim olabilirdi ki ? Karşısında ki kişi konuşmaya başladığında kız olduğunu anlamıştı ki bir an için gözünün önünde Arina canlandı ve o hayalden uyandığında kızı gölün kıyısında ona öylece bakarken bulmuştu.Ne arıyordu burada? Kendi kendine gülümsedi ve suyun içine dalarak kızın yanına kadar hızlıca yüzdü.Sonunda kıyıya ulaşmıştı , deniz kıyısına ayak bastığında bakışlarını kıza çevirmişti.

Şortundan inen damla damla suya aldırmadan konuşmaya başladı ‘’-Senin içinde tehlikeli bir saat değil mi , Arina?’’ dedi soruya soruyla cevap verir gibi olmuştu ama anlatmak istediğini anlatmıştı zaten.Neyse burada ne aradığını çok merak ediyordu.Üzerinde bir şey olmadığını neredeyse unutuyordu , ama bunun pek bir önemi yoktu zaten.Arina onun arkadaşıydı ve eski... ada o öyle sanıyordu.Saçmalamaya başlamıştı yine , neyse ki bunları dışından konuşmuyordu.Saçı gölden çıktığında iyi durmuyordu , ama şimdi ıslak ama kuru gibi duruyordu.Buda onun hoşuna gidiyordu tabii.Mavi gözleri batan güneşin ardında bıraktığı dağlara kaymıştı , birkaç saniye içinde tekrar göle kaymıştı gözleri.

Bir kaç adım ileri de ki yumuşak kumun üzerine oturup arkasına yaslanıp kollarından yardım alarak sırtını yere indirmeden havaya bakmaya başladı.Biraz böyle duracaktı.Kurulanacak havlu almıştı ama buna gerek duymuyordu şimdilik.Bakışlarını şimdi de Arina’ya çevirmişti.Ona her bakışında eski günlerini hatırlıyordu , bir keresinde gündüz herkesin ortasında girmişlerdi göle.Gerçekten çok güzel bir anıydı , hala anmaya değerdi.Onunla güzel bir geçmişi vardı , ama belki de önemli olan gelecekti.Onu belki hala çekici buluyordu –kim bulmaz- ama onun hayatında Silvia vardı ve bunu ona yapamazdı.Onu her şeyden çok seviyordu.

‘’-Nasıl gidiyor?’’

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Edward onu fark etmiş olacaktı ki suya dalmış ve birkaç saniye sonra kıyıya çıkıvermişti. Üzerinden sular damlıyordu, 'donuyordur' diye düşündü Arina. Bunu neden önemsediğini bilmiyordu. Tuhaf bir içgüdü sorunuydu belki de.

‘’-Senin içinde tehlikeli bir saat değil mi , Arina?’’

Arina dudaklarına çarpık bir gülümseme yerleştirdi. 'hayır, değil çünkü ben yarı-vampirim.' deseydi alacağı tepkiyi merak ediyordu aslında ama bu sırrı ona söyleyemezdi. Cevap vermedi. Edward'ın sarı saçları karışmıştı. Saçlarının bu hali hep hoşuna giderdi. Onun kuma yayılışını izledikten sonra yakındaki bir ağaca doğru ilerlemeye başladı. Saçlarını sol yanına alarak rüzgarda dağılmasını engellemeye çalıştı. Okula dönme saati umrunda değildi, bu Edward'ın da umrunda değilmiş gibiydi. Koridorları bir böcek gibi dolaşan Filch'le karşılaşmaktan ancak bir Bulanık veya bir aptal korkabilirdi.

Beraberken eğlendiklerini hatırlıyordu Arina. Gözleri gökyüzüne daldı, bakışları solgun ve boştu. Eski günleri hatırlamak da boştu aslında. Bitmişti, belki de bu kadar basitçe kestirip atmak yanlıştı ama gerçek buydu. Ağaca ulaştığında sırtını dayadı. Aralarında bir metreden az bir mesafe vardı. Edward'ın üşüyüp üşümediği kafasını hala kurcalıyordu ama yüzünde bunu belli edebilecek tek bir mimik bile yoktu.

‘’-Nasıl gidiyor?’’

Yeniden Edward'a baktığında onun da kendisine bakmakta olduğunu gördü. Hafifçe omuz silkti. Hergünkü şeyler oluyordu hayatında. Birkaç Gryffindor'u aşağılamak, Bayan Norris'e lanet yollamak, birinci sınıflara eziyet etmek...

"Fena sayılmaz." dedi usulca "Seni sormam gerekiyor, yüzmeyi sevdiğini biliyorum ama hava bunun için gerçekten soğuk."

Ürperdiğini hissediyordu ama yine de içinde tuhaf bir huzur vardı. Havanın usul usul kararmasıyla beraber, turuncuyu emen gökyüzünde Ay parlamayı başlamıştı. Yarın dolunay olacaktı...

Banned

Ayın ışığının yüzüne ulaştığını fark etmemek imkansızdı , gölün üzerinde muhteşem bir yansıma oluşmuştu şimdi.Biraz önce gün batımında da aynı şey oluşmuştu.Gölün kıymetini yeni mi görüyordu , yoksa aşırı alkol mü almıştı? Kendi kendine gülümsedi ve bakışlarını kıza çevirdi.Onun yüzünde ki gülümseme gerçekten çok tatlıydı.Bir an için gözleri onun gözleriyle karşı karşıya gelmişti.Hemen gözlerini kaçırmıştı , göle girmek istiyordu şuan bile , hiç üşüdüğünü sanmıyordu.Neden sormuştu böyle bir soru acaba? Belki de onu düşündüğü için sormuştur.Neyse herkes arkadaşlarını düşünür.Diye geçirdi içinden.Aptal aptal şeylerden konuşmak istemiyordu artık.

Sadece uzanmak vardı aklında.Dirseklerini önüne çekti ve kendini serbest bırakarak kuma yattı.Ortak salona geldiğinde duş alacaktı besbelli.Ellerini çırparak kumları temizledi ve ellerini saçına götürerek düzelmeye çalıştı tekrar.Zaman geçtikçe eli yavaşça saçlarından indi ve öylece bıraktı kendi haline.Hafif esmeye devam eden rüzgar birden şiddetini arttırmıştı.Ama bundan etkilenmemiş gibi görünüyordu.Duracak gibi görünmüyordu.Neredeyse unutuyordu ; Arina’ya cevap vermeyi.Bakışlarını ona çevirdi ve gülümseyerek konuşmaya başladı.

‘’-İdare eder..’’ dedi gülümseyerek gözlerini devirdi. ‘’-Aslında benim için soğuk fark etmez.’’ Dedi mütevazı bir şekilde –ne gerek varsa- Hala üstünde bir şey yoktu ve dize gelen bir şortu vardı ayağında , gerçekten dışarıdan gören onu üşüyor sanabilirdi ama o üşünüyordu.Aptal kafası Arina üşümüştür kesin.Hemen gülümsemeyi keserek özür dileyen bakışlarla –nedense- onun yanına geldi ve ağacın altında ki cüppesini üzerine geçirmesi için ona uzattı ve gülümseyerek konuştu ‘’-Üşümüş olmalısın , bunu al.’’

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Bu rüzgara ve soğuğa rağmen hava öyle açıktı ki, yıldızları sayabilirdi. Bacaklarını çapraz bir biçimde ileri doğru uzattı ve ağaca dayanmaya devam etti. Birden Edward'ın sesini duymuştu.

‘’-İdare eder..’’

Sorusuna bir cevap olmalıydı bu. Kendisininkinden pek farklı bir yaşamı olmadığını anlamıştı.

‘’-Aslında benim için soğuk fark etmez.’’

Arina nedne onun için endişelendiğini anlamıyordu. Normalde arkadaşları için pek fazla endişelenmezdi, çok değer verdiği arkadaşları olmadığı sürece... Muhtemelen Edward o katagoride olmalıydı diye düşündü. Kollarını bağladı ve peleriniyle omuzlarını örttü. Gözleri gökyüzünde olduğundan yanına gelmekte olan Edward'ı fark ettiği söylenemezdi, ancak yanına ulaştığında fark birden irkilmişti. Çocuk, yerden cüppesini alarak Arina'ya özür dileyen bakışlar atıyordu. Sonra doğrulup cüppeyi Arina'ya uzatmıştı, yüzünde bir gülümseme vardı. Arina'ysa iri gözlerini anlamaz bir tavırla ona dikmişti.

‘’-Üşümüş olmalısın , bunu al.’’

Edward'ın cüppesini üzerine geçirmesini beklerken o, Arina'ya veriyordu. Üzerinde hiçbir şey olamayan biri kadar üşüdüğünü sanmıyordu. Soluk beyaz parmaklarını cüppeye uzatarak kavradıktan sonra yüzüne, mimiklerine göre, merhametli denilebilecek bir gülümseme yerleştirdi. Ardından parmaklarının uçlarında biraz yükselerek -Edward kendisinden uzundu- cüppeyi Edward'ın omuzlarına yavaşça bıraktı.

"Hadi ama, şu haline bak... Hâlâ ıslaksın." dedi gülümsemeye devam ederek "Koridorlarda hapşırarak dolaşmak pek hoşuna gitmez herhalde."

Onun kızlara karşı, genellikle, böyle ince davrandığını bildiğinden pek üstünde durmamıştı. Yine de bu tuhaf bir biçimde hoşuna gitmişti.

Banned

Kız parmak uçlarına basarak yükselmişti.Ona uzattığı cüppeyi , omuzlarına geçirmişti.Gülümseyerek ona bakmıştı.Islak olduğunu biliyordu bunun için birkaç adım ileri deki ağacın yanına gitti ve getirdiği havluyla üzerini kuruladı , her yerinin kuruduğundan emin olunca ağacın arkasına geçti ve yedek getirdiği kıyafetlerini giyerek şortunu çıkarttı bunu biraz hızlı yapması gerekmişti.Bütün hepsini giydiğinde havluyu yanın getirerek saçını kurulamaya başladı.Kızın yanına bacaklarını uzatarak oturmuştu.Hala saçlarını kurulamaya çalışıyordu , bir yandan da gölü seyrediyordu.Aklına gelen tek şey rahat bir duştu.Ama şimdi sırası değildi.

Havluyu ağacın yanına atmıştı.Saçlarının kuruduğundan emin olmuştu.Mavi gözleri kızın gözlerini bulmuştu tekrar.Sabah olsa mavi gözleri gölün rengiyle birleşip çok güzel bir görünüm oluşturuyordu.Gözlerini çok seviyordu , ona hayran bir çok kişi tanıyordu ki bunlardan biri de.. Neyse ne önemi var ki bunun şimdi bakışlarını gök yüzüne çevirmişti.Serin bir rüzgar deymişti saçlarına.Bunun sonucunda dalgalanmıştı.Biraz önce üzerinde hiçbir şey yoktu.Ama şimdi üzerinde bir şeyler vardı ve biraz öncekinden daha az üşüyordu , aslında biraz öncede üşümüyordu ama kim ne kadar fark ettirmemeye çalışsa da bu hava da herkes üşürdü.

Gözleri şimdi kıza kaymıştı , kızıl saçları gerçekten etkileyici bir görüntü çıkarıyordu ortaya.Kan kırmızısı dudakları da onu daha bir çekici yapıyordu , esneyerek etrafına bakınmaya devam etmişti – nerden geldi şimdi bu?- gözlerinin sulandığını fark etti.Eliyle ovuşturarak kıza baktı tekrar.Alakasız bir şey düşünüyordu ama alakasız bir şey söylemişti.Şimdi neden böyle bir şey söyleyip de kendini rezil etmişti onu anlamıyordu ? büyülerle ne alakası vardı şimdi ortamın , neyse belki konuşacakları başka bir şeyleri yoktu belki de vardı bilmiyordu.

'’-Bu yıl hangi büyüleri öğrendin ? Yada yapabiliyorsun?’’

Şu an Muggle'sınız. Lütfen bir rütbe edinin.

Arina, dikilmeyi keserek ağacın altına oturmuştu. Edward'ın kurulanıp giyindiği süre içerisinde gözlerini göle dikti. Yarım-kan bir vampir olduğunu bilse yanında durur muydu acaba? Aslında onunla beraberken hep bu soru kafasını kurcalayıp dururdu, normalde söyleyebileceği bu sırrı ona, terk eder diye söylememişti. Ya da yeterince güvenmediğinden... Bilmiyordu, düşünmenin bir anlamı yoktu. Edward onun vampir kanı taşıdığını asla öğrenemeyecekti.

Edward döndüğünde üzerinde nihayet bir şeyler vardı. Saçlarını kurulamak için karıştırıyordu, bu da daha fazla dağıtmıştı. Yanına oturup bacaklarını ileri uzattı. Rüzgar ikisinin de yüzünü okşuyordu.

'-Bu yıl hangi büyüleri öğrendin ? Yada yapabiliyorsun'

Edward konu bulmaya çalışıyordu sanki. Büyüler kimin umrundaydı ki? Belki de artık konuşacakları şeyler genel konulardı. Arina iç geçirdi. Bacaklarını bağdaş yaptıktan sonra yüzünü Edward'a döndü.

"Accio üzerinde çalışıyorum. Aslında sizin dönemin konusu ama oldukça pratik-"

Sözünü yarım bırakmıştı. Büyüler veya dersler hakkında konuşmak istemiyordu. Belki de konuşmak istemiyordu. Ya da konuşmak istediği şeylerin artık konuşulması pek mümkün değildi. gökyüzündeki turunculuk, yerini lacivert bir geceye bırakmıştı. Arina'nın saçları gözlerini düşüyordu ve soluk teni gecede seçilebilecek kadar parlak bir beyazdı. Ellerini koyacak bir yer bulamadığından kucağında birleştirdi ve yüzünü yeniden Edward'a döndü. Hayatından memnun görünüyordu. Bu iyi bir şey olmalıydı. Arina'ysa her an depresifdi.

"Sanırım yaşamın mutlu geçiyor." dedi ifadesiz bir ses tonuyla.